Bedri Rahmi Eyüboğlu

ressam, şair, yazar

1911 yılında Giresun’da doğdu. Trabzon’da lisede okurken, öğretmeni Zeki Kocamemi’nin katkısıyla resim ve şiire yöneldi. 1929’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdi ve Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı’nın yanında çalıştı. 1931 yılında Paris’e gitti. 1932 yılında Paris’te Andre Lhote’un Atölyesi’nde çalıştı. 1933 yılında Akademi’ye geri döndü ve 1936’da mezun oldu. Akademi’de Leopold Levy’nin yanında resim öğretmeni olarak çalışmaya başladı. Bu göreve 1975 yılına kadar devam etti. D Grubunun sergilerine katıldı. 1935 yılında Bükreş ve 1936 Moskova’da sergilere katıldı. 1950’lerde International Brussels Exhibition için 227m’lik bir panel hazırladı ve biricilik ödülünü aldı. Ayrıca 50m’lik bir paneli NATO’nun Brüksel merkezi için hazırladı. São Paulo Bienali, Tokyo Print Bienallerine katıldı. 1960 yılında Rockefeller ve Ford Foundation Grant ile konuk profesör olarak University of Berkeley, California’da bulundu. 1975 yılında İstanbul’da vefat etti.

Bedri Rahmi Eyüboğlu Resminin Özellikleri

Eyüboğlu’nun eserleri önemli koleksiyonlarda ve Museum of Modern Art, New York gibi önemli müzelerde bulunmaktadır. Eyüboğlu Değişik araç-gereç ve farklı tekniklerle oluşturduğu işlerinde, Batı sanatının zengin deneyim ve birikimleriyle, yöresel ve geleneksel halk sanatının ürünleri arasında, kendi sanat anlayışına özgü köprüler kurdu. Çağımızın sanat anlayışı içinde daha çok renge önem veren bir ressamımızdır. Az malzemeyle çok şey anlatma sanatı olarak tanımladığı halk sanatı, Bedri Rahmi’nin coşku dolu bir üretimle biçimlenen resimlerinde, tükenmez bir kaynak oluşturur. Çağdaş resim sanatımızda, bu kaynağı ilk keşfeden ve öğrencilerine özgün sanat üretmenin yollarını öncelikle bu kaynakta ve yaşamın içinde aramak gerektiğini esinlendiren o olmuştur. Aynı zamanda bir sanat yazarı olarak da, dönemine büyük katkıda bulunmuştur.

ENGLISH BIOGRAPHY

Bedri Rahmi Eyüpoğlu was born in Giresun in 1911. During his high school education in Trabzon, he began writing poetry and experimenting with painting, with encouragement from his teacher Zeki Kocamemi. Eyüboğlu entered the İstanbul Academy of Fine Arts in 1929 and studied under Nazmi Ziya Güran and İbrahim Çallı. In 1931, he temporarily left the Academy to reside in France and worked in studios in Dijon and Lyon for a year, later enrolling at the André Lhote Studio in Paris in 1932. After living in London for a year, he returned to İstanbul in 1933 and finally completed his studies at the Academy, graduating in 1936. Eyüboğlu then took up a teaching role at the institution as the assistant of Leopold Levy and later as a painting tutor, which he continued until his death in 1975. Eyüboğlu also participated in a number of the “d” Group exhibitions in 1934 and had his first solo exhibition in Bucharest in 1935. In 1936, Eyüboğlu took part in the Contemporary Turkish Art Exhibition in Moscow. Experimenting with mosaics, serigraphy, lithography and engraving, in the 1950s he prepared a 227 metre panel for the International Brussels Exhibition (1958), winning the first prize. He also made a 50 metre panel for the NATO headquarters in Paris in 1960 which was moved to the NATO headquarters in Brussels shortly afterwards. Eyüboğlu participated in the São Paulo Biennial, Tokyo Print Biennial and his work was also published in the New York Times in the 1950s. Eyüboğlu was invited to the United States on a Rockefeller and Ford Foundation Grant in 1960, and he acted as a visiting professor at the University of Berkeley, California. His works were included in various exhibitions in Turkey. Eyüboğlu’s works can be found in numerous international art collections and museums including the Museum of Modern Art, New York. He passed away in İstanbul in 1975

HAKKINDA YAZILANLAR

BEDRİ RAHMİ

1913 yılında Görele’de doğdu. Ailesinin beş çocuğundan ikincisidir.Trabzon Lisesi’nde okurken, 1927’de bu okula resim öğretmeni atanan Zeki Kocamemi’nin öğrencisi oldu. Onun derslerinin etkisi ve okul müdürünün özendirmesiyle 1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne (şimdi Mimar Sinan Üniversitesi) girdi. Burada Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. 1930’da eğitimini bitirmeden, ağabeyisi Sabahattin Eyüboğlu’nun yanına Paris’e gitti. Orada André Lhote’un yanında resim çalıştı. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyüboğlu ile de burada tanıştı.Yurda döndükten sonra 1934’te D Grubu’nun dördüncü sergisine otuz resmi ile katıldı. İlk kişisel sergisini de aynı yıl Bükreş’te açtı. 1934’te katıldığı Akademi’nin diploma yarışmasında üçüncü oldu. Bu derece ile mezun olmak istemediği için bir yandan diploma yarışmasına yeniden hazırlanırken, bir yandan da Çerkeş demiryolu yapımında tercümanlık yaptı, Tekel Genel Müdürlüğü’nde çalıştı 1936’daki diploma yarışmasında Hamam adlı kompozisyonuyla birinci oldu. Aynı yıl Moskova’da düzenlenen Çağdaş Türk Sanat Sergisi’ne katıldı. 1937’de Cemal Tollu’yla birlikte Akademi’nin Resim Bölümü Şefi Léopold Lévy’nin asistanı oldular. Bedri Rahmi birçok ressamın katıldığı CHP’nin kültür programı çerçevesinde resim yapmak için 1938’de Edirne’ye, 1941’de de Çorum’a gitti. Geleneksel süsleme ve halk el sanatlarından seçtiği motifleri eserlerinde başarılı bir bireşimde kullandı. Bu dönem resimlerinde köy manzaraları, köy kahveleri, faytonlu yollar, iğde dalı takmış gelinler gibi Anadolu’ya özgü görünümler egemendir.1940’lardan sonra duvar resimlerine yöneldi. İlk duvar resmini 1943’te İstanbul’da, Ortaköy’deki Lido Yüzme Havuzu için yaptı. 1947’de İstanbul’da özel bir atölye ve galeri açtı. 1950’de Ankara’da sanatının o güne kadarki bütün dönemlerini kapsayan bir sergisi düzenlendi. Bedri Rahmi aynı yıl bir kez daha Paris’e gitti.1950’de Mozaik çalışmalarına başladı. 1958’de Uluslararası Brüksel Sergisi için 272 m²’lik bir mozaik pano gerçekleştirdi ve bu eseriyle serginin büyük ödülü olan altın madalyayı kazandı. Bundan bir yıl sonra Paris’teki NATO yapısı için, şimdi Brüksel’de bulunan, 50 m²’lik bir mozaik pano hazırladı. 1960 ve 1961’de iki kez ABD’ye gitti. Orada birçok geziye katıldı, konferanslar verdi ve resim çalışmaları yaptı1969’da Sao Paulo Bienali’nde (iki yıllık sergi) onur madalyası kazandı. Ayrıca 1940’ta Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde resim dalında üçüncülük, 1943’te aynı serginin 4.sünde ikincilik ve 1972’de de 33. sergide birincilik ödülünü aldı. Ölümünden sonra 1976’da Ankara’da “Yaşayan Bedri Rahmi” adıyla bir sergisi düzenlendi. Aynı yıl İstanbul’da da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde adına düzenlenen bir sergiyle anıldı 1984’te İstanbul’da “Bedri Rahmi-Her Dönemden” adlı bir toplu sergisi açıldı.Bedri Rahmi Akademi’deki ilk yıllarından sonra temel bilgilerini Paris’te André Lhote’un akademisinde edinmesine karşın onun kübist ve yapımcı (konstrüktif) yaklaşımını benimsememiş, Dufy ve Matisse’i kendine daha yakın bulmuştur. Paris’ten döndükten sonra Anadolu ve Trakya gezilerinde yaptığı resimlerle İstanbul görünümlerinde Dufy’nin renk ve çizgi anlayışının etkileri görülür. Zamanla bu etkiden sıyrılan Bedri Rahmi halk sanatını sağlam bir kaynak olarak görmeye başlamıştır. Halk sanatından yola çıkarak yeni anlatım biçimleri aramıştır. Minyatürlerden de esinlenmiştir. Anadolu kilimlerinin geometrik, soyut biçimleri, çini, cicim, heybe, yazma ve çorapların bezeme düzeni ve renk uyumlarını kaynak olarak kullanmış, motifin ağırlık kazandığı süslemeci bir tutumla resimler yapmıştır. Ancak, yalnızca motifleri resme uygulamakla yetinmemiş, renk ve malzeme araştırmalarına da girmiştir. Çeşitli teknikleri deneyerek gravür, mozaik, heykel ve seramik alanlarında birçok ürün vermiştir. Yine bir halk sanatı olan yazmacılığa da yönelmiş, kumaş üstüne baskılar yapmış, bu çalışmalarını öğrencileriyle birlikte de yürütmüştür. İki yıl kadar süren ABD gezisinden sonra değişik malzemelerden yararlanarak soyut resimler ve renk düzenlemelerine yönelmişse de son yıllarında yeniden eski konularına dönmüştür. Kemençeciler, gecekondular, hanlar, kendi portreleri, balıklar ve kahvelerle, yeni renk ve doku deneyimlerinden de yararlanarak ustaca eserler vermiştir. Çağdaş resim öğelerini de içeren bu çalışmalarında, konu soyuta yaklaştığı oranda, resmin de bir tür “nakış”a dönüştüğü izlenir. Bedri Rahmi 1927’de başladığı resim öğretmenliğini ölümüne kadar sürdürmüş, Akademi’deki atölyesinde sayısız öğrenci yetiştirmiştir.

ŞİİRLERİ-YAZILARI

Bedri Rahmi 1928’de daha lise öğrencisiyken şiir yazmaya başlamıştır.Şiirlerine, 1933’ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verilmiştir. 1941’den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlanmıştır. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansımıştır. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde kullanarak halk diline yaklaşma çabasını sonuna dek götürmüştür. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergilemiştir. 21 Eyül 1975’te İstanbul’da öldü.

ESERLERİ:

Resim: Paris, Mustafa Eyüboğlu, 1933; Yazılı Natürmort,1936; Salı Pazarı, 1938; Eren, 1940; Nallanan Öküz, 1947; Düşünen Adam, 1953; Köylü Kadın (Tren-Yataklı Vagon), İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Karadut Satıcısı, 1954; Çömelmiş Köylü, 1972; Ankara’nın Kavakları,1973; Mor Takkeli Hacı, 1974; Son Kahve, 1975; Anadoluhisarı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi; Çıplak; Ev İçi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Han, 1975; son resmi.

Duvar Resmi:
Lido Yüzme Havuzu’nda duvar resmi; 1943, Ortaköy/İstanbul;Hilton Oteli’nde duvar resmi; Divan Oteli’nde duvar resmi. Mozaik Pano: Uluslararası Brüksel Sergisi için mozaik pano, 1958; Nato yapısında mozaik pano, 1959, Brüksel; İşçi Sigortaları Hastanesi’nde seramik pano, 1959, Samatya/İstanbul; Etibank yapısında seramik pano, Ankara; Marmara Oteli’nde mozaik pano, Ankara; Vakko Fabrikası’nda mozaik pano, Topkapı/İstanbul.

Duvar Kabartması:
Manifaturacılar Çarşısı’nda duvar kabartması, Unkapanı/İstanbul;
Aksu İşhan’ında duvar kabartması, Karaköy/İstanbul.

ESERLERİ:

Şiir: Yaradana Mektuplar, 1941; Karadut, 1948; Tuz, 1952; Üçü Birden, 1953; Dördü Birden, 1956; Karadut 1969; Dol Karabakır Dol, 1974, tüm şiirleri; Yaşadım, 1977.

Gezi ve Deneme:
Cânım Anadolu, 1953; Tezek, 1975; Delifişek, 1975; Resme Başlarken, 1977.

Monografi: Nazmi Ziya, 1937.

Resim Albümü: Binbir Bedros, 1977, Karadut, 1979; Babatomiler, 1979.

HABER

Bedri Rahmi’den İstanbul Destanı
Zaman 3 Ocak 2013

Şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, doğumunun 102. yılında “İstanbul Destanı” başlıklı sergiyle anılıyor.

Çırağan Sarayı Sanat Galerisi’nde bugün açılacak sergide, yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri eserlerinde Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullanan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yağlıboya tablolarından ve yazmalarından oluşan 52 eseri sergilenecek. Sergi, 18 Şubat’a kadar günün her saati ücretsiz ziyaret edilebilecek.

HABER

BEDRİ RAHMİ’YE MEKTUPLAR
JÜLİDE GÜNGÖR
Zaman 7 Mayıs 2015

EYÜBOĞLU AİLESİNİN ARŞİVİNDE, 1961 ANAYASASI’NI YAZAN BAHRİ SAVCI’NIN BİR BAVUL DOLUSU MEKTUBU BULUNUYOR. AMA ONLAR ŞİMDİLİK SERGİLENMİYOR.

İş Sanat Kibele Galerisi’nde geçtiğimiz günlerde açılan “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar Biz Mektup Yazardık” sergisinde kimlerin mektubu yok ki; Ahmet Hamdi Tanpınar, Âşık Veysel, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek… Ama bir o kadar mektup da yok sergide. Çünkü onları okumaya Türkiye henüz, özellikle de şu günlerde hiç hazır değil.

Onlar mektup yazıyormuş, biz e-mail atıyoruz!

İş Sanat Kibele Galerisi’ndeki Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar “Biz Mektup Yazardık” sergisini gezince arada hiçbir fark olmadığını anlıyorsunuz. Ama geçmiş, içinde biraz edebiyat ve resim varsa, hep güzeldir. Hele ki kelime ve renkler Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yanı sıra Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Nazım Hikmet ve nicelerinin kaleminden çıkmışsa…

Mektuplardan oluşan bir sergi, mükemmelen tasarlansa da, gezilmeye çok müsait değil aslında. Mektup okunmak istiyor, sergi bakılmak. Ama Bedri Rahmi ve çevresi hem yazar hem çizer hem de ‘boyar’ olduğundan kâğıtlar ve zarflar adeta birer karnaval. Mektupların kimileri eski Türkçe. Latin harfleriyle yazılanların da çoğu daktilo değil, el yazısıyla. Dolayısıyla asıllarıyla orada öylece dursalar ve büyütülmüş olsalar da okunmaları zor. Ama yine de kimi mavi, kimi pembe, kimi sararmış eski kâğıtlar, hayatlar, anılar… Her biri ayrı bir heyecan. İçlerinde toprak damlı evlerden uçuşan martılara, narlardan dutlara, parasızlıktan borçlara, özlemlerden öfkelere, inişlerden çıkışlara… Hayatlarımızda ne varsa, var.

Bedri Rahmi kimlerle mektuplaşmamış ki… Eş dost bir yana, en çok eşi ressam Eren Eyüboğlu ile… Sonra da karadutu Mari Gerekmezyan ile ki onlar küçük bir odada Bennu Yıldırımlar’ın sesinden dinlenebiliyor. Karşılık olarak da Bedri Rahmi’nin kendi sesinden şiirleri… Sergide ortaya dökülmeyen bir sürü mektup daha varmış aslında. Bedri Rahmi’nin bir çocukluk arkadaşıyla yazışmalarının yanı sıra 1961 Anayasası’nı yazan Bahri Savcı’nın bir bavul dolusu mektubu mesela. Ama ne yazık ki onlar; çok güzel ve çok başka olmalarına rağmen; ortaya dökülmemişler çünkü çok duyduğumuz bir sebep var: “Türkiye henüz hazır değil.”

Mektuplaşılan isimlerin Bedri Rahmi tarafından yapılmış portrelerinin de dâhil edildiği sergiye, sanatçının gelini Hughette Eyüboğlu’nun hazırladığı, Rûken Kızıler’in editörlüğünü yaptığı bir kitap eşlik ediyor: “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar “Biz Mektup Yazardık”. İkilinin hazırladığı sergi, 20 Haziran’a kadar İş Sanat Kibele Galerisi’nde görülebilir; kitapsa her zaman temin edilebilir. İkisini de yapamayacaklar için de mektuplardan tadımlıklar yanda.

Âşık Veysel’den

“Sayın Bedri Bey, Parayı aldım. Mektup yazamadığımın sebebi elimden gelmeyişidir. Filmciler köyden kırgın ayrılmışlar diye yazıyorsunuz. Ben elimden geleni yaptım. … Sebahattin Bey İsviçre’den geldi mi? Geldiyse selamlarımı söyleyin. Yaşar Kemâl bahr-i muhite mi karıştı? Eğer meydana sağ olarak çıkmış ise selamlarımı söyleyin. Beybabamın ve annemin ellerinden öperim. Eren Hanım’a ve size sonsuz selamlar yollar, şu arzumun yerine getirilmesini candan arzu ederim. Köyümüzde başöğretmen olan Mustafa Kâmil Doğanay da benim bir parçamdır. Filmciler geldiğinde izinde bulunuyordu. Şimdi ise 3 adet resim yolluyorum, mümkünse filmin münasip bir yerine konulması…” (Ekim 1952)

Yahya Kemal’den

“Aziz Bedri Rahmi, iki gün evvel Ulus’ta çıkan nesrinizi derin bir hayranlıkla okudum. İki günden beri, aramızda, bu leziz yazının bahsini ediyoruz. Resimden şiire kadar, hangi tarafa dokunursanız, oradan şahsiyetiniz hemen parıldıyor. Görülüyor ki, nesirde, cümlenizin güzelliğiyle, görüşlerinizin yeniliğiyle, daima farikanız olan sanatkâr ihtirasıyla yüksek bir iş görebilirsiniz. Ulus’a yahut bir İstanbul gazetesine sık sık makale yazmanızı arzuluyoruz. Yazının ardı arkasını kesmeyiniz. Sürekli yazmak hem sizi daha ziyade açacaktır, hem de yeni sanat kendini izah edebilen bir müdafiini bulacaktır. Muhabbetle tahassürle gözlerinizden öperim.” (Mayıs 1940)

Fikret Mualla’dan

“Bedriciğim, Kaç gündür dünyanın en bahtiyar kullarından biri olarak yaşıyorum… Minicik bir odam var, yine minicik bir mutfağım var ve yine minicik (W.C.)’m var. Kendi yemeğimi kendim pişiriyorum. 8’de Chaumiere’de O. Friesz’in atölyesinde de cici cici kızlarla beraber peinture (resim) yapıyor ve müthiş yaşıyorum. Artık başım ağrımıyor, saçlarım dökülmüyor. İnsan gibi hava alıyorum. Ve her an için bana bu güzel havayı ciğerlerime teneffüs ettiren Cenabı Hakka dua ve niyaz ediyorum…” (Ocak 1939)

Yaşar Nabi’den

“Kardeşim, “Genç Nesil Hikâyecileri Antolojisi” namıyla eser neşretmek üzereyim. Sizin de çok güzel hikâyeleriniz bulunduğunu biliyorum. Fakat şimdi elimin altında bunlardan hiçbiri mevcut değil. Onun için size müracaat ediyorum. Bana en beğendiğiniz hikâyenizle bir fotoğrafınızı ve tercüme-i hâliniz hakkında birkaç kelime lütfetmez misiniz? Yalnız işin acele olduğunu nazarı itibara almanızı rica ederim. Şimdiden teşekkürlerimle birlikte selam ve sevgilerimi sunarım.” (Ocak 1938)

Necip Fazıl’dan

“Bedri; Beni unutmuş, hatta sevimsiz kabul etmiş olmanı bilmeme rağmen sana bir ricada bulunuyor ve bu kâğıdın hâmili gencin Akademi’deki işine yardımcı olmanı diliyorum. Sonumuz hayırlı olsun…” (Tarihsiz)

Adalet Cimcoz’dan

“Reis ve Reise, bir de Çömez oğlan! Ayol çocuklar: Erenciğim gözün aydın, Bedri sana da, yalnız dikkat et bu sıcaklarda Eren’i yemeğe kalkma. Mehmet’i en çok merak ediyorum? Bütün bu cümbüş ve hengâme arasında o ne âlemde? Kökünü Salıpazarı ve Beyazıd’e bırakıp oralara alışabilecek mi? Yoksa gider gitmez yeşillendi mi kâfir? … Biz sıcaklardan erimek üzereyiz. Şimdi sam rüzgârları esiyor, Florya bir sıcak hamam halini aldı. Hani neredeyse elde kese Bursa’nın Çelik Hamamı’na girer gibi bir şey. Bir çorba senin anlayacağın… “ (Ağustos 1950)

Abidin Dino’dan

“Dinle Bedros, Önemli bir resim kitabında yer alması için son süratle biyografini ve de iki üç boya fotoğrafını göndermen gerek (siyah beyaz). Çok acele, kitap çok önemli, sen bilin. Eren’le senin haberlerini alıyoruz. Hele [?] üzerinden çalışmalarınızı uzaktan da olsa izliyoruz. Polis arabalarının düdükleri, plastik patlamalarının dumanları arasında gül gibi geçinip gidiyoruz. Ağabeyinin buralara gelmesi ihtimali var (kambersiz düğün olmaz). Paris bildiğin gibi. Eren’i de seni de göreceğimiz geldi. Çabuk karşılık ver.” (Tarihsiz)