Ahmet Necdet Sezer

10.CUMHURBAŞKANI

GÖREV SÜRESİ

16 MAYIS 2000-

13.09.1941 tarihinde Afyon’da doğdu. 1958 yılında Afyon Lisesinden, 1962’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Ankara Hâkim adayı olarak göreve başladı. Askerliğini Kara Harp Okulunda Yedek Subay olarak yaptı. Sırasıyla; Dicle Yerköy Hâkimlikleri ve Yargıtay Tetkik Hâkimliği görevlerinde bulundu. Medeni Hukuk alanında 1977-1978’de Ankara Hukuk Fakültesinde yüksek lisans (master) öğrenimini yaptı. 07.03.1983 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi iken Yargıtay Genel Kurulu’nca belirlenen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından 27.09.1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi. Evli ve 3 çocuk babasıdır.

HAKKINDA YAZILANLAR

Hükümet’e Göre Sezer’in Planı
Muharrem Sarıkaya
Hürriyet 22 Şubat 2001

CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer, MGK’daki çıkışını yaparken, hükümete dönük bir planı var mıydı? DSP ve ANAP’lı bakanlara göre, ‘‘Evet vardı, bunu uygulamaya koydu…’’
Hatta, hükümet ortaklarının milletvekilleri, ‘‘Sezer’in planı’’ olarak gösterdikleri senaryoyu DYP kurmaylarıyla da paylaşmış.
ANAP’ın etkin bir milletvekili, DYP yöneticisiyle yemekte buluşmuş.
Sezer’in ne yapmak istediğine dönük senaryoyu aktarmış.
‘‘Bu plana göre siz de gümbürtüye gidiyorsunuz’’ demiş.
DYP’nin önceki gün gensoru önergesini apar topar geri çekmesinde bunun da etkisi büyük olmuş.
Hükümetin etkin bakanlarından biri ‘‘Sezer’e ait olduğunu’’ ileri sürdüğü planı bize de anlattı.
Aktardığına göre;
Sezer uzun süredir ‘‘Demokratik ve çağdaş anayasa’’ çalışması yaptırıyormuş.
‘Mış’ ve ‘muşlarla’ anlatılan senaryoya göre, Sezer anayasa hazırlığını ‘‘Meclis dışındaki güç odakları’’ ile yürütüyor.
Hazırlıklar bir süre sonra bitecek ve anayasa Meclis’e dayatılacak.
Sezer, Başbakan ile haftalık olağan görüşmelerde hiç konuşmuyor, soru sormuyor, bir temas, yakınlaşma olanağı aramıyor. Tam anlamıyla hükümeti yıpratma ve ipleri koparma taktiği uyguluyor.
Kararnameleri imzalamıyor.
Hedefi ise hükümeti yıldırıp, istifaya zorlamak.
Hatta, ‘‘tarihin en çok yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu’’ gerçekleştiren hükümeti ‘‘yolsuzlukla itham’’ etmek.
Bunun için de Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye sokuyor. .
* * *
Aynı bakan, bunu da planın bir parçası olarak gösteriyor. Bankalarla ilgili önemli bilgileri eline geçirip, ilerde özel sektöre ve basına karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmayı amaçladığını iddia ediyor.
Aktardıkları burada bitmiyor.
‘‘Biz hükümetten çekildiğimizde ne olacak biliyor musun?’’ sorusuyla başlayıp devam ediyor:
‘‘Bu Meclis’ten, bu koalisyon haricinde hükümet çıkmayacağı biliniyor.’’
Anlattığına göre, Sezer hükümetin istifasının ardından bir süre yeni bir hükümetin kurulması için Meclis’teki turları bekleyecek.
‘‘Nafile olduğu’’ ortaya çıkınca ‘‘Hükümeti kuramıyorsunuz’’ deyip ipleri eline alacak.
Kendisine yakın olabilecek bazı milletvekillerinin de içinde bulunduğu teknokratlar hükümetini kurduracak…
* * *
Sonra ne mi olacak?
Yeni gelen bakanlar, bugünkü hükümet üyeleri hakkında olmadık suçlamalarda bulunacak.
Ülkeyi kötü yönettikleri, ekonomiyi çıkmaza soktukları iddialarını ortaya atacak.
Bu hükümet ipleri tam el geçirince seçime gidecek. Bu sırada teknokratlar hükümetinin bakanları, bir partiye geçecek. Böylece, o parti hükümetteymiş gibi olacak ve seçimi kazanacak.
Hükümetin karşı bir planı da yokmuş, düşünülmemiş.
Bunlar hayalci gibi gelebilir. Ancak Başbakanlık’ta hemen her bakanın odasında konuşuluyor.
* * *
Peki Çankaya buna ne diyor?
Sezer’e yakın bir isim yukarıdaki senaryoyu aktardığımızda gülüyor.
‘‘Sayın Cumhurbaşkanı hayatı boyunca politika ile uğraşmadı ki, politik plan yapsın’’ diyor.
Çevresindeki isimlerin de bugüne kadar politika ile sıkı fıkı olmadığına dikkat çekiyor.
Son dönemde 211 kararname geldiğini, 3’ünün geri çevrildiğini söylüyor.
Demokratik, çağdaş Anayasa hazırlığına İstanbul ve Ankara Baroları’nın Sezer seçilmeden önce, 1999 sonbaharında başlandığını anımsatıyor.
Çankaya ile hükümet arasında daha çok senaryo yazılacağa benziyor.

Köşk’teki Hakim
Abdullah Muradoğlu
Anka Yayınları

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i Orta Anadolu’dan 864 rakımlı tepeye çıkaran faktörler, kişiliği, yaşam biçim hep merak edildi, kimliği hakkında çok şeyler söylendi. Sezer açıklamıyor, gösteriyor. Eylemleriyle kazanıyor. Seveni de sevmeyeni de anlıyor Sezer’i. “Binbir entrikanın geçtiği saray” olarak nitelendirilen Çankaya Köşkü’nde “Devlet rutin dışına çıkabilir” diyen devlet adamlarından sonra, Sezer’in varlığı demokratik hukuk devleti açısından bir güvence sayılmalı. Kişisel hataları, paylaşmadığımız görüşleri mutlaka vardır, bu doğaldır da; ama bir şey daha var: Sezer’in yüzü halka dönük. Bu özelliği onu, ne derin güç merkezlerinin, ne küçük bir iş adamı grubunun, ne de ayrıcalıklı zümrelerin değil, bütün Türkiye’nin Cumhurbaşkanı yapıyor. Sezer’in cumhurbaşkanlığı olağanüstü süreçten geçen Türkiye’den ekonominin siyasetin, basının, hukukun, demokrasinin, bilimin normale dönmesi gerektiğini dayatıyor. Cumhurbaşkanı Sezer de siyasetçi kumpaslarının, çıkar gruplarının, sahte aydınların, cahil yığınların yarattığı illüzyon içinde yükselen sahte değerlere yenik düşerek yalnızlaşmaz, soylu düşünceleri ayağa kaldırmak yolunda bir kıvılcım çakabilirse; Çankaya Köşkü’nün kalın duvarları arasında yalnızlık hissetmeyecek, gözleri açık veda etmeyecek yaşama.Umulur ki Sezer de yeni bir “umut işkencesi” olmasın.