X

Abdullah Öcalan

Abdullah Öcalan

PKK Terör Örgütü Kurucusu

1948 yılında Şanlıurfa’da doğdu. 7 Kasım 1978 tarihinde terör örgütü PKK’yı kurdu. Kısa bir süre sonra Suriye’ye geçti. Örgütün kanlı eylemlerini buradan yönetmeye başladı. Türkiye’nin ısrarlı takibi sonucu Suriye, Öcalan’ı topraklarından çıkarmak zorunda kaldı. Suriye’den Rusya’ya, oradan İtalya’ya geçti. İtalyan Hükümeti tarafından ülkeden çıkarılınca, kendisine sığınacak yer aramaya başladı. Yunanistan Hükümeti, kuruluşundan beri destek verdiği PKK’nın liderini Kenya Büyükelçiliği’nde saklamaya karar verdi.

Türk Güvenlik Güçleri’nin düzenlediği bir operasyonla Kenya’da yakalandı. Üzerinden sahte bir Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu çıktı. Türkiye’de, İmralı Cezaevi’nde yargılandı. İdam cezasına çarptırıldı. İdam cezası, Yargıtay tarafından 25 Kasım 1999 tarihinde onandı.

HABER

Öcalan’dan kitap gibi savunma
Fuat Kars Bursa DHA
Milliyet 11 Mayıs 2001

Abdullah Öcalan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) duruşmasına 1000 sayfalık savunma hazırladı. Terör örgütü PKK lideri Öcalan’ın avukatlarından İrfan Dündar, Aydın Oruç ve Cihan Erbaş önceki gün İmralı’ya giderek bir saat süren görüşme yaptı. Öcalan’ın 31 Mayıs’ta görülmeye başlanacak duruşma için el yazısıyla şimdilik 200 sayfa savunma hazırladı. Kalan 800 sayfa için de daktilo istedi.

HABER

Hesaplaşma Batı’yla olacak

Abdullah Öcalan da Kemal Derviş’i desteklediğini açıkladı: Liberal sol ittifaktan yanayız
Nethaber 11 Mayıs 2001

Abdullah Öcalan, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş’in liberal sol ittifak kavramına destek çıktı. Geçen Çarşamba günü İmralı Adası’nda avukatları ile görüşen Öcalan, Özgür Politika gazetesinde yer alan yazılı açıklamasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi davası için hazırladığı savunmasında asıl hesaplaşmanın, “komplonun senaryosunu hazırlayan Batı ülkeleri ile olacağını” iddia etti.

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş’in “liberal sol ittifak” önerisine destek çıkıcı ifadeler kullanan Öcalan, şunları söyledi:
“Türkiye belki Derviş yolu ile bunu deneyebilir. Önemli bir politika yürütüyor. Bu ittifak HADEP’i, ÖDP’yi, İnönü’yü, CHP’yi, Ecevit’i de içine alabilir. 1991’de DYP-SHP koalisyonunun demokratik çözüme yönelmemesi, Türkiye’nin büyük kaybına yol açmıştır. 1991’de gerçekleşmeyeni yeniden yapalım. Gelişecek sol liberal ittifakta özgücüne dayanarak yer alınabilir. Bu anayasal demokratik çözümü getirebilir. Derviş’in geliştirmeye çalıştıkları, başarılı olursa buna sağ da karşı çıkmaz; böylece Türkiye krizden çıkabilir.”

“İYİ ÖNDER OLAMADIM ÖZÜR DİLERİM”

Öcalan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde almış olduğu tavrı da değerlendirerek, TSK’nın Türkiye’de demokratik gelişmeye tümüylü karşı olmadığını da ifade etti. Türkiye’nin kaybetmesini istemediklerini söyleyen Öcalan, bugüne kadar iyi bir önderlik yapamadığını şöyle itiraf ediyor:
“Kürt halkı çok acılı bir halktır; keşke bunlar olmasaydı. Keşke daha iyi önderlik yapabilseydim. Bu iki yüzyıllık bir oyundur. Ben iyi bir önder olamadıysam, özür dilerim. Bunu yenilgi olarak da görmüyorum.”
11/05/2001

YORUM

Anadolu’da Türkler ve Kürtler
Taha Akyol
Milliyet 15 Ağustos 2005

TARİHÇİ Prof. Osman Turan, bizde, hatta dünyada bir numaralı Selçuklu dönemi uzmanıdır ve eserleri Anadolu’nun Türkleşmesi, bu arada Güneydoğu’da Kürt nüfusunun gelişimi gibi konularda son derece aydınlatıcı niteliktedir.

Bugün merhum Turan’ın bir eserinden, “Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi” adlı kitabından bahsedeceğim. (www.otuken.com.tr).

Cemşid Bender gibi şoven Kürt milliyetçilerine göre, Kürtler beş bin yıldan beri bugün bulundukları topraklarda yaşıyorlar, Türkler sonradan gelmişlerdir, Kürtçe antikçağı aydınlatan bir dildir, insanlığı mağaradan kurtaran, matematiği icat eden Kürtlerdir! vs… (Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yay., sf. 29-31, 46)

Prof. Turan’dan öğreniyoruz ki, Türklerin Anadolu’ya girmesinden önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun pek çok yerinde, şehirden şehre değişmek üzere, Ermeniler ve Süryaniler çoğunluğu oluşturuyordu, hatırı sayılır bir Rum nüfusu da bulunuyordu.

Mesela Malatya’da Ermeniler ve Süryaniler; o zaman adı Hısn-ı Mansur olan Adıyaman’da, Harput’ta, Muş, Bitlis ve Van’da Ermeniler; Urfa, Mardin, Hasankeyf, Silvan ve Diyarbekir’de Süryaniler, biraz da Yahudiler yaşıyordu.
Prof. Turan, 1070 yılındaki Urfa nüfusunu örnek verir:
“20 bin Süryani, 8 bin Ermeni, 6 bin Rum ve Frenk…”

Frenkler Birinci Haçlı Seferi’nde Urfa ve çevresini içine alan bir “Haçlı Kontluğu” bile kurmuşlardır. (Sf. 250)

* * *

BİZANS hem sosyoekonomik bakımdan çöküntüye gidiyordu ve hem de mezhep farkı sebebiyle Doğu’daki Ermeni ve Süryanilere büyük baskı yapıyor, onları dağıtmak için şuraya buraya tehcir ediyordu.

Malazgirt’ten sonra kurulan Türk beyliklerinin dinlere saygılı davranışı Ermenilerin, özellikle de Süryanilerin dostça duygularıyla karşılaşmış, hiç büyük Türk-Ermeni veya hele de Türk-Süryani savaşı yaşanmamıştır. (Sf. 252-253)
Bölgenin Müslüman nüfusuna gelince… İslamlaşma, Hz. Ömer’in fetihleriyle 7. yüzyılda başladı. Bugün Diyarbakır ilini oluşturan topraklara o zaman Arap Bekir Bin Vâil aşireti yerleştiği için buraya “Diyar-ı Bekir” denildi.
Müslüman nüfus, değişen oranlarda Türk, Kürt ve Araplardan oluşuyordu.
Selçukluların Ortadoğu’ya girişi Anadolu’ya doğru büyük göçlere yol açtı: Biri Anadolu’yu Türkleştirecek Türk göçü…
Öbürü, Kürtlerin de Doğu İran’daki orijinal dağlık yurtlarından kuzeye ve batıya, yani Anadolu’ya göçmeye başlaması… (Sf. 255)
Bölgeye ikinci Kürt göçü, Eyyubiler zamanında oldu. (Sf. 134, 155)
Yavuz Selim’le Şah İsmail’in kavgasında bazı Alevi Türkmen aşiretleri İran’a, İran’daki bazı Sünni Kürt aşiretleri Türkiye’ye göçecektir.
* * *
KÜRTLERİN Fırat’ın doğusuna yayılmasında, Selçukluların Bizans’ı geriletmesinin rolü çok büyüktür. Bölgede kurulmuş bulunan Türk beylikleri, Saltuklular, Sökmenliler ve Artuklular ile Türkleşmiş Kürt Mengücek hanedanları Kürtleri “cihat arkadaşı” olarak gördüler. (Sf. 252)
Göçebe hayat tarzı Türkmenlerde de Kürtlerde de hâkimdi, bu yüzden ikisinin içinde geniş bir kesim eşkıyalık, yağmacılık yapıyor, birbirleriyle de çatışıyorlardı. (Sf. 133, 143, 212)
Ama göçebe Türkmenlerin göçebe kesimleri daha Artuklular zamanında tarım ve ticarete, şehir hayatına yöneldiler. (Sf. 256-259)
Tarihçi Claude Cahen, dağlık arazileri yüzünden Kürtlerde göçebeliğin çok uzun süre devam ettiğini belirtir.

Aynı sosyal kulvarda rakip olmamaları ve dindaşlık faktörü, tarihte Türkmen ve Kürt birlikteliğini sağlamış, Gökalp’in belirttiği gibi, nüfus yoğunluğuna ve hayat tarzına göre bazı Türkmenler, mesela Siverek’te Karaçeli aşireti gibi Kürtleşmiş, buna karşılık tarım ve şehir hayatına geçen Kürtler Türkleşmiştir.

Bu konularda Claude Cahen’in ve Mükremin Halil’in eserlerinde çok geniş bilgi vardır; onları başka yazılarımda tanıtacağım.
Böylesine iç içe geçmiş bir tarihi, etnik milliyetçilik fanatizmiyle parçalamaya çalışmak, ancak kötü niyetle yapılabilecek bir ‘tahrif’tir.

HABER

Barış Konseyi’nin kurulmasına ilişkin bir mutabakata varmış durumdayız
8 Temmuz 2011

Heyetle son görüşmesinde Barış Konseyi’nin kurulması için mutabakata vardıklarını söyleyen Öcalan şöyle konuştu: “En son heyetle yaptığımız bugünkü görüşmede üzerinde uzlaştığımız en önemli ve atılması gereken pratik adım, barış konseyinin oluşturulmasına-kurulmasına ilişkindi. Heyetle barış konseyinin kurulmasına ilişkin bir mutabakata varmış durumdayız. Zaten bu durum protokollerde de yer almaktadır. Barış konseyinin kurulması, atılması gereken ve atılacak en önemli somut adımdır. Barış konseyi, mutlaka kurulmalıdır. Barış konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır. Barış konseyi, barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacaktır. Bir ay veya bir aydan daha kısa bir sürede barış konseyi kurulmalıdır.”

HABER

Öcalan 5 vakit namaz kılarmış
Hürriyet 18 Aralık 2012
Taha Akyol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Öğrenci yurdundayken namaz kılan üç arkadaş. Biri Abdullah Öcalan” deyip iki isim daha açıkladı. Hürriyet, Durmuş Yılmaz ve Yakup İnce’ye ulaşıp Ankara’da geçen o öğrencilik yıllarını sordu.BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Namaz kılan üç genç, biri Abdullah Öcalan” şeklindeki sözleri üzerine Durmuş Yılmaz’la görüştüm. Eski Merkez Bankası Başkanı ve halen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz bunu doğruladı: “Evet, Ankara’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde öğrenciydik. İtibarlı bir liseydi. Orta okulu ‘pekiyi’ dereceyle bitirenler arasından öğrenci alırdı. 1966 yılında ben lisenin 3. sınıfındaydım, Abdullah Öcalan 1. sınıfta, yeni gelmişti yani…”

A, BU O İMİŞ

Durmuş Yılmaz, lisede beş vakit namaz kılan 5-6 öğrenci olduklarını anlattı. “Bir ekip, takım değil” fakat bu özelliklerinden dolayı aralarında bir ilişki var. Camide, mescitte buluşuyorlar, bir yakınlık oluşuyor. “Ben o yıl mezun olduktan sonra ilişkilerimiz kesildi, arkadaşlardan her biri kendi hayat yoluna gitti. Ben hukuk fakültesine kaydoldum. Sonradan öğrendim, Öcalan ise okulu bitirdikten sonra siyasala gitmiş. Yıllar sonra PKK sebebiyle Öcalan’ın ismi ortaya çıkanca ‘A, bu o imiş’ diye hatırladık. Okul albümünde bütün arkadaşların fotoğrafları var.” Beş vakit namaz kılan bu 5-6 kişilik öğrenci grubu

ÖCALAN NURCU OLACAKTI

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir televizyon kanalında anlattığı hatıranın kahramanlarından olan, Medine’de mühendislik yaptığını söylediği Yakup İnce, bugün Konya’da yaşıyor. 1963-66 yıllarında Ankara’da yatılı olarak Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde okurken bir yıl arkadaşlık yaptığı ve beraber bir yıl boyunca namaza gittikleri Abdullah Öcalan’ı o yıllardan tanıyor. Kendisiyle yollarının okul bittikten sonra ayrıldığını söyleyen İnce, yıllar sonra ilginç bir pişmanlığını şöyle dile getiriyor:

içinde, mesela bir Yakup İnce vardı. Afet İşleri Genel Müdürü oldu. Halen eski dostlukları devam ediyor, Yakup İnce’nin oğlu Durmuş Yılmaz’ın
kızıyla evli. Yakup İnce Medine’de bir elektrik şirketinin yöneticisi olarak uzun yıllar çalışmış. Halen Konya’da… Lisedeki arkadaşların dostlukları görülüyor ki devam etmiş. Sadece Öcalan’la yolları ayrılacaktı, hem de daha liseden dışarı adım atar atmaz.

KOMÜNİZME KARŞI

Ankara’nın Demirtepe semtinde Tapu Kadastro Meslek Lisesi, yurdu ve yemekhanesi aynı binada, ayrı binalar değil. Bu bakımdan bütün öğrenciler arasında daha bir yakınlık olmuş. Durmuş Yılmaz, “Beatles dinleyip dans eden arkadaşlar da vardı, Anadolu’dan şehre yeni gelmiş arkadaşlar da” diye ekledi. O zaman öğrenciler arasındaki siyasi eğilimleri sordum. Şöyle anlattı: “Pek politize değildik; sakin öğrencilerdik. İzmir Caddesi’nden Kızılay’a çıkarken Çiftçi Derneği gibi adı olan bir dernek vardı. Geçerken bazen uğrardık. Mesela bize Rostow’un “İktisadi Kalkınmanın Meseleleri” adlı kitabını vermişlerdi. Hemen okumuştum ben.” Rostow’un bu kitabı önemlidir. İktisadi kalkınmanın Marksist olmayan aşamalarını anlatır. Durmuş Yılmaz o derneğin antikomünist olduğunu belirtti; Rostow’un kitabını dağıtmalarından da belli.

MÜTEVAZI, ÇEKİNGEN

Durmuş Yılmaz’a 1966 yılında Tapu Kadastro Meslek Lisesi birinci sınıfında öğrenci olan Abdullah Öcalan’ın halini, tavrını sordum. Şöyle anlattı: “Evet dindar biriydi. Namazını kılardı. Hemen hepimiz gibi Anadolu’dan, köyden büyük şehre gelmiş bir öğrenciydi. Mütevazı, çekingen biriydi. Hatta pasif diyebilirim.” Öcalan’ın 1969’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’ni bitirip Siyasal’a girmiş olması lazım. Kendisinin ‘PKK Tarihine Kısa Bir Bakış’ adlı makalesinde yazdığına göre, “1973’lerde ideolojik olarak” Marksizm’e yönelmişti. 1977’de “devrimci şiddetin geliştirilmesi” stratejisine dayalı PKK’yı kuracaktı! O günden beri kan akıyor. Dindar, çekingen, mütevazı bir hayat ve kültürden, Marksist, hatta Stalinist ve şiddete dayalı, kanlı bir yola girmesi araştırmaya değer bir konudur.

HABER

O gün okula git demeseydim Nurcu olacaktı
Fatma Aksu
Hürriyet 18 Aralık 2012

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir televizyon kanalında anlattığı hatıranın kahramanlarından olan, Medine’de mühendislik yaptığını söylediği Yakup İnce, bugün Konya’da yaşıyor.

1963-66 yıllarında Ankara’da yatılı olarak Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde okurken bir yıl arkadaşlık yaptığı ve beraber bir yıl boyunca namaza gittikleri Abdullah Öcalan’ı o yıllardan tanıyor. Kendisiyle yollarının okul bittikten sonra ayrıldığını söyleyen İnce, yıllar sonra ilginç bir pişmanlığını şöyle dile getiriyor: “Biz eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la 1963-66 yıllarında birlikte okuduk. Öcalan bizden küçüktü. Okulumuz yatılıydı, hepimiz yatılı olarak aynı yurtta kalıyorduk. Abdullah Öcalan o zamanlar ufak tefek, ince yapılıydı. Sakin sessiz, içine kapanık bir çocuktu. O da namaz kılarmış. Annesi bir gün okula oğlunu aramaya kara çarşafın içinde gelmişti. Bir gün İnşaat Mühendisi Risale-i Nur talebesi Mustafa Ağabeyimiz (Yeşilyurt) bizi evine ‘Birer bardak çay içer misiniz?’ diye çağırmıştı. Öcalan da bu davete gelmek istedi. Ama ben kendisine ‘Hadi sen okula git’ dedim. Keşke demeseydim. Eğer o gün Mustafa Ağabeyin çayına gelseydi, o da bizim gibi Risale-i Nur talebesi olacaktı. Mustafa Ağabey bize evinde çay içerken Risale-i Nur’u anlatmıştı. Eğer o gün onu, Nurcuların davetine çağırsaydım, Nurcular onu bir daha kimseye kaptırmazlardı. Onu da bizimle birlikte götürmediğim için o gün bugündür vicdan azabı çekiyorum.”

HABER

Apo’nun İmralı tutanakları
NAMIK DURUKAN
Milliyet 28 Şubat 2013

İŞTE İMRALI’DAKİ GÖRÜŞMENİN TUTANAKLARI:
Başarısızlıkta ben yokum!

Abdullah Öcalan, BDP milletvekillerine, “Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem” dedi

‘23 Şubat 2013 görüşme notları’ başlığı altında oluşan görüşme notları, Abdullah Öcalan’ın, “Tarihi önemde bir toplantıya başlıyoruz. Nasıl bir yöntem izleyelim?” sözü ile başlıyor. Heyetten “Size nasıl uygunsa” yanıtı alan Öcalan, çözüm süreci ile ilgili değerlendirmelerinin ve önerilerinin yanı sıra BDP heyetindekilerle özel konularda sohbet de ediyor.

Abdullah Öcalan’ın, İmralı’da BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’la yaptığı, bir MİT yetkilisinin de hazır bulunduğu görüşmenin tutanakları özetle şöyle:

Hayatımız söz konusu

“Kandil’e BDP’ye ve Avrupa’ya üç nüsha mektup yazdım. Heyet ile dünden beri yoğun olarak tartışıyoruz. Özal’dan beri teşebbüs içerisindeyim, akim (akamete uğradı, kesintiye uğradı) kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur. Türklerde bunu bilmeli; başarısızlık orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos hepimizin hayatı söz konusudur. Şimdi kadar yaşadıklarımız deveden kulak kalır. Kesin başarı hedefi ile sonuçlanması lazım. Yeni diyalog sürecine yükleniyorum. Dostlarımızın ve halkımızın eski kalıp mücadeleleri bir kenara atmaları lazım.

Rejim değişikliği

Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak. Başarılı olursak, yepyeni bir Cumhuriyete… Radikal demokrasi, tam demokrasi, Anadolu ve Mezopotamya’nın tam demokratikleşmesi, hazırlığım bu yönde. Şimdiye kadar olanlar ısınma hareketi idi. Bütün felsefi ve örgütsel birikimimi bu yönde PKK’yi hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum. Bu en köklü adım. Demokratik kurtuluş ve demokratik yaşam süreci. ben bu deyimi rast gele seçmedim. Zamanında söyledim anlamadılar. Anlamış olsaydılar, Ergenekon olmazdı, AKP bunları diyor ama çok yüzeysel bakıyor. Benim çok inatçı olduğumu biliyorsunuz. Ben ilk günden demokratik Cumhuriyeti savundum, onlar beni anlamadılar; “APO’yu bitirdik” dediler. Stratejik hatalar yaptılar. Ergenekon’u saptılar umarım bu sefer böyle olmaz. Onun için benimle oynanmayacağını özellikle AKP’ye anlatmalısınız. AKP’lilerle konuşun anlatın. Siz Meclis’tesiniz size çok görev düşüyor. Anlamlı bir uzlaşmaya gidilseydi (Ecevit döneminde) ne Ergenekon ne AKP olmazdı. Metiner saçmalıyor, ‘Apo sıkıştı’ diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.”

Kendini düzene satmış

– Metiner saçmalıyor, “APO sıkıştı” diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.

Ha biz ha Sakine

– Sırrı: Bize gelen bilgide, “Sakine’nin tutumunun ve katılımının iyi olduğu, dağ adına Avrupa’da görevli olduğu, işini tamamlayıp geri dönüş için Paris’e gittiğinde bu olayın olduğu… Tutumunun ve katılımının iyi olduğu” bildirildi.
– Öcalan: Ha bizi vurmuş, ha Sakine’yi vurmuşlar. Çok karanlık bir olay. Ankara’ya gelmiş (Ömer Güney) Çankaya’da büro tutmuş. Sterk “MİT kaynaklı” demiş. Mümkün değil ama düşüneceksin. Milyonda bir de olsa düşüneyim, MİT var mı? MİT de şaşırdı. Demekki darbe hala devam ediyor.
(Sırrı’ya dönerek) Sinop olayı rast gele mi organize mi?
– Sırrı: Organizeydi başkan. Çünkü ancak bir reklam ajansı grafiği ile önceden hazırlanmış pankartlar ve bildiriler vardı. Sosyal medya üzerinden bize dönük kampanyalar başlatıldı. Darbe Araştırma Komisyonunun görevi bittikten sonra, Özel Harp Dairesi ile ilgili, Gladyo ile ilgili, Kürdistan bölgesi hariç özellikle Karadeniz’i deşifre eden bilgiler geldi. Burada Karadeniz’de gladyonun yaptığı işler başlığı altında TAYAD’lı ailelere dönük linç girişimi de vardı. Orada anlatılan, yapılan ve biçimler ne ise hepsini Karadeniz’de gördük. Bu yönüyle örgütlü ve organizeydi.

Savunmanızı hazırlayın

– Öcalan: Siz de muallaktasınız. Tıpkı Sakine gibi. Bir daha kendini öz savunmanın hazırlamadığınız hiçbir yere gitmeyin. Size bir vurduklarında on vuramayacaksınız, gitmeyin, devlete güvenmeyin. Biliyorsunuz ki Ahmet Türk’ü iki kez vurdular, bir Samsun’da, bir İzmir’de… Sakine’ye yapılan hepimize yapılabilir. Bu özel harbe ayrıca geleceğiz.
(Çay geldi)

AKP’ye iktidarı sunduk

– Öcalan: Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyip’in Hükümet mekaniği, Kürt hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor, alan açılıyor vesayet kurumu, güç odakları tarafından. Sayın Başbakan zekice bu mekaniği teşhis etmiş ve iyi kullanıyor. Komplonun bir parçası değil. Danışıklı demiyorum ama Başbakan komplonun parçasıdır demiyor ama, bu yöntemi bir iktidar aracı olarak görüyor. PKK’ya vurarak yerini sağlamlaştırıyor. Kendime kızıyorum, 2001-2004’te biz eylemi ‘tak’ diye kestik. Hükümet anlamadı, ‘terör bitti’ dediler. (Altan Tan’a dönerek) Sayın Altan bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim demokratik kriterlerim var bunu anlattık, bir baktık ki AKP hegemonya kurmak istiyor, 1923-40-50 CHP yerine AKP…

Hegemonya kurmak istiyor

Türkiye’nin ihtiyacı olan tam evrensel demokratik kriterlere uymazsan, PKK’ye karışmam dedim. Bunu PKK hareketinin zorluklarını bilerek söyledim. Hegemonya kurmak istediler, biz bu hegemonyaya karşı çıktık. AKP, iktidarı gökten inmiş sandı. Bizim sınıf ve halk savaşımızın ne kadar amansız olduğunu bilmiyordu. Ben Deniz Baykal’ın taktiğini boşa çıkardım. AKP hegemonya istiyor. CHP’nin yerine geçmek istiyor. İzin vermeyiz. AKP’ye korkunç ranta imkanı çıkar. Ben buna alet olmam. Tek şartım hegemonik olmaması. Biz eskisine doyduk, yeni kambur istemeyiz.

Başbakan tutuklanacaktı

AKP’nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ’u kastetti) tutuklanması da budur. O güce Cevat Öneş ‘darbe’ dedi. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.

İsyan etsek bir türlü…

(Biraz durdu yeniden başladı.) Sakine’yle sizin (Sinop’u kastederek) aynıdır. KCK’ye her operasyon ayaklanma ve isyana davetiyedir/teşviktir. BDP ve benim temkinli yaklaşımım engelledi. İsyan etmem beklendi. İsyan etsek bir türlü, etmesek bir türlü.
Her KCK’lının içeri alınması bir ayaklanma sebebidir. İsyan çıkarmıyoruz. 10 bin kişi alındı. Bu da bir nevi darbedir. En son siz alınacaktınız biz karşı hamle geliştirdik. En son parlamento grubu kalmıştı. Darbe şekil değiştirdi ama hala devam ediyor. Yeni darbe Brüksel ve ABD’de planlanıyor. Türk-Kürt ilişkilerini yeniden tanımlamam işlerine gelmiyor. Sanırım bu çıkışımız işe yarayacak. Benim üzerimde planları var. Doğan Güreş Londra’dan döndü ‘bana yeşil ışık yakıldı’ dedi, 4 bin köy yakıldı. İşadamlarını götürdüler. (Pervin’e işaret ederek)

Darbeyi önledim

Metiner, ‘Sıkıştı’ diyor. Yanlış söylüyor. Sıkışma yok, darbeyi önledim. Bir darbe var, fakat derinliğini tam fark edemiyorum. MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu… Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.

Düşürülmek isteniyor

Türkiye’de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkileri sabote edilmeye başladı. Sıradan lobiler değil. ABD’de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3’ü de Anadolu çıkışlıdır. Sözde bir hükümet var, sözde bir parlamento var. CHP ve MHP paralel devletin izdüşümleridir, basit aletleridir; AKP’ye de, medya ve işadamlarına da sızmışlar. Sadece MİT kalmış, hedeflenen bizim geliştirdiğimiz diyalogdur. MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT’i hedef aldılar,. arkalarında devasa bir güç var.

Florida kontrgerilla merkezidir. Abdullah Çatlı iki kez gitti. Papa, Palme… Sakine bu tür grupların işidir. Yeni gladyo tam anlaşılamıyor. Çözüm adına yapılan her şeyi sabote ettiler. Sakine olayı bende düşük bir tereddüt uyandırdı. Net değil. Sakine Avrupa’da barışı temsil ediyordu. Hala aydınlatılamadı.

2. Atatürk olma sevdası

İşte siz. ABD-İsrail-İngiltere’nin talepleri vardı, o zaman da MİT bu işe yatmadı. Tansu Çiller’in 2. Atatürk olma sevdası vardı. Beni de bomba ile öldürmek istediler. Doğan Güreş-Tansu Çiller işbirliği de oradan (İngiltere’den) icazet almıştı. Sonuç olarak böyle bir durum yaşadık.

Gülen, Nur hareketine sızdı

Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı. Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı) ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması’ diyor. Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.

Başarısızlıkta ben yokum

– Sırrı: Gruptaki arkadaşların da selamı var, bir diyeceğiniz var mı?
– Öcalan: Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem.
– Sırrı: Rojava (Suriye’nin Kürt bölgesi) için bir aktarımınız olacak mı?
– Öcalan: Suriye’de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi. Suidi Selefiler çok tehlikeli, Esad ise küçük burjuva diktatörlüğüdür. Kürtler (Suriye’deki Kürtleri kastederek) Barzani’nin emrine giremez. Onun çizgisi farklı. Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı.
– Pervin: Başkanım sizden bir parça almak istiyorum.
– Öcalan: (Elindeki kalemi Pervin’e vererek) Hatta size bir şey imzalayabilirim. (Heyetin üç üyesine ayrı ayrı duygularını ifade eden birer cümle yazarak birer kart imzalayıp verdi)

Fidan yalnız bırakılmamalı

Öcalan, “Kirli işler dönemini Baykal, AKP’ye devretti. Baykal tarihi hata yapmıştır. Tayyip Bey kurnaz çıktı. Deniz Baykal’ı kullandı. Ergenekonun bizden beklentisi 2002’den itibaren savaşı tırmandırmamızdı. Ben AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken başını belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009 hatta 2011’e kadar seçim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim. Benim çekilmem AKP’nin istismarından dolayıdır. KCK de PKK de dürüst ve fedakardır ama savaşı tam yapamadı, yetersiz kaldı; barış meselesinde de dirayetsiz kaldılar. Sıkıldım geri çekildim. Onlara ağır kelime kullanmıştım. Süreci esastan bozan güç kim diye baktım. Savcının… 7 Şubat MİT’e darbesi… Ben bir darbeyi sezdim. Cezaevi müdürüne ‘Hakan Bey’i (MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı kastediyor) yalnız bırakmamak gerekir’ dedim. Sözlü, yazılı iletişime geçtim, 5 ay önce tekrar kanal açıldı, diyalog başladı” diye konuştu.

Öcalan örgütten de dert yandı:

PKK bile beni anlayamıyor!

– Sırrı: Sayın Başkan Kandil diyor ki; Karşılık ateşkesle bir geri çekilme söz konusu olacaksa bile en az 2 yıllık bir süreye ihtiyaç var.
– Öcalan: (Sırrı’ya dönerek) PKK bile beni anlamıyor. Beni bir ağabey ve baba gibi görüyor. Endişelerini paylaşıyorum. Benim dosyalarım (hazırladığı mektuplara vurarak) endişelerini giderecek bir çatışmasızlık öneriyor. Şimdi burada ne var?
Birinci Belge: Demokratik Barış Sürecine Felsefi Bakış: Bu toplam 10 maddeden oluşuyor.
İkinci Belge: Demokratik Çözüm Planı: Bu da toplam 10 maddeden oluşuyor. Buna kısa bir giriş de diyebiliriz.
Üçüncü Belge: Demokratik Barışın Eylem Planı: 3 aşamalıdır. Birinci aşama 7 madde, ikinci aşama 5 madde. Üçüncü aşama 7 madde.

Nevruz’da ilan edeceğim

Eylem Planı’na bir sayfalık ek yazdım. İkinci ek 4 sayfalık paralel devletle ilgili sorulara cevaplar. Değerlendirme 3 yaprak, 6 sayfa Kürt Sorununda Barış ve Demokrasi Süreci Hakkında Kısa Değerlendirme.

Ben 3 aşama ve 10 ilke öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız. Bunu Kandil’e ve Avrupa’ya götüreceksiniz. Kendi aranızda iş bölümü (heyeti kastederek) yaparak, Kandil ve Avrupa’ya bu görüşmeyi anlatın. Daha önce 3 hafta demiştim ama 2 hafta içerisinde gelirse, görüşlerimi revize ederim. Eşbaşkanlarla görüşürsem iyi olur. Eğer eşbaşkanlara tavır devam ederse yine bu heyet gelir. Newroz’a bunu ilan etmek istiyorum. İlanı ben yapacağım.

(Sırrı’ya dönerek) Kolektif haklar ve Kürt reformu yasası yapılacak. Biz demokratik özerklikte ısrar edersek, bu sabote olur.
– Sırrı: Sayın Başkan süreci tıkayacak olan da sürecin önünü açacak olan da sizin koşullarınız. Buna dönük yetkililerle görüşmelerinizde bir takviminiz, bir mutabakatınız var mı?
– Öcalan: (Önce cevap vermek istemedi sonra) Ben PKK’nin yetersizliğine karşı da inisiyatif kullanacağım. Ne PKK’nin sandığı, ne AKP’nin sandığı gibi bir çekilme olur. Akdoğan (AKP Parti Ankara milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı kastediyor) milat diyor. Bu kendini kandırmadır. Felakete neden olur. Mektubun cevası gelecek. Karar verip ilan edeceğim. Kandil karamsar, aşarlarsa iyi olur. Akdoğan kendisine güveniyorsa onunla konuşabilirsiniz. Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar.

(Sırrı’ya dönerek) Peki bu çekilen yere JİTEM’in ve korucuların dolmaması için komisyonlar mı olmalı, yoksa akil adamlar mı olmalı.
– Sırrı: Parlamentonun böyle bir yetkisi ve işlevi yok.
– Öcalan: Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var.

Hepimiz özgür olacağız

– Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
– Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.
Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için… Bu yüzden onlara kızıyorum.
Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
– Sırrı: Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar.

Başkanlığını destekleriz

– Öcalan: Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD’deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD’deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya’daki alt duma gibi olabilir. Bu da ABD’deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya’daki alt duma gibi olabilir. İngiltere’deki avam kamarasının Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK’yi parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz. HDK demişken, çok planlı ve örgütlü işler yapmalısınız. Biraz bürokratik ve hantal kalıyor. Ertuğrul’a söyle ben hala Dev-Genç’in çizgisindeyim. (gülerek) O anlar… 40 yıldır Türk solunu taşıyorum. Daha fazla kendilerine güvenmeliler. Daha fazla kitleselleşin, dar kalıyorsunuz. Seçime BDP mi HDK’yle mi gireceksiniz siz karar verin. Adayları halkın en popüler olanından seçin. Seçime giderken HDP ile gidereseniz eş başkanlar değişebiler.
– Pervin: Kürt basınını takip etme şansınız var mı? Özgür Gündem, Azadiye Welat gibi.
– Öcalan: Evet. Özgür Gündem okuyorum. Kendilerini yormuyorlar, biraz kendilerini yorsunlar. İmzalar zenginleşsin. Kadın sayfasını da okuyorum. Ama sürekli katliamlar ve ölümlerden bahsediyorular, oysa özgürlükler de işlenebilir.
– Sırrı: Son günlerde sanatçıların duyarlı çıkışları var. Mesela Kadir İnanır bayağı etkileyici oldu.
– Öcalan: Hepsini selamlıyorum, saygılarımı gönderiyorum. Şunu görmeliler, bizim siyasi faaliyetimiz bir sanattır.

Önder’in senaryosu

– Sırrı: Bilge Köyü katliamı üzerinden Kürt meselesini anlatan bir senaryo üzerinde çalışıyorum.
– Öcalan: Çok iyi olur.

‘Burunlarından fitil fitil çıkarır’

PKK beni bir ağabey, bir baba gibi görüyor.
* * *
Eylem Planı’nı Nevruz’da ilan etmek istiyorum.
* * *
PKK’nın yetersizliğine karşı inisiyatif kullanacağım.
* * *
Kandil karamsar, aşarsa iyi olur.
* * *
Komisyonlar kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak.
* * *
Ne ev hapsi ne de af. Hepimiz özgür olacağız.

Öcalan: (Altan Tan’a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı, savcı çağırdı gitmediler. Bana göre bir direniştir. Erdoğan bunların burnundan fitil fitil çıkarır. İnşallah diyelim.

Namaz kılıyordum

İslam kirletildi, bugün Türkiye’de hat safhadadır, İslam’ın özü adalet, hukuk ve tasavvuftur (Altan Tan’a dönerek) kirlenmeyi önleyin. Sizi nasıl markaja aldılar biliyorsun. Kürtler dindardır. İlk dönemlerde namaz kılıyordum, 33 sure ezberlemiştim. Köyün imamı Müslüm hoca ‘Sen böyle gidersen uçarsın’ diyordu. Kimse kusura bakmasın, ben İslam’a sol jargonla bakmam. Kürt halkının da dini inancı kuvvetlidir. 1969’da Kısakürek’in gizli bir toplantısına gittim.

Gizli bir İslam var

İngilizler İslam’ı kullandılar, Osmanlı’yı yıktılar. Mursi de yeni imalatları. Eskiden general imal ediyorlardı, şimdi de imam imal ediyorlar. Generallerin de faydası yok, imamların da faydası yok. Cemaatin adı kullanılıyor. İslam’ı kullanan kapitalist tekelci işadamları Başbakan’ın ağzına idamı veriyorlar. Bunlar barışı istemiyorlar. Kürtlerin yaşadığı gizli bir İslam var.

Kürtler yer arıyorlar

– Altan: Tarikatlarda örgütlendi.
– Öcalan: Geliştirin benden daha iyi biliyorsun.
– Altan: Tam olarak tarif ettiğiniz güçler kimlerdir?
– Öcalan: Ermeni lobisi etkili. 2015’le gündem olmak istiyorlar.
(Sırrı’ya dönerek) Sen Adıyaman’dan bilirsin. Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai isyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançiler da Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular, tarihi milliyetçilere bıraktılar.
– Sırrı: Babai isyanları bu ülkede resmi tarihte en az incelenen olaydır. Baba İshak da biliyorsunuz Adıyamanlıdır. Bir tek Ahmet Yaşar Ocak’ın Babailerle ilgili bir tek çalışması var.
– Öcalan: Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu’da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesinde elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar. Aslında Sırrı Sakık’ın Kafkaslardan geldiler sözü doğruldu ama açıklayamadı.

Kürtler kendilerine yer arıyorlar. Kürtlerin devletten dışlanmaları son yüzyıldır. Abdülhamit bile onlara yer verdi. Mustafa Kemal de başta yer verdi. Devreye giren İsrail lobisi, Ermeni ve Rumlar, ‘Kürtler ne kadar dışlanırsa o kadar başarılı oluruz’ diyorlar. Bu paralel devlettir. Bin yıllık bir gelenektir.

Birgül Ayman kimdir?

Türklerin karşısına ne kadar Kürt çıkarırsak, o kadar Türk koparırız. Kürtlerle Türkler karşı karşıya gelirse, taviz alırız diyorlar. Türk Kürdü ezmeli, Kürt Türkü vurmalı. Birgül Ayman kimdir? MHP, CHP katı laik bir mezheptir. Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP ulusalcılığı, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.

İstismar etmeyelim

(Sırrı cebindeki kağıdı çıkartarak, bilgi aktarmak istiyor ve kendisine uzatıyor)
– Pervin : Hareketin göndermiş olduğu iki ayrı mesaj var. Eşbaşkanlara iletilmiş. Biz mi okuyalım, siz mi okumak istersiniz’ deyip; yazılı kağıtları başkanın eline veriyor.
– Öcalan: ‘Yetkilinin alması gerekir, istismar etmeyelim’ diyerek Sırrı’ya geri veriyor.
(Sırrı ‘Ben aktarayım’ diyerek kağıtları alıyor)
– Öcalan: Özetleyin.
(Sırrı önce hareketin görüşlerini özetleyerek okudu. Adından partinin görüşlerini aktardı)
– Öcalan: (Hareketin 16.02.2013 tarihli öneriler metnin 4. maddesi okunurken gülerek) Klasik kaygılar.
(Daha sonra aktarım bitinceye kadar dinledi. Hareketin 14.01.2013 tarihli öneriler 4. maddesi olan ‘Yeni Anayasa’da Kürtlerin halk olarak varlığını kabul eden bir ibarenin olması iyi olacaktır’ belirlemesine karşılık) Anayasada devlet öyle tanımlanamaz. Devletin etnisitesi ve dini olmaz. Hukuki bir realitedir anayasa. Bu konuda Habermas’ın görüşlerine ihtiyacımız var.

Kürtlerin varlığı

– Sırrı : Anayasada en büyük tartışma vatandaşlık tanımında yaşanıyor. Kandil diyor ki mutlaka Kürt halkının varlığı zikredilmeli, çünkü azınlıklar denilince gayrimüslimler anlaşılıyor, ki bu doğru bir tespit.
– Öcalan: (Sırrı’nın sözünü keserek yeniden araya girdi) Vatandaşlık maddesini sana yazdırıyorum, ‘Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır’
(Biraz durup yeniden)

Türk ulusçuluğu faşist

Burada Türkiye Cumhuriyeti de olmayabilir sadece Türkiye’de olabilir. Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın. Bunu CHP ve MHP dedirtiyor. Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir. Alet olamayız. Devlete aidiz, ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz. Türk ulusçuluğu bu ülkenin yüzde 10’unu bile karşılamaz. Millet, Arap, Türk ve Kürdü de kapsar. Ama millet-i hakime değil.

Millet kavramı hem kolektiftir, hem bireyselliği içerir (Altan’a dönerek) Millet İslam enternasyonalizmini ifade eder. Peygamber, ‘Arabın Aceme üstünlüğü yoktur’ diyor. Evrensel kavramlara gidelim. Tekilden uzağız. Ortak bir milletin üyesiyiz. Bu Türk ulusçuların kastettiği şey değil. Böyle ele aldığımız zaman bunu Türk ulusalcıları da kabul edebilir.

Hedefimiz ne? Kürt Türk ilişkilerinin özgür bir temelde anayasal bir ifadeye kavuşturmak istiyorum.

BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder 23 Şubat’ta İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. BDP’liler ile Öcalan arasındaki görüşmede bir de MİT görevlisi bulundu.

Kürtler kendi kendini yönetecek

Peki biz ileride ne yapacağız. Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir. Mesela AB yerel yönetim özerklik şartı ki buna şerhi kaldırırlarsa bu mesele önemli ölçüde çözülür.
– Sırrı: Sayın Başkan izniniz olursa bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
– Öcalan: Nedir?
– Sırrı: Bu sanıldığı gibi bağlayıcı bir metin değildir. Teknik bir metindir.
– Öcalan: Niye, birinci ve ikinci maddesinde mali ve idari özerklik var.
– Sırrı: Sayın Başkan. Buna şerhin kaldırılması tek başına yetmiyor. Bunun iç hukuka dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun yolu da anayasa da düzenlemek. Sanıldığı gibi bu haliyle bir bağlayıcılığı yok. Bir teminat da içermiyor.
(Bu açıklamalar üzerine biraz düşündü, önündeki mektupları karıştırdı. Sonra tekrar söze başladı)
– Öcalan: Tavrımız şu olacaktır, ana ilke olursa biz kullanırız. Siz ister yasa çıkartın, ister çıkartmayın. İspanya’nın bütünlüğü içinde milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir. Dün yine tartıştık. Tarihsel ve kültürel kimlikler miras zenginliğimizdir. Kendilerini özgürce ifade etmeliler, ki bu örgütlenme ve yönetmeyi de içerir ve yaşamaları bir haktır ve garanti edilir.
(Sırrı’ya dönerek)
Sırrı bize lazım. Bizim kıymetlimiz. (Sırrı’ya dönerek) Ben seni bana söylendiği zaman başka bir Adıyamanlı Sırrı ile karıştırdım. Sen siyasaldaydın değil mi?
– Sırrı: Evet
– Öcalan: Kaç girişlisin?
– Sırrı: 1979 girişliyim.
– Öcalan: Ha o sen değilsin. O bizim zamanımızda, sadece ders çalışan xımıl biriydi.
– Sırrı: Sayın Başkan siz Adıyaman’a ilk geldiğinizde ben 14-15 yaşındaydım. Siz geldiniz Hasan Yorulmaz’ı sordunuz. Ben sizi Hasan Yorulmaz’a götürmüştüm.
– Öcalan: Evet. Benim Adıyamanlı çok kıymetli arkadaşlarım vardı şehit düştüler.
– Sırrı: Mehmet Emin Taştan.
– Öcalan: Evet.
– Sırrı: Aziz Bilgiç.
– Öcalan: Evet.
– Sırrı: Sabri de bizim devredendi.
– Öcalan: Evet, Sabri çok değerli bir arkadaşımızdır. Sen Mükerrem Kemertaş’ı çok seviyorsun. Seni de çok severim ama Turan Engin’i daha çok severim, Esas beni etkileyen Aram Tigran’dır. Onun sesi beni kendime getirir.
Büyük kadın kahramanlar var. Yaşamın kutsallığı önemlidir. Kölelikten vazgeçilmelidir. 8 Mart mesajı olarak bu söylediklerimi, bu çerçevede açarsınız. Kadını özgür almayan bir halk özgür alamaz. Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır. Şehit düşen kadın kahramanları anıyorum.
Şimdi siz bana biraz izin verin. Bu vereceğim mektuba Kandil’in endişelerini cevaplayan bir ek yazacağım.
(Heyette bulunan 3 kişi odadan çıktık. 15 dakika sonra tekrar çağırdı bizi)
– Öcalan: Ben bunu yetkiliyle size ulaştıracağım. Size vermeliler. Çünkü vermezlerse süreç devam etmez.
– Pervin: (Ayağa kalkarak, yetkiliye hitaben) Ne zaman vereceksiniz?
– Yetkili: Ben ileteceğim, size verirler.
– Öcalan: Bana yönelttiğiniz bütün soruların cevapları ve Kandil’in endişelerini giderecek her şey bu mektuplarda var. Şimdi eklerini yazacağım. Karşılıklı görüşmeler devam edecek.
(Tekrar oturarak görüşme devam etti)
– Öcalan: Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz. Karamsar olmayın., AKP buna ne kadar hazır, ne kadar ciddiler bunu bana siz getireceksiniz. Anti terör yasası, siyasi partiler yasası, seçim barajı… Toplantılarımızda cesurca tartışıp bana getireceksiniz. Bir ya da iki hafta içinde eleştirisel bir cevap bekliyorum. Bu bir taslaktır, dayatma değildir.

Çekilmeden çekilmeye fark var. tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak. Başbakanın dediği çekilsinler onlara karışmayız demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak.

GÜLEN NUR HAREKETİNE SIZDI

Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı.

Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı) ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması’ diyor.

Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı.

EMRE USLU KONTRGERİLLA MERKEZİNDE YETİŞTİRİLDİ

Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.

HABER

Öcalan: Silah sussun, sınırdışına çıkın
ntv 21 Mart 2013

Yüzbinlerce kişinin katıldığı Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında mesajı okunan Abdullah Öcalan, PKK’ya “Silahlar sussun, sınırdışına çıkın” şeklinde tarihi bir çağrı yaptı.

Abdullah Öcalan’ın günlerdir merakla beklenen mesajı Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında BDP’li iki vekil tarafından okundu.

Açıklama öncesinde BDP ve DTK Eşbaşkanları, milletvekilleri ve belediye başkanları tek tek sahneye çağrıldı. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder kürsüye geldi.

Pervin Buldan, ilk olarak Abdullah Öcalan’ın mesajını Kürtçe okudu. Daha sonra ise Sırrı Süreyya Önder, aynı mesajı Türkçe seslendirdi.

‘SİLAHI BIRAKIN, SINIRIN ÖTESİNE ÇEKİLİN’
Artık silahlar sussun, fikriler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Lazına, Çerkezine bakmadan, insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor; silah değil, siyaset öne çıkıyor.

Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu; mücadeleyi bırakma değil, farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm hakların ve kültürlerin eşit demokrasilerinin oluşması için hepimize görev düşüyor.

HABER

Öcalan’ın mektubu Ermenilere ulaştı
NAMIK DURUKAN
Milliyet 29 Ocak 2014

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, PKK’lı Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ın Paris’te öldürülmelerinin 1. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir” diyen KCK Eşbaşkanı Bese Hozat’a gösterilen tepki üzerine Ermeni temsilcilerine gönderdiği mektup, muhataplarına ulaştı.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, PKK’lı Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ın Paris’te öldürülmelerinin 1. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir” diyen KCK Eşbaşkanı Bese Hozat’a gösterilen tepki üzerine Ermeni temsilcilerine gönderdiği mektup, muhataplarına ulaştı. Öcalan mektubunda, “Başta Ermeniler olmak üzere bütün halkların özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Barış arayışımız hiçbir halkın zararına değil” ifadesine yer verdi.

PKK’lı üç kadının öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen olayın faillerinin bulunamaması Kürt kamuoyunda tartışılmaya devam ederken, anma etkinlikleri nedeniyle ANF’ye açıklama yapan KCK Eşbaşkanı Hozat, cinayetten paralel devleti sorumlu tutmuştu. Hozat açıklamasında, “Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela F. Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır” demişti.

Hozat’a tepki
Hozat’ın açıklaması sol, sosyalist, muhafazakar ve azınlıkları da içinde barındıran HDP’de tartışma konusu olurken parti içindeki Ermeniler, Hozat’a tepki göstermişti. HDP eşbaşkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü tarafından yapılan ortak açıklamada, Hozat’ın tespitinin HDP içinde ve dışında tartışmalara ve endişelere neden olduğu belirtilmişti. İmralı’da görüşme yapan BDP ve HDP heyeti tarafından konu Öcalan’a da aktarılmış, tepkileri gidermek amacıyla Öcalan, Ermenilere mektup yazacağını vurgulamıştı.

Kapitalist modernite bölgeyi mezarlığa çevirdi
Öcalan’ın beklenen mektubu dün Adalet Bakanlığı aracılığıyla İmralı heyetine teslim edildi. Bakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Öcalan’ın Ermenilere yazdığı mektup iki sayfadan oluşuyor. Mektubunda, bugüne kadar Ermenilere yönelik olumsuz bir tutum içinde olmadıklarını belirten Öcalan, kapitalist modernitenin bölgeyi mezarlığa çevirdiğini söyledi. Öcalan, “Özellikle kapitalist modernite ve onun tapınağı ulus devletlerin saçtığı zehir nedeniyle bu toprakların adeta halklar ve kültürler mezarlığına döndü” dedi. Sadece Kürtlerin değil, bölgede yaşayan bütün halkların ve inançların mücadelesini verdiklerini vurgulayan Öcalan, Ermenilere şu mesajı verdi:
“Bizler sadece Kürt halkının değil bu kadim coğrafyanın, başta Ermeni halkı olmak üzere bütün halklarının ve inançlarının özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Zorlu koşullarıma rağmen sürdürmeye çalıştığım barış arayışının hiçbir halkın zararına ve aleyhine olmayacağı, olamayacağı 30 kusur yıllık mücadelemizin her anında saklıdır.”

Zalimce
Öcalan, Ermeni halkına yönelik 1915 yılında soykırım uygulandığını ileri sürerek, bunu “zalimce” bulduğunu söyledi. Öcalan, Ermenilerin büyük emek ve mücadele sonucu kendilerini ayakta tutmayı başardıklarını belirtip bunun, “mucizevi” olduğunu ifade etti. Ermenilere mücadelelerini, çatışmayı hedefleyen uluslararası sermaye güçlerinin ve lobilerinin sinsi amaçlarından uzak durarak sürdürmelerini, “naçizane önerim” diyerek aktardı.

HABER

Öcalan: HDP’de ittifak beklediğimiz ölçüde gerçekleşmedi
Milliyet 4 Mart 2014

Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan’la görüştü. Öcalan siyasi gündemle ilgili görüşlerini açıkladı.

BDP’nin Kürt imajından sıyrılması için Türkiye’de demokratik güçlerle ortak hareket edilmesinin kaçınılmaz olduğunu da aktaran Öcalan, şöyle konuştu:
“Türkiye’de demokratik güçlerle ittifak yapılmasını biz istedik, ancak bu beklediğimiz ölçüde gerçekleşmedi. Bu ittifak yapılabilseydi, parti Kürt imajından sıyrılabilseydi süreç belki de zora girmezdi. HDP projesi bize göre tam anlamıyla uygundur. Bölgede bizim insanlarımız buna sahip çıkmalı, destek sunmalı. Gelecek için ittifakla süreci götürebiliriz. HDP geç kalmış ittifaktır.”

“Arap eşbaşkan uygun olur”

Görüşmede seçime yönelik de mesajlar veren Öcalan’ın, Şanlıurfa’dan aday olan BDP Belediye Başkan adayı Osman Baydemir’le birlikte Arap kökenli bir ismin eşbaşkan olmasını istediği bildirildi. Öcalan’ın, “Ben Urfa’da olsaydım bir Arap eşbaşkanı uygun görürdüm. Başka renklerin yönetime katılması önemlidir. Projemiz bütün halklarla ortaklaşmaktır. Seçimlere de bu anlamda gidilmesinden yanayız. Mardin’de Süryani eşbaşkanın olması isabetlidir” dediği bildirildi.

HABER

Öcalan’ın doğduğu ev türbe oldu
Milliyet 4 Nisan 2014

PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın 65’inci doğum günü kesilen pasta ile kutlandı. Kutlamalarda PKK sempatizanları Fatma Öcalan’ın elini öpmek için adeta yarıştı.

PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın doğum günü Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde kutlandı. 65 sanatçının sahne alması ile dün akşam saatlerinde başlayan kutlama bugün Öcalan’ın doğduğu köy olan Ömerli’de devam etti.

Geceyi Halfeti meydanında geçiren binlerce PKK sempatizanı sabahın erken saatlerinde Öcalan’ın köyüne akın etti.

Araçlarda yer bulamayan sempatizanlar 15 kilometrelik yolu yürüyerek kat etti. Köye ulaşan örgüt sempatizanları Öcalan’ın doğduğu eve girmek için izdiham oluşturdu. Öcalan’ın ablası fatma öcalan ise evin bahçesinde oturarak misafirlerini oturarak karşıladı.

Örgüt sempatizanları abla Öcalan’ın elini öpmek ve fotoğraf çektirmek için adeta yarışa girdi.

Bu yıl önceki yılların aksine Öcalan’ın doğduğu evin bahçesinden toprak almak yasaklandı. Ancak örgüt sempatizanları görevlilerin yasak yönündeki uyarılarına itiraz etti. Evi ziyaret eden sempatizanlar pet şişeleri ve poşetleri toprak doldurarak ayrıldı.

BDP milletvekilleri Sabahat Tuncer ve ibrahim ayhan’ın da katıldığı kutlamalarda Öcalan için doğum günü pastası kesildi. Ev ziyaretlerinin gün boyu sürmesi bekleniyor.

HABER

Öcalan ‘Mümin kardeşlerim’ diye mesaj gönderdi!
10 Mayıs 2014

Abdullah Öcalan’ın önerdiği Demokratik İslam Kongresi Diyarbakır’da başladı. Öcalan’ın kongreye gönderdiği mesajın ‘Mümin kardeşlerim’ diye başlaması ve ilginç ayrıntılarla dolu olması dikkat çekiciydi.

Demokratik İslam Kongresi Diyarbakır’da yurt içi ve yurt dışından 340’ı aşkın din adamı, akademisyen, yazar ve uzmanın katılıyla Diyarbakır’da başladı.

HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kadri Yıldırım, 1925 Kürt isyanının lideri Şeyh Said’in torunu Kasım Fırat, Suriye’de Kürtlerin denetiminde bulunan Rojava bölgesinin Cizire kantonu Din İşleri Bakanı Şeyh Mihemed El-Kadiri, Kürdistan İslam Partisi Genel Başkanı Hikmet Serbilind’inde katıldığı kongreye Abdullah Öcalan mesaj gönderdi.

HABER

EL-CEZİRE: HÜKÜMET-PKK ANLAŞTI
Zaman 27 Ağustos 2014

Öcalan ‘görüntülü’ seslenecek

Hükümetin eylül ayında çözüm süreci yol haritasını açıklaması bekleniyor. Hükümet ve Örgüt kanadı arasındaki görüşmelerde, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın artık PKK’ya görüntülü mesaj göndermesi konusunda anlaşmaya varıldığı ortaya çıktı.

El Cezire’nin haberine göre görüşmelerde Öcalan’ın bir video kaydıyla mesaj göndermesi üzerinde uzlaşıldı. Hükümetin çözüm sürecinde, eylül ayında yol haritasını açıklamasıyla birlikte “diyalog sürecinin sona erip müzakere sürecinin’ başlaması bekleniyor. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın belirttiği gibi bu süreçte bir yandan Öcalan ile geniş heyetler arasında görüşmeler yapılacak, bir yandan da çözüm süreci daha somut verilerle tartışılmaya başlanacak. Habere göre, İmralı-HDP-devlet üçgeninde yapılan görüşmelerde video ile mesaj gönderilmesi konusu da gündeme geldi. Ancak Öcalan’ın bu mesajı, nasıl bir zamanlamayla göndereceği konusunda henüz son karar verilmedi. Mesajın örgüte gönderildikten sonra kamuoyuna da ulaştırılması söz konusu olacak. 1999 yılından bu yana İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’ın bu tarihten itibaren kamuoyuna yansıyan bir video kaydı olmadı. Cezaevine girdikten sonra son fotoğrafları ise BDP heyeti ile görüşmesinde çekilmiş ve şubat ayında basına yansımıştı. Öcalan’ın şubat ayında çıkan fotoğraflarından sonra 15 yıl sonra ilk kez video görüntüleri yayınlanacak.

HABER

Öcalan’ın istediği isimler belli oldu
Haberturk 21 Kasım 2014

Çözüm sürecinde İmralı’da oluşturulması hedeflenen sekretaryada yer alması planlanan 5 PKK’lı mahkûmdan 2’sinin ismi ortaya çıktı.

PKK’nın eski “Ortadoğu ve Suriye” sorumlusu Ömer Hayri Konar ile örgütün cezaevi sorumlularından Nasrullah Kuran’ın İmralı’ya nakledilmesi istenen 5 kişi arasında yer aldığı öne sürüldü.

PKK, 2000-2002 yıllarında Suriye ve Lübnan başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinde etkin olabilmek için yeni bir yapılanmaya gitmiş; süreci, Ömer Hayri Konar yürütmüştü. Öcalan’a en yakın isimler arasında yer alan Konar, Suriye’de yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmişti. Öcalan’ın, İmralı için istediği diğer ismin ise PKK’nın cezaevi sorumlularından Nasrullah Kuran olduğu belirtildi. Cezaevlerindeki PKK’lıların Kuran’ın gönderdiği talimatlara göre hareket ettiği kaydedildi.

HABER

Öcalan’ın kitabı ‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ yayınlandı
Milliyet 30 Ocak 2015

Öcalan’ın kişisel özelliklerinden Kürt sorunu ve çözümüne bakışına kadar birçok konuyu kaleme aldığı kitabı ‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ yayımlandı.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’da 2010 yılına kadar tuttuğu notlardan oluşan yeni kitabı, ‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ yayımlandı. Kitapta yaklaşık 16 yıldır cezaevinde olan Öcalan’ın kadın-erkek ilişkileri, din ve tarikatler, ulus devlet ve diğer birçok konudaki görüşleri yer alıyor.

Öcalan’ın savunmasını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının derlediği kitapta yer alan bazı bölümler şöyle:

‘Kendimi hazırlanmıştım’

‘Daha dışarıdayken kendimi hem yalnızlaştırmış, hem de yalnızlığa karşı hazırlamıştım. Çok önemli bir bağımlılık ilişkisi olan aile, yakın akraba, hatta yakın arkadaş ve yoldaş ilişkisini soyutlaştıracak deneyimlerim olmuştu. Kadınla ilişki önemli olmakla birlikte o da soyutlaştırdığım bir ilişki alanıydı. Nâzım Hikmet’in tam tersiydim.’

‘Çocuk edinmemeye ahdım vardı. Daha lisedeyken edebiyat hocasından 10 puan alan kompozisyon yazımın başlığı şöyleydi: ‘Sen benim için hiç doğmayacak çocuksun!’ Sanırım bu yazıyla, zorlu geçen çocukluk yaşamlarını konu edinmek istemiştim. Fakat tüm bu deneyimler İmralı’daki dayanma gücümü izah etmeye yetmez.’

‘Yandım Allah Çetesi’

‘1970-80 Türkiye’sinde iki kelimeye dayalı siyasal bir kavramla yürüyebilmek ve yaşamak çok önemliydi. Yıllar değil; günler kurşun gibi ağır geçiyordu. Gerçekleşmesi beklenen hedefin kendisi hayalden daha muğlaktı. Fakat grup olmanın bile büyük bir gerçekleştirim olduğundan emindim. En değme emniyet istihbaratçısının gözleri önünde oynanan grup oyunumuzun ciddiye alınmadığını, hatta hafife alındığını ve alayla karşılandığını tahmin etmek zor değildi. (…) Kaldı ki akranımız olan bizleri ‘Yandım Allah Çetesi’ olarak değerlendirmekten geri durmuyordu.’

‘İmralı’nın iklimi sert’

“Daha çocukluk dönemimde köyün bilgelerinden sayılan biri hal ve hareketlerimi gözlemlerken şöyle bir cümle sarfetmişti: ‘Yerinde otur sende civa mı var.’ Bilindiği gibi civa çok akışkan bir elementtir ben de işte öyle hareketli birisiydim. Mitolojik tanrıları düşünselerdi, İmralı kayalarına bağlamak kadar ağır bir cezayı akıl edemezlerdi. İmralı tarihte devletin üst yetkililerine verilen cezaların infaz edildiği bir ada olmakla ünlüdür. İklim hem çok nemli hem de çok serttir. Fiziki olarak insanın bünyesini çökertmeye de yatkındır.

Kapalı oda tecridi de buna eklenince, bünye üzerindeki yıpratıcı etkisi daha da artar. Ayrıca yaşlanma sürecinin başlangıcında adaya alındım. Uzun süre Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın denetiminde tutuldum. Son iki yıldır sanırım Adalet Bakanlığı’nın denetimi devreye girdi.”

‘Ulus devletten vazgeçtim’

“Benim için İmralı Cezaevi, Kürt olgusunu ve sorununu algılamak ve çözüm imkanlarını kurgulamak açısından tam bir hakikat savaşı alanına dönüştü. Pozivist bir dogmatik olduğumun farkına varmam, tecritle oldukça ilişkilidir demem mümkündür. Özellikle ulus devletçiliği aşmak benim için çok önemliydi. Bu kavram benim için uzun süre asla değiştirilmemesi gereken bir dogma niteliğindeydi.

Toplumsal doğa, uygarlık ve modernite üzerinde yoğunlaştığımda bu ilkenin sosyalizmle ilgili olmayacağını, sınıflı uygarlığın bir tortusu ve kapitalizm eliyle meşrulaştırılmış azami toplumsal iktidarcılık olduğunu kavramam önemliydi. Dolayısıyla (ulus devleti) reddetmekte tereddüt etmedim”

‘Çıkarsam nerede yaşarım?’

“İmralı’daki yaşamımla bağlantılı olarak halkımızca merak edilen bir soru, cezaevinden çıkış halinde nerede ve nasıl yaşayacağımla ilgilidir. Pek hayalcilik yapacak bir kişilik değilim. ‘Devrimci Gerçekçilik’ denilen bir yaşam tarzının sahibi olduğum çok iyi bilinmel

Kategoriler: A
Benzer Biyografiler