Ahmet Çınar

vali, bürokrat, yazar

1966 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde doğdu. 1983 yılında Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesi’nden ve 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu.

Sırasıyla İbradı, Dargeçit, Sultandağı, Silvan Kaymakamlığı ve Siirt, Amasya ve Bilecik Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği görevine getirildi. 2012 yılında Seyhan kaymakamı oldu. Çanakkale, Bitlis ve Zonguldak valiliği yaptı. Evli ve 2 çocuk babası.

ESERLERİ:

Anılarını yazdığı “Herşeyi Yazamadım” adlı bir kitabı, “Surhay” ve “Kordüğüm” adlı romanları yayınlanmıştır. Aynı zamanda Tiyatro eserleri de bulunmaktadır.

ESER-AYRINTI

Ahmet Çınar’ın kitapları

“Herşeyi yazamadım” adlı kitabında neler anlatılıyor?

Yazarımızın müthiş bir anlatım tarzıyla, çocukluk yıllarından 1980 ihtilaline, üniversite hayatından gümrük memurluğuna, kaymakam adaylığından İngiltere maceralarına, ilk kaymakamlığından askerlik serüvenine, Dağıstan seyahatinden Şeyh Şamilin köyüne kadar ilginç bölümler mevcuttur. Bu bölüme kadar kâh gülecek, kâh eğlenecek, kâh sinirleneceksiniz. Ancak; bundan sonraki bölümlerde, Türkiye gerçeklerini bir kaymakamın kaleminden okurken gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.

Dargeçit-Mardin: Yıl 1996 kaymakam Mardin’in Dargeçit ilçesine atanır.

Yol yok, su yok, elektrik yok. Hemen hemen her gece şehire ve hükümet konağına planlı saldırılar olur, öldürülen vatandaşların yanı sıra şehit edilen güvenlik güçleri de vardır. Kısacası; TERÖR-SALDIRI-ÇATIŞMA’dan başka bir şey yok. İşte böyle bir durumda cesur bir kaymakam devreye girer, halk ile vatandaşı uzlaştırır ve o kâbus dolu günlerde gerek vatandaşın gerek basının övgüsünü alır. Ancak, bırak övgüyü nasıl becerdin demek nezaketinde bulunmayan kişilerde olacaktır.

Bundan sonra kısa bir dönem AFYON-Sultandağı’na tayin olur. Kaymakam burada da sıkıntılar yaşayacaktır. Çünkü görevde olduğu zaman Sultandağı’nda büyük bir deprem olacak ve ayrı bir serüven başlayacaktır…Hele SİİRT vali yardımcısı olduktan sonra başka âlemin içinde bulur kendini. Orası bambaşka bir âlem ve bu âlemde bambaşka kişiler hüküm sürmektedir. Kaymakam burada da maceralar yaşamaktadır…

Görev biter ve kaymakam DİYARBAKIR-SİLVAN’a atanır…”Dert bir değil elvan elvan” nağmeleri sanki Silvan için yazılmış da “Dert bir değil Silvan Silvan” olmuştur…Son bölümlerde ilginç tespitlerde bulunarak yorumlar yapar, böylece Türkiye gerçeklerine parmak basarak kimler kimlerin görevlerini üstlendiklerini, kimlerinde görevden kaçtıklarını, kimler de görevleri olmadığı halde kendine görev çıkardığını ibretle okuyacaksınız.

Kitabın en sonundaki yorumu okuyunca VAY BE bu kitap neymiş böyle, VAY BE bu kaymakam kimmiş diyecek, okuduğunuz kitabın etkisinden kurtulamayacak, herkese anlatmak zorunda hissedeceksiniz.

“Kordüğüm” adlı kitabında neler anlatılıyor?

Dargeçit’e kaymakam olarak atanan Hazar, “Mardin şehri, neye ve kime inanacağını şaşırmış bir halkın yaşadığı cadı kazanına dönüşmüş,” diyor, “hatta sorunları çözmek için uzanan eli bile yakan kor bir düğüm olmuş!”

Hazar’ın yardım eli tüm bu sorunların yanı sıra, güçlü dostluklara ve tehlikeli bir aşka dokunuyor.

Kürt sorunu, PKK ve devlet arasında sıkışıp kalmış korku dolu bir halk, vatansever öğretmenler, cesur polisler, fedakâr askerler ve elbette hainler… Birbirine düğümlenmiş hayatlar içinde Türkiye’nin gerçeklerinin sahici bir dille anlatıldığı, doğru ile yanlışın sorgulandığı, geçmişe geniş pencere açan bir kahramanlık öyküsü.

“Bilinmezliğin çaresizliği dayanılır gibi değil. Öfkenin hükmettiği hayatta gözü dönmüşlüğün yuttuğu vicdanlar, aydınlıkta saklı zindanlarda suskun oturuyorlar. Sevgiden mahrum insanlar, hayatı zehretmek için yarışıyorlar…”

“Surhay” adlı kitabında neler anlatılıyor?

Dağıstan: Toplam iki milyon nüfusu bulmayan ve yaklaşık otuz farklı dilin konuşulduğu Kuzey Kafkasya’nın mağrur dağ ülkesi. Kendini kötü gözlerden saklarcasına, adeta bir başka âlem arar gibi başını bulutlara gömmüş muhteşem dağlar. Bir başka âlemin olmadığına inanası gelir insanın. Burasını dünyanın tahtı veya kalesi sanıyor insan.

Dağlılar: Sadece 700 bin Dağlı yaşar dünyada. Dağlı kültüründe; çok hassas bir elekten geçerek oluşmuş ilmek ilmek, desen desen işlenen değerlerin rengi ve çizgileri bir sanat abidesi gibi anlamlı ve ahenkli bir motif oluştururlar. Bu kültür; onur ve iffet, cesaret ve kahramanlık, direnme ve mücadele, saygı ve nezaket gibi insanlığın bütün evrensel değerlerini birlikte ifade eder. Biri yoksa hepsini yok sayan, kusurlarda affı olmayan ve muhtemelen başka hiçbir dilde karşılığı da bulunmayan “YAH” kavramı, uğruna her şeyin feda edildiği, yükü ağır ve hassas bir değer ölçüsüdür dağlarda.

Dağlar yüreğidir dağlıların ve dağlar kadar özgürdür yürekleri. Duygular dolu dolu ve doruklarında yaşanır. Başarılar övgüsüz kalırken, hatalarda ise cezalar acımasızdır.

Kısaca, kusursuz ve eksiksiz yaşanır dağlarda.

Surhay: Kelimenin tam anlamıyla bir delikanlı… Bir kahraman… Bir savaşçı… Özgürlük, onur, iffet ve namus kavramlarıyla bezenmiş cesaret ve nezaket abidesi.