Ahmet Çiğdem, 1964 yılında Çankırı’da doğdu. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin ardından ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora yaptı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesidir (profesör). Toplum ve Bilim dergisi yayın kurulundadır.
ESERLERİ:
Akıl ve Toplumun Özgürleşimi (Vadi 1992); Aydınlanma Düşüncesi (Ağaç 1993, İletişim 1997); Bir İmkân Olarak Modernite (İletişim 1997); Taşra Epiği (Birikim 2001).
Taşra Epiği
“Türk” İdeolojileri ve İslamcılık
Ahmet Çiğdem
Birikim Y. İstanbul 2001
“… Türkleştirme ameliyesi, eklemlendiği her ideolojik yönlenimin tarihselliğinde verili bulunan pozitif işlevi ortadan kaldırıyor ve gerçeğinin sadece kötü bir kopyası olarak varkalmasını sağlıyor. İkincisi de, bu ‘millileştirme’ çabasının sonucunda ortaya çıkan ‘ürün’, hem kastedilen millî oluşa hem de millileştirilen ögeye uzak kalıp, sadece adıyla varolabildiğinden Türkiye’deki hegemonik bütünün takviyesine katkıda bulunuyor…
… böylece liberalizmden muhafazakarlığa, sosyalizmden milliyetçiliğe bütün ideolojik eğilimlerin, kolayca ‘denetlenebilir’ bir araca indirgendiklerini yadsıyamayız…
… İdeolojileri “Türkleştirme” çabasının, ‘yerlileştirme’ faaliyetiyle karıştırılmaması gerekir – yerlilik, sadece bir durumun, bakışın, tecessüsün adı olabilir, bunlara ilişkin ideolojik bir tutumun değil. Kaldı ki, bir şeyi yerli kılabilmek için, edimin nesnesindeki özgün ögeyi olduğu gibi korumak zorunludur. (…) Burada belirtmemiz gereken, ‘yerlileştirmenin’ bir ‘gelenek ve yerellik savunusu’na dönüşebilme tehlikesidir. Modernizasyon süreci içerisinde belki de en büyük politik ve toplumsal atılımı gerçekleştiren Kemalizmin kendisini ve dolayısıyla toplumu ‘Türkleştirirken’, kapalı bir taşra epiğine dönüşmesi, bu tehlikenin sonuçları hakkında aydınlatıcı bir bilgi sunar.
… İslâmcılık da hızla bir Türk ideolojisi olarak evrilmiş, İslâmcılığın siyasal temsilcileri söylemsel itirazlarına rağmen, bu evrilmeyi engelleme yönünde ciddi hiçbir adım atmamışlardır. İslâmcılık, Türkiye’nin tarihsel geriliğinin çıkmazlarına yönelik eleştirel varoluşuyla, bu geriliğin sahiplenmesiyle sonuçlanan bir kapanmanın ideolojisi olarak varkalmayı seçmiştir.”
(Arka Kapak)