Arif Hikmet Koyunoğlu Biyografisi
Cumhuriyetin ilk dönem mimarlarından olan Arif Hikmet Koyunoğlu‘nun en önemli yapıtları Ankara‘daki Etnografya Müzesi, bugün müze olarak kullanılan Türk Ocağı Binası, Bursa‘daki Tayyare Kültür Merkezi’dir.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 1888 yılında İstanbul’da doğmuştur. Soyu, Kanuni Sultan Süleyman döneminde aşireti ile Belgrad seferine katılan büyük dedesi Koyunoğlu İbrahim Paşa’ya dayanmaktadır. Babası Gebze Kadısı İsmet Bey, Âlim ve şair Kazasker Abdullah Refet Bey’in oğludur. Annesi Fatma Virditer Hanım’dır. İlk eğitim hayatına babasının kadı olarak görev yaptığı Gebze’de, “Hâfız Receb’in mahalle mektebinde” başladı. Bir müddet sonra babasının rahatsızlığı sebebiyle tekrar İstanbul’a ailesi ile dönen Koyunoğlu, ilkokul eğitimini Aksaray’da özel Mekteb-i Osmaniye’de ve Lise eğitimini de Vefa Lisesi’nde tamamlar. Mimar Koyunoğlu, resim öğretmeni Hoca Ali Rıza’dan resim derslerinin yanı sıra Almanca dersi de alır. 14 yaşında iken babasının ani ölümü üzerine maddi sıkıntıya düşen ailesine bakmak zorunda kalır. Koyunoğlu, resim ve Almanca derslerine devam edemez, gündüzleri Vefa Lisesi’nde okumaya devam ederken geceleri evde tülbentlere baskı yaparak ailesinin geçimini temin eder.
Hoca Ali Rıza’nın önerisi ve yönlendirmesiyle mimarlık eğitimi için Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girmek üzere 1908 yılında açılan imtihanlara katıldı ve birincilikle kazandı. O dönemde mektebin 40 kişilik sınıfında 38 Ermeni, 1 Mısırlı Arap, bir de Türk olarak Arif Hikmet bulunmaktadır.
1908-1914 yıllarında Sanayi-i Nefise Mektebi‘nde eğitim gördü. O okulda Giulio Mongeri, Salvatore Valeri, Alexandre Vallaury, Ahmet Ziya Akbulut gibi önemli hocalardan ders almıştır. 1914 yılında mezun olan Arif Hikmet Salıpazarı’nda bir yazıhane açar ve mimarlığa başlar.
Öğrenimi sırasında İstanbul Askeri Müzesi müdürü Ressam Osman Hamdi Bey ve kardeşi Halil Ethem Bey’lerin maddi desteklerini gördü.
Yine de maddi sıkıntıları olan Arif Hikmet, eğitim gördüğü Sanayi-i Nefise Mektebi‘nden akşamları eve dönerken Unkapanı’nda taşçılara gider, mezar taşlarının yazılarını yazar, çeşmelerin resimlerini yapar. Minare tamiratı işi aldıklarında, alemlerdeki ayın boyanması işini yapar. Osman Hamdi Bey ve kardeşi Halil Ethem Bey’in aracılığıyla Anadolu’da rölöveler yaptıran Alman Asar-ı Atika Müesseseleri’nin rölöve işlerini yapar. Bu çalışmalar sayesinde eski Türk eserlerini inceleme fırsatını bulur.
1906-1912 yılları arasında inşa edilen İstanbul Beyoğlu’ndaki Saint Antoine Kilisesi’nin yapımında Giulio Mongeri ile birlikte çalıştı.
Arif Hikmet Koyunoğlu, Giulio Mongeri’den İstanbul’da, Anadolu’da ve yurt dışında mesleki tecrübe ve geçimini temin hususunda çok büyük destek gördü. Türk sanatının eserlerini tanımaya teşvik eden Giulio Mongeri, Arif Hikmet Koyunoğlu’nu Yunan mimarisini çalışırken, Atina’ya yolladı ve orada geçimini temin için iş buldu. Ayrıca Mongeri’nin yaptığı işlerde de çalıştı.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 1903 yılında fotoğraf makinesi ile tanışması babası sağ iken olmuştur. Beyazıt’ta resim ve başka kırtasiye malzemeleri aldığı Sadık Bey’in dükkânında gördüğü fotoğraf makinesi ilgisini çeker ve fotoğrafçılık macerası başlar.
Fotoğraf çekme, resim basma vb işlemlerini Vefa İdadisi’nden İlkokul öğretmeni Âgah beyin yardımı ile İstanbul’un o dönemde mevcut olan üç fotoğrafhanesinden biri olan Phebus Fotoğrafhanesinde öğrenir. Okuldan kalan zamanlarında bir yandan fotoğrafhanenin her türlü işini ücretsiz olarak yaparken, diğer yandan bir fotoğrafhanenin kuruluşu, işleyişi ve teknik özelliklerini öğrenir. Mimarlık eğitimine başladığı zamanlarda da fotoğrafçılık konusunda yeni teknolojik gelişmelere uygun olarak kendisini geliştirir ve bir meslek olarak fotoğrafçılık onun geçimini temin etme işi haline gelir.
1910 yılında İstanbul’da Cağaloğlu’nda ilk Türk fotoğrafçı Giritli Rahmizâde Bahaddin Bey’in açmış olduğu fotoğrafhanede bir süre çalışır. Memleket manzaraları, tarihi eserler ve kişiler onun fotoğraf makinesinin özneleridir. Askerlikten İstanbul’a döndüğünde yapacağı ilk iş fotoğrafçılıktır. İlk fotoğrafhanesini Bâbıali Caddesi’nde “Yer Altı Fotoğrafhanesi” adı ile açar. Arif Hikmet Koyunoğlu, 1919 yılında İleri Gazetesi’nde foto muhabiri olarak mesleğini sürdürür.
İstanbul’da tarihi yapıların onarım işlerini yürütürken I. Dünya Savaşı yıllarında 29 Ocak 1915 tarihinde askere alınmış, savaşa katılmak üzere Erzurum’a hareket etmiştir. 10 Mart 1915’de Erzurum’a gelmiş. Yedek subay olarak görev yaparken Enver Paşa Erzurum’da bir kayak taburu kurmak için Avusturya’dan dört kayak hocası getirir (Binbaşı Viktor Pistchmann, Yüzbaşı Otto Hübner, Albert Bilstein ve Ipend) ve bunların yanına da Yedek Subay Mimar Arif Hikmet ve arkadaşı Cevat Dursunoğlu’na görev verilir. Avusturyalıların eğitimi tamamlayıp geri dönüşlerinde kayakçı birliğinin eğitimi işi Arif Hikmet Koyunoğlu’na verilir. Dört yıl boyunca hem kayakçı hem eğitici hem de asker olarak görev yapar. Sarıkamış harbine kayakçı taburu ile katılır. Sarıkamış’ta 30000 kişiden 216 kişi sağ kalır ki, biri de Arif Hikmet’tir.
Savaş sırasında Erzurum‘da İttihat ve Terakki Kulübü Binası inşa etmiştir. 4 Aralık 1918 tarihinde terhis olan Arif Hikmet Koyunoğlu, terhis olduktan sonra Erzurum’da mimarlık faaliyetlerine devam eder. 1919 senesinde döndüğü İstanbul işgal altındaydı, mimarlık yapma olanağı yoktu. Bunun üzerine fotoğrafçılığa yöneldi. Foto muhabirliğinin yanı sıra Cağaloğlu’nda bir fotoğrafhane açtı.
İstanbul’da İşgal güçlerinin baskısı üzerine 1921 senesinde arkadaşı olan Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın yardımıyla Ankara‘ya kaçan Koyunoğlu, bir süre Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nde mimar olarak çalıştıktan sonra kendi bürosunu açarak özel yapıların mimarlığını yaptı, İstanbul‘daki İleri Gazetesi için foto muhabirliği yapmayı da sürdürdü. O yılların Ankara’sında mimarlık eylemi çok güç koşullar altında sürdürülüyordu, yapı malzemesi sınırlıydı. Bu gereksinimi karşılamak düşüncesiyle Akköprü semtinde bir briket, karo-mozaik ve künk imalâthanesi kurdu. Ankara’da Celal Bayar, Ruşen Eşref (Ruşen Eşref Ünaydın), Falih Rıfkı Atay ve Maraş Mebusu Mithat Bey gibi bazı önemli şahısların yanı sıra Vakıflar için evler ve köşkler inşa etti. 1923 yılında Ankara’da “Türk İnşaat Evi”ni açtı.
1924 yılında Atatürk’ün emri ile Kütahya ilinin ilçesi Dumlupınar’da topraktan çıkan ve Türk sancağını dik tutan bir kol şeklindeki “Şehit Asker Anıtı”nı yaptı.
Arif Hikmet Koyunoğlu’nun projesiyle 1927-1930 yılları arasında Türk Ocakları Genel Merkezi olarak inşa edilen bina Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi oldu.
Arif Hikmet Koyunoğlu’nun Ankara‘daki en önemli yapıtları 1926 yılında yaptığı Etnografya Müzesi ve 21 Eylül 1925 tarihinde başlayıp ve 18 ayda tamamladığı (1927 yılında) Türk Ocağı Binası’dır. Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Sarayı Apartmanı) binası, Adliye Binası, Büyük Otel, Celal Bayar Evi, Mithat Alam evi (İsrail Büyükelçiliği ikemetgâhı), Hariciye Vekâleti (günümüzde Kültür Bakanlığı binası), Lâtife Hanım Okulu binaları ve Maarif Vekâleti binaları Ankara’daki yapıtlarındandır.
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emri ile 25 Eylül 1925 tarihinde ilk devlet müzesi olarak Ankara’da Etnografya Müzesi’nin inşa edilmesi işi Arif Hikmet Koyunoğlu’na verildi. Temel atma töreninde ilk konuşmayı Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver yapar ve ilk temel harcını ve taşını da bizzat Koyunoğlu’nun verdiği harçla ilk taşı İsmet İnönü koyar. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün naaşı ölümünden sonra Ankara’ya getirilmiş ve Anıtkabir tamamlanıncaya kadar 15 yıl (1938-1953) Etnografya Müzesi’ne konulmuştur.
Etnografya Müzesi’nin önündeki atlı Atatürk Heykeli, 1927 yılında İtalyan hetkeltraş Pietro Canonica’ya yaptırılmıştır.
İş bilen ustaların olmadığı bir dönemde, bir yandan hazırladığı projeleri hayata geçirirken bir yandan da farklı işler için ustalar yetiştirir. O dönemde Müze binası (Arkeoloji Müzesi) işini alır ancak iş bilen Ermeni ustalar gitmiş ve Rumların mübadele edilmiş olması nedeniyle demirci, taşçı ustaları yoktur. Betonarme işini kendi yapar, kirişlerin demirlerini hazırlar, ustalara aynısından yapmalarını söyler.
Birinci Milli Mimarlık sürecinde Mimar Vedat Tek, Mimar Kemaleddin Bey, Mimar Muzaffer Bey gibi Türk öncülerin yanında oldukça önemli bir konumda yer alır.
Açılan uluslararası yarışmada birincilik alması üzerine 1930-1934 yılları arasında Bursa‘da Tayyare Cemiyeti Tiyatro ve Sineması’nı inşa eden Arif Hikmet Koyunoğlu, bu yapıyı tamamladıktan İstanbul‘a yerleşti, eski yaptıların onarımı ve ev-apartman inşaatları ile uğraştı, dönemin ileri gelenlerinin evlerini yaptı.
Arif Hikmet Koyunoğlu, Mimar Kemaleddin Bey, Vedat Tek ve Giulio Mongeri ile birlikte Ankara‘da Birinci Ulusal Mimarlık Akımına uygun yapılar gerçekleştirdi.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 1935 yılında tekrar İstanbul’a döndü ve Galata’da Minerva Handa bir büro açmış ve 77 yaşına kadar mimarlık ve inşaat faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu dönemde Türk Yurdu, Mimarlık ve Hâkimiyet-i Milliye, Yedigün gazeteleri gibi süreli yayınlarda mimarlıkla ilgili yazılar ve anılarını yazar. Koyunoğlu’nun Mimarlık Dergisi’nin 1982 yılında yayınlanan “En Dinç Mimardan En Genç Mimara” ve “Mimar Sinan’ı Anarken” başlıklı yazıları son yazılarıdır.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 15 Mayıs 1919’da Mübeccel Hanım’la nikâhlanmış, 5 Şubat 1920’de evlenmiştir. Mübeccel Hanım 1966 yılında vefat etmiştir. Kendisi gibi mimar oğlu Dinçer Koyunoğlu (d.1928-ö.1994) ve arkeolog olan kızı Özcan (Koyunoğlu) Gündüz isimli iki çocuğu vardır.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 27 Temmuz 1982 tarihinde İstanbul’da 94 yaşında ölmüştür.
Arif Hikmet Koyunoğlu, Erzurum, İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir, İzmir, Kütahya başta olmak üzere Balkanlar ve Anadolu’nun birçok yerinde anıtsal özel ve kamu yapıları, hatıra anıtlar, ticaret yapıları, dini yapılar inşa etmiş ve tarihi yapıların onarımlarına imza koymuş milli mimarlığa, sanata yön veren, ömrünü bu anlayışa adamış öncülerden biridir.
Ödülleri :
1980 – Devlet Sanatçısı ödülü
1981 – Atatürk Sanat Armağanı verildi.
1981 – Mimarlar Odası Onur Plaketi
Tamamladığı bilinen eserleri:
ANKARA
1Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi (Türkocağı),
2.Etnoğrafya Müzesi
3.Evkaf numune evleri dört adet (2’si İş Bankası ilk binası, yıkıldı)
4.Çocuk Esirgeme Kurumu (Himayei Et fal)
5.Celal Bayar Evi,
6.Maraş Mebusu Mithat Alam Evi, (İsrail Elçiliği İkametgahı)
7.Falih Rıfkı Atay Evi (yıkıldı)
8.Ruşen Eşref Ünaydın evi (yıkıldı)
BURSA
1.İkizce ve Karacaoba göçmen köyleri evleri,
2.Tayyare Sineması ve İşhanı,
ERZURUM
İttihat ve Terakki Kulübü Binası,
TOKAT
1.Erbaa Tütüncü Hakimzade köşk ve deposu
ESKİŞEHİR
1.Çarşı Camii,
2.Hava alanı hangar ve binaları,
İZMİR
1.Hasan Rıza Sevsay Evi (Eski Milli .Eğitim Müd.)
2.Müfide Okaya Evi (Mustabey semti, Fuar yakınında),
İSTANBUL
1.Recep Peker Evi (İstanbul Anıtlar ve Röleve Bürosu Binası),
2.Maçka “Bizegöre Apt” (İş Bankası eski Müd. Nejat Bey Apt.),
3.Florya, Eczacı Hasan Bey Köşkü,
4.Bebek, Rakım Enç Apt. (Yalı Apt.No: 396)
5.Büyükdere Sait Rıza Sevsay ev ve Apartmanı
6.Talimhane, Lamartin Cad. Billur Apt. (Deniz Kızı Etfalya Apt.)
7.Ortaköy, Musevi Mezarlığı yanı, Tütüncü İskenderbey Köşkü,
8.Kabataş, setüstü (Parmakkapı…)
9.Avukat Hüsamettin Erduran’a ait Apt. Şişli, Bulgar Çarşısı yanı)
10.Av. Hüsamettin Erduran Köşkü, İç Erenköy,
11.İstinye-Yeniköy arası bir avukata ait yalı (yıkıldı) Yalılar durağı.
12.Ziya Gökalp Mezarı,
13.Sultan Mahmut Türbesi