Bahaeddin Bediz

İlk Müslüman Türk Fotoğrafçı

Rahmizâde Bâhâeddin

19 Haziran 1875 tarihinde İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini memleketi Hanya’da yaptı. 1895 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Ertesi yıl Girit’e döndü. 1910 yılına kadar Hanya’da kitapçılık ve kırtasiyecilik yaptı. Hanyalı Salih Zeki Salihzade ile neredeyse eşzamanlı olarak fotoğrafçılığa başladı. 1910-1915 arasında İzmir’de mesleğini sürdürdü. Sonra İstanbul’a yerleşti. İsmini Resneli Niyazi’ye olan hayranlığından dolayı verdiği ‘Resne Fotoğrafhanesi’ni açtı.

‘Resne Fotoğrafhanesi’, Türk fotoğrafçılık tarihinin dönüm noktalarından biridir. Tamamı gayrimüslim olan dönemin fotoğrafçıları gibi Beyoğlu’nda değil, Tarihi Yarımada’da hizmet verdi. Önce Babıali Caddesi numara 15’de daha sonra 59 numarada faaliyet gösterdi. Babıali stüdyosunun ardından Üsküdar ve Bahçekapı’da da birer şube açtı. Kısa zamanda büyük üne kavuştu. ‘Resne Fotoğrafhanesi’, genç fotoğrafçıların yetişmesinde büyük rol oynadı. Bu dönemde Prevezeli Mustafa Neşet, Kandiyeli Hamza Rüstem ve Şinasi Barutçu gibi yerli fotoğrafçıları yetiştirdi.

1935 yılında Ankara’ya taşındı ve ‘Otopus’ fotoğraf stüdyosunu açtı. 1937’de Türk Tarih Kurumu fotoğraf bölümünün yöneticiliğine tayin edildi. 1951 yılında İstanbul’da vefat etti.

AYRINTI

Oğullarından Pertev Bediz Kanada jeofizik sektörünün öncü isimlerinden biri oldu.

HAKKINDA YAZILANLAR

Fotoğraf ve Kartpostallarıyla Girit’ten İstanbul’a Bahaettin Rahmi Bediz Beyaz Atlı Fotoğrafçı 1875-1951
Seyit Ali Ak
İletişim Yayınevi / Dizi Dışı

276 s.
2. Hamur
Ciltsiz
14 x 20 cm
Kapak Uygulama : Suat Aysu
Kapak Tasarımı : Suat Aysu
Editör : Birsen Talay
Düzeltmen : Serap Yeğen

Bahaettin Rahmi Bediz, bir dönem Türk Tarih Kurumu’nda birlikte çalıştığı Cumhuriyet tarihinin ilk arkeologlarından biri olan Prof. Dr. Hâmit Zübeyr Koşay’ın da dediği gibi, her şeyden önce bir “insan-ı kâmil”dir…

Girit’te tanıştığı fotoğraf sanatına olan aşkı ve tutkusu, zaman zaman hayatını idame ettirmek için başka işler yapsa da, onu hiç terk etmedi. Avrupaî tarzda çalışan stüdyolar kurdu, birçok öğrenci, çırak ve usta yetiştirdi…Girit’te başladığı arkeolojik kazı fotoğrafçılığını, ilk Hitit kazılarında yetkinliğiğe ulaştırdı.

Ama ne yazık ki, iki arzusunu gerçekleştiremedi: hayalinde yaşattığı fotoğraf okulunu kuramadı; çok önem verdiği fotoğrafçılığın teori ve pratiğini anlattığı kitabımı yayımlatamadı…

Bahaettin Rahmi Bediz’in dış çekimlerinde yaşamı estetize eden güçlü bir yapısal kurgusu vardır. Büyük cam negatifler kullanarak ahşap makinelerle yaptığı “zaman” boyutunu aştığı çekimlerde zarif bir kurgu anlayışı öne çıkar. Yşadığı dönemin aydın ve sanatçılarıyla yaptığı portre çalışmlarında ise, yetkin bir “ekspresyonizm” vurgusu vardır. Çektiği her kare fotoğrafta, sanatına karşı sorumluluğu yaratma güdüsü, ritmi; duygu, düşünce ve düş dünyası arasında kurduğu denge dikkat çekicidir. Yaşadığı dönemin en “zarif” tanıklarından biri olan “Beyaz Atlı Fotoğrafçı” Bahaettin Rahmi Bediz’in hayatını, birbirinden değerli fotoğrafları ve kartpostalları eşliğinde Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan tarih dilimi içinde akıp giden bir “foto”roman gibi okumak da mümkün…
(Tanıtım Yazısı’ndan)

HAKKINDA YAZILANLAR

Girit’in Müslüman kimliğini yansıtan fotoğraflar eve dönüyor
Zaman 23 Şubat 2007

”Girit’i ilk fotoğraflayan adam” olarak tanınmasının yanında tarihçilerin ismi üzerinde ”ilk Müslüman fotoğrafçı” şeklinde anlaştıkları Rahmizade Bahaeddin Bediz’in 100 yıl önce oluşturduğu kartpostallar, yeniden topraklarına dönüyor.

Bahaeddin Bediz’in (1875-1951) 1909 yılında Girit’ten İstanbul’a dönerken bütün malzemeleriyle birlikte fotoğrafhanesini devrettiği Hamza Rüstem’in kuşaktan kuşağa sürdürdüğü görsel mirasın son temsilcisi Mert Rüstem, büyükbabasının ustasının kartpostallarını, çekildiği yerde sergilemeye hazırlanıyor.

Hamza Rüstem Fotoğrafçılığın sahibi Mert Rüstem, 1871 Girit Kandiye doğumlu olan büyükbabası Hamza Bey’in Namık Kemal’in bir piyesini arkadaşlarına yazdırırken jurnallenmesi sonucu Fizan’a sürgününde Girit’e kaçmayı başarmasıyla başlayan 100 yılı aşkın fotoğrafçılık öyküsünü anlattı.

Girit’teki İngiliz kampında seyyar satıcılık yaparken, ilk Müslüman fotoğrafhane sahibi Bahaeddin Bey’in dikkatini çeken Hamza Rüstem’in, karın tokluğuna bu mesleği öğrendiğini bildiren Mert Rüstem, şöyle devam etti:

”Rahmizade Bahaeddin Bey, Girit tarihinde önemli bir köşe taşıdır. Girit’i peyzajıyla, halk ve kent yaşantısıyla, oradaki askeri birlikleriyle, köylüsü kentlisiyle kartpostallara dökmüş. 205 adet bilinen Girit kartpostalı koleksiyonu oluşturmuş. Günümüzde çok ciddi Yunanlı fanatikleri var. 1 Bahaeddin kartpostalı, 500 ile bin avro arasında açık artırmalarda satılabilmektedir. Özel numaralı olanları çok daha ciddi rakamlara alıcılar bulmaktadır.”

Bahaeddin Bey’in meşrutiyetin ilanıyla birlikte hürriyetin geldiği düşüncesiyle İstanbul’a gitmeyi kararlaştırdığında Girit’teki fotoğrafhanesini yanında çalıştırdığı Hamza Rüstem’e içindeki bütün malzemeleriyle devrettiğini belirten Mert Rüstem, iyi bir eğitim alan ve 6 dil konuşabilen dedesinin bu geleneği ”Bahaeddin Fotoğrafhanesi Sahibi Hamza Rüstem” adıyla ve büyük bir ciddiyetle sürdürdüğünü anlattı.

YAŞAYAN FOTOĞRAFHANE

Mübadeleye kadar Girit’te binlerce kişinin fotoğraflarını çekerek yaşamını sürdüren dedesinin, bu tarihten sonra İzmir’e yerleşerek açtığı fotoğrafhanesinin son sahibi olduğunu belirten Mert Rüstem, şunları kaydetti:
”Fotoğrafhaneyi ve malzemeleri tek başlık altında topladım. Şu an koleksiyonumuzun Türkiye’nin en zenginlerinden olduğuna inanıyorum. Koleksiyonumuz öncelikle yaşayan bir fotoğrafhanenin özeti. Ayrıca malzemeler Türkiye topraklarından satın alınmıştır. Sadece fotoğraf makinesiyle değil, bir fotoğrafhanede olması gereken her şeyle (zamanın terazisinden, agrandizöre, ölçü kabına kadar) ilgileniyorum. Yaklaşık 800 parça fotoğraf makinesi, aksesuvarı, dokümanlar, geçmişe ait dergiler, teknik bilgileri de saklıyorum.”

Mert Rüstem, koleksiyonunda İzmir’deki Hamza Rüstem fotoğrafları, Bahaeddin Bey’in 160 parça kartpostalıyla babası ve amcalarının özel kartpostallarının bulunduğunu ifade ederek, büyük yangından sonra tarihine ilişkin birçok malzemesi de yok olan İzmir’in Cumhuriyet öncesi fotoğrafhaneleriyle ilgili bulabildiği 300 eski fotoğrafı topladığını anlattı. Rüstem, ”İzmir’in eski kent yaşamı fotoğrafı çok az. Bunları ayrı bir sergi ve yayın konusu yapmayı düşünüyorum” dedi.

”DEDEMİN TOPRAKLARINDA SERGİLENECEK”

Mert Rüstem, her koleksiyoner gibi elindeki arşivi kendisine saklamak istemediğini, bu amaçla dedesinin doğduğu Girit topraklarında bir sergi açmak için girişimlerde bulunduğunu, ancak bugüne kadar bir sonuç elde edemediğini belirterek, yakın bir zaman önce gelen davetle amacına çok yaklaştığını kaydetti.

Girit Kent Tarihi Müzesi kreatörlerinden Angelina Baltazi ile tanışması sonucu geçen yıl açılan 1899-1940 Girit Kent Görüntüleri Tarihi Sergisine bazı fotoğraflarıyla katıldığını belirten Rüstem, müzeden 30-31 Mart günlerinde yapılacak serginin devamı niteliğindeki sempozyuma sunumda bulunması için resmi davet aldığını bildirdi. Rüstem, ”Sempozyumda Fotografion Bahaeddin Hamza Rüstem isimli 50 fotoğraftan oluşan sunumu Türkçe yapacağım. Önümüzdeki yıllarda da projeyi zenginleştirerek, elimizdeki fotoğraf ve malzemeleri Girit’te sergilemeyi istiyorum” dedi.

Girit’in genel tarihindeki fotoğraflarda Bahaeddin Bediz ile Hamza Rüstem’in isimlerine yer verildiğini, müzede Hamza Rüstem köşesi organize edildiğini anlatan Mert Rüstem, ”Giritliler, geçmişlerine çok bağlılar. Sürekli araştırmalar yapıyorlar, eskiyle ilgili her şeyi topluyorlar. 400 bin nüfuslu adada, birden çok kültür merkezi bulunuyor” diye konuştu.