Liberal Demokrat Parti (LDP) Eski Genel Başkanı
işadamı
1945 yılında Rize’nin Fındıklı ilçesi Araklı köyünde doğdu. İlkokulu Murgul’da bitirdi. Orta öğrenimini Kars, Artvin ve Rize’de tamamladı.
1962-1963 AFS bursu ile ABD’ne gitti. Orada liseden mezun oldu. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Diplomasi Bölümü’nü 1968’de bitirdi.
1964-67 arası Devlet İstatistik Enstitüsü’nde çalıştı. 1971 yılında İşletme İktisadi Enstitüsü’nde yüksek işletmecilik ihtisasını bitirdi.
14 yaşında çalışmaya başladı. 1964 yılında Tercüman-Rehber olarak turizm sektörüne girdi. Sonra seyahat acentaları müdürlüklerinde bulundu. 1974’de Tercüman Rehberleri örgütleyerek Net Holding’in nüvesi olan Net Turizm’i kurdu. Net Grubunu büyüterek kısa zamanda turizm sektörünün en büyük kuruluşlarından biri haline getirdi.
1980 sonrasında girdiği mali krizden elindeki Netbank’ı satarak kurtuldu. Ticari hayatına Merit International oteller zinciriyle ve Net Holding’le devam ediyor.
Politik hayata Demokrat Parti’nin tekrar kuruluşunda görev alarak atıldı. DP’nin bir süre İstanbul İl Başkanlığı’nı yaptı.
26 Temmuz 1994 tarihinde Liberal Parti’yi kurdu. Parti bir süre sonra Liberal Demokrat Parti adını aldı. 2002 yılında LDP liderliğinden istifa etti.
Abdi İpekçi Barış ve Dostluk ödülü sahibi. Evli ve dört çocuk babası.
Niçin Siyaset?
Tibuk’un siyasetle ilgilenmesinin ana sebebi ise 27 Mayıs ihtilali ve Menderes’in idamı. Bu olay onun dünyasında derin izler bırakıyor. Tibuk’un, haksızlıklara karşı “Tepki” dolu bir kişiliği var. Liberal Parti’nin Genel Başkanı Tibuk, siyasette vizyonlarının insan olduğunu vurguluyor.
Tibuk’un sahibi ve hissedarı olduğu şirketler
Net Holding, Net Turizm, Net Mağaza A. Ş. , Turistik Tesis İşletmeciliği, Kosmos Turizm, Net Konaklama, Net Yapı, Netpark, Net Turizm Yayıncılık, Inter Turizm, Merit A. Ş, Netel, Halikarnas A. Ş. , Loytaş, Akarnet, Side Turizm, Netsel, Sunyat Marina Işletmeciliği, Bazaar 54, Keskin Color, Rom Reklam, Aris, Net Corp, Galeri Istanbul halı, Istanbul Turizm Mağazıcılık, Teras Tur, Nega Turizm, Egenet, Megavizyon.
İlginç görüşleri
“Menderes ve arkadaşlarının asıldığı gün yas ilan edilsin” diyen, Adnan Menderes’i kahraman olarak gören Tibuk’un tartışma yaratan bazı sözleri şöyle:
* DGM’yi kapatıp ihtisas mahkemeleri kuracağız.
* Kahvehaneler ekonominin emniyet sübabıdır.
* Paranın akı karası olmaz.
* Cezaevine giren rahat ediyor. Suçlular hücreye atılsın, ciğerleri sökülsün.
* Kabotaj Bayramı değil, sabotaj bayramı.
* İş hayatında kilit konu, yatırımın sektörünü seçmektir. Yani hangi işe gireceğinize karar vermektir. Mesela, piyasada talep olmayan bir işi yaparsanız başarılı olamazsınız. Az olan, pahalı olan ve daha fazla kâr getiren iş yapacaksınız.
* Liberal Demokrat Parti, birden bire ortaya çıkmış bir parti değil. Demokrat Parti’de beni destekleyen 200 civarında arkadaşım ile, partideki gelişmelerin istenilen yönde olamamasına tepki olarak ayrıldık. ayrı bir parti kurduk.
* Net bir şekilde fikirlerini ortaya atan tek parti biziz. Hiç bir partide böyle bir fikir göremezsiniz. hepsi saçma sapan şeyler söylüyor. Biz halkımıza her konouda doğru olanı, ülkeyi nasıl yöneteceğimizi bir proje gibi ortaya koyuyoruz. Ve herkese de meydan okuyoruz.
* Benim fikirlerimi uçuk olarak nitelendirenler, bence sadece salakça laflar sarfediyor. Çünkü, biz diğer partiler gibi konuşup da birşey söylemeyen değiliz. Gayet basit ve anlaşılır şeyler söylüyoruz.
* Büyük TV kanallarımız, basın toplantılarında benim söylediğimi vermek yerine, toplantı esnasında sadece sinirli konuşmalarımın olduğu bölümleri alarak yayınlıyor. Buna tahammül gösteriyoruz. Politikaya atıldığımız için herşeyimiz meydanda.
* Emekli olduğunda, bahçıvanlık yapacağını söylüyor.
HABER
Tibuk, LDP liderliğinden istifa etti
Hürriyet 26.11.2002
Besim Tibuk, Liberal Demokrat Parti (LDP) Genel Başkanlığı’ndan istifa etti. Tibuk’un, ”LDP’nin 3 Kasım seçimlerinde aldığı sonucun kabul edilemez olduğunu ve bu nedenle LDP’nin yeniden kendisinin başkanlığında bir seçime girerek halktan oy isteyemeyeceğini” ifade ettiği belirtildi. LDP’den yapılan yazılı açıklamada, Tibuk’un, dün akşam LDP İstanbul İl Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda genel başkanlık görevinden istifa ettiğini duyurduğu belirtildi.
Açıklamada, Tibuk’un, ”LDP’nin 3 Kasım seçimlerinde aldığı sonucun kabul edilemez olduğunu ve bu nedenle LDP’nin yeniden kendisinin başkanlığında bir seçime girerek halktan oy isteyemeyeceğini” ifade ederek, ”Partiler sadece programlarıyla değil, liderleriyle de halka umut olmalıdırlar. Biz de bunu başaramadık” dediği kaydedildi.
LDP açıklamasında, Besim Tibuk’un, ”Bundan sonra parti içinde sadece gençlere yönelik çalışmalar yapacağını ve kongre tarihine kadargenel başkanlıkla ilgili tüm görev ve yetkilerini LDP genel başkan yardımcılarından Nizam Kağıtçıbaşı’na devrettiğini” belirttiği bildirildi. (aa)
HABER
6 milyon dolar harcadım, halk oy vermeyerek alay etti
Emre Soncan
Zaman 19.02.2005
Liberal Demokrat Parti (LDP) eski Genel Başkanı Besim Tibuk, Türk siyasetinin ‘aykırı’ simalarındandı.
‘Çok gol olsun diye ofsaytı kaldıracağım, kaleleri büyüteceğim.’, ‘Sahilleri yabancılara peşkeş çekeceğim.’ gibi demeçleriyle dikkat çekti. ‘Vergi almadan ülkeyi yönetecekmiş!’ diye suçlandı. Medyanın reyting yarışında aranılan isimlerin başında geldi. Büyük umutlarla girdiği 3 Kasım seçimlerinde hayal kırıklığı yaşayınca siyaseti bıraktı, kendini ticarî işlerine verdi. 3 yıllık suskunluğunu bozan eski lider, politik tecrübelerini Zaman’a anlattı. Sekiz sene süren siyasi mücadelesinde, cebinden 6 milyon dolar harcadığını belirterek söze başlayan Tibuk, “Yüzde 3 olsaydı genel başkanlığa devam ederdim. Ama binde 3 oy aldık. Halk bizimle alay etti.” diyor. Politikaya dönmeyi kesinlikle düşünmeyen küskün politikacının, halka da bir mesajı var: “Artık sizin için politika yapmaya, kendimi feda etmeye zamanım yok.”
3 Kasım seçimleri öncesinde Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek projelere sahip tek partinin Liberal Demokrat Parti olduğunu savunan Tibuk, sonuçların açıklanmasının ardından hayal kırıklığı yaşadığını ifade ediyor. Tibuk, “Bizim dışımızdakilerin hepsi boş laf partileriydi, yuvarlak konuşuyorlardı. Ben Türk halkını sefaletten kurtarmak istedim. TV’lere çıkıp selam vermeyeceğim adamlarla muhatap oldum. İnsanlara çok şey verdim. Karşılığında ise onlar bize bir şey vermeyecekti.” diyor. Maddi ve manevi çok ağır bedeller ödediğini dile getiren Besim Tibuk, şöyle devam ediyor: “Bir süre sonra para bitti; ama kimse bize destek olmadı. Sizin partinizi çok beğeniyoruz diyen işadamları, bizi kiraladıkları işyerlerinden atmaya çalıştı. Birgün Ankara’da işadamının biri parti binasını hacze gelmiş. Beni de tehdit ediyor, medyayı getirdim diye. Ben de ona ‘Daha çok gazeteci getir.’ dedim. Belki insanlar Besim Bey’in paraya ihtiyacı var deyip yardım ederdi. Ama işadamlarının hepsi bizi kazıkladı. O kadar para harcamamıza rağmen kimse 5 kuruş vermedi.”
Besim Tibuk, Türkiye’de seçmenin sürü psikolojisiyle hareket ettiğini düşünüyor. Kendilerini destekleyenlerin bile, seçim barajını aşacak diye AK Parti veya CHP’ye oy attığını kaydeden Tibuk, seçmeni, “Medeni cesaretleri yok. Türk milleti kaç kere kafasını duvara vursa da akıllanmıyor.” sözleriyle eleştiriyor. Halka bir de mesajı var: “Artık sizin için politika yapmaya, kendimi feda etmeye zamanım yok.”
Liberal demokratların eski lideri, partiye tek oy bile vermediklerini ileri sürdüğü esnafa ise kızgın olduğunu ifade ediyor. Tibuk, enafa sitemini şu sözlerle dile getiriyor: ‘Onlar için ne projeler üretmiştik. Şimdi ise halleri perişan, yok oluyorlar.’ Medyanın eski Marksist, şimdiki sosyal demokratlarının seçimden önce LDP’ye savaş açtığını ileri süren Tibuk, bunun gerekçesini ‘Özgürlük istemiyorlardı.’ sözleriyle özetliyor. “Sokaktaki vatandaşa Besim Tibuk sorulsa, ‘ülkeyi vergi almadan idare edecek gibi saçma düşüncelere sahip bir adam’ diye tanımlar. Bunun baş sorumlusu ise medyadır.” diyen küskün politikacı, vergi meselesiyle ilgili eleştirilere 2 yıl aradan sonra tekrar cevap veriyor: “Hayatımda hiçbir zaman ‘vergi almayacağız’ diye bir söz sarfetmedim. ‘Bazı sektörlerden almayacağız, bazılarından da az alacağız. Böylece daha çok vergi toplayacağız.’ dedim.”
Türkiye’de son dönemlerde yaşanan özgürleşmeyi ‘çok olumlu bir gelişme’ olarak değerlendiren Besim Tibuk, bunu AB sürecine bağlıyor. Aksi takdirde hükümetin bu reformları başaramayacağını dile getiriyor. Son zamanlarda tekrar gündeme gelen başörtüsü ve kamusal alan tartışmalarına da kendine has üslubuyla cevap veriyor: “Bana ne ya, kim ne giyerse giysin? Kamusal alan diye bir şeyi de hiç düşünmüyorum. Güzel aklımı niye ziyan edeyim ki?”
SÖYLEŞİ
Siyasette benim kadar çalışıp da rezil olan yok
Zaman 15 Temmuz 2012
Bir dönem tartışma programlarının müdavimi Liberal Demokrat Parti lideri Besim Tibuk, zamanında Özal’ın ‘ANAP’ın kurucularından ol’ teklifini kabul etmediği için pişman. En çok da ‘söylediklerinin hepsi doğru ama sana oy vermedik’ diyenlere kızıyor. Emekli siyasetçiyle LDP tecrübesini ve bugünkü Türkiye’yi konuştuk.
Toplum bize kırmızı kart gösterdi.” deyip siyaseti bıraktığınızdan bu yana nasıl bir hayatınız var?
Gençlikten gelen ihtirasımdı, siyaset. Tatmin etmek için bir deneme yaptık ve LDP’yi kurduk. 8 sene uğraştık. Sonuçta fiyasko bir netice aldık. Bu netice beni rahatlattı. Ama politikayı bıraktıktan sonra rahatsız oldum.
Neden?
Mesela havaalanında birine rastlıyorum. “Söyledikleriniz yüzde 100 doğru. Ama ben size oy vermedim.” diyor. Bir, iki, üç… Bari söyleme!
Aldığınız oyun, toplumun liberalliğe bakış açısıyla bir ilgisi olabilir mi?
Liberal kelimesine, ‘hürriyet’e karşı bir mesafe var, doğrudur. İnsanların bugün hürriyet saydığı her şey, liberallerin eseridir. Fakat aynı insanlık, liberalleri dışlamıştır.
Sizce neden?
Maalesef dünyada din, milliyetçilik ve solculuk var. Bunlar hürriyete karşıdırlar. Dini kesimi, muhafazakâr partiler temsil ediyor. İnancı sorguladığın anda bitiyorsun! Daha dualarımızı dahi kendi dilimizde okumuyoruz. Bunu kimse dillendiremiyor.
Demokrat Parti (DP) kökenlisiniz. Ezanı Türkçeden aslına döndüren de DP’ydi. Sizin bakışınızla, kuruluş dönemi CHP’si arasında ne fark var?
Tek parti idaresindeki dine bakış, düşmancaydı. Ben, dini daha iyi anlayabilmek için söylüyorum bunları. Türklerin hepsi Müslüman olmadı. Ortodoks Karaman Türkleri vardı. 8. yüzyılda Hazar Türklerinin önemli bölümü Yahudi’ydi. Gagavuz Türklerinin Türkçe yazılmış İncilleri var. Yok 4 sene eğitim; yok ilahiyat fakülteleri… Bunlar da dine karşı! Kur’an’ı okuyacak, Peygamber’in hayatını okuyacak; o kadar! Ayrıca bu Filistin travması yüzünden radikalizme kayma da var.
Türkiye’nin İslam dünyasında oynadığı rolü nasıl görüyorsunuz?
Diğerlerine göre olumlu.
Bugünlerde çok gündemde olan Gülen Hareketi’ne bakışınız nedir?
Dünyada bu kadar başarılı bir hareket yok. Bir kere açık açık, “Cami yapma, okul yap.” diyor. Gülen, kendini dine adamış bir vaiz. Dünya nimetleriyle hiçbir alakası yok! Geçmişte caminin penceresinde yatıyor. Bu arada, 60’lardan sonra yetişen yeni bir işadamı tipi var. Dinine bağlı; ama içinde bir suçluluk duygusu var: “Bu kadar çalışıyorum; ama dinimi ihmal ediyorum.” Zaman içinde “Ben de bu konuda bir şey yapayım.” düşüncesi doğuyor. Başka bir şey de, okullarda çalışanların heyecanı. Çok iyi kazanabilecekken, karın tokluğuna çalışıyorlar.
Türkiye’deki liberaller, o imanî açlığı anlayabildiler mi? Mesela verdiğiniz Türkçe ezan örneği…
Ben onu pozitif anlamda kullanıyorum.
Var olan toplumsal gerçekliği algılayamayıp sosyal mühendislik gibi geliyor kulağa; bahsettiğiniz…
1920’ler olsaydı, dediğin doğruydu. Bunu zaten hükümet dayatmayacak. Bunu Fethullah Gülen gibi liderler yavaş yavaş söyleyecek! Şimdi AKP’nin en büyük sorunu o! Tayyip Bey her yerde maşallah! Liberalliğe göre, hükümetin varlığı bile hissedilmeyecek. İsviçre’de hissediyor musun?
Askeri Ankara’dan çıkartacaksın!
Başkanlık sistemini savunuyorsunuz. Başkanlık sisteminin, bahsettiğiniz özgürlüğün aksine, daha fazla otoriterlik getireceğine inananlar da az değil!
Şimdiki sistem daha otoriter. Başkanlık sisteminde Parlamento’yu kontrol edemiyorsunuz. Grup kararı yok. Milletvekilleri kafalarına göre oy veriyorlar. İhraç edilme korkusu yok. Şu anda sadece Tayyip Bey’in sistemi var! Şike için kanun çıkarıldı değil mi? Abdullah Gül veto etti, Bülent Arınç “Kabul edilemez.” dedi. Ne oldu sonra? Anında geçti!
LDP’nin başındayken askerî otoriteye çok ciddi eleştirileriniz vardı. Şu andaki resim, size ne söylüyor?
Çok olumlu. Zaman’ın, Taraf’ın çok katkısı oldu buna. Ankara’dan askerî kuvvetler de çıkarılmalıdır. Bir muhafız alayı var, ateş gücü muazzam. 27 Mayıs’ta Celal Bayar’ı paketleyip cuntaya teslim ettiler! Düşman Ankara’da değil, hudutta.
Sizce askerin içinde sivil iradeyi düşman gören, hatta planlar yapmaya devam eden bir zihniyet var mı hâlâ?
Muhakkak vardır. Ümit ederim sayıları azdır. Bu hükümet birkaç tane yanlış yaptı, ülke krize girdi, baktın halk da bıkmış… Bir bakmışsın Muhafız Alayı harekete geçirmiş!
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
O konuyu anlamadım. Ama deliller toplandıktan sonra, karartma imkânı yoksa; uzun tutukluluk süreleri, insan haklarına aykırı! Bir ceza kesinleşene kadar hepsi masumdur. Masumiyet karinesine göre Silivri’de yatanların hepsi masumdur.
Bunun cemaate yıkılmasına ne diyorsunuz?
Komik (Gülüyor). Cemaatin faaliyet alanı ayrı. Bunu konuşmak bile şehir efsanesi haline getirir.
Son dönemde özellikle sol kesimde ortaya çıkan bir cemaat paranoyası da var…
Dediğin doğru. Başarının bir bedeli olarak düşünmek gerekiyor bunu. Ben bir Müslüman olarak, böyle bir hareketi çok olumlu görüyorum. Bir ara Masonlarla ilgili de böyle iddialar vardı, hatırlıyor musunuz? (Gülüyor) Masonların bütün dünyayı idare ettiği… Türkiye’ye bütün kötülüklerin masonlardan geldiği…
Siz Mason musunuz?
Hayır, değilim. Rotary’ye üyeydim, 20 sene önce politikaya atılınca ayrıldım.
Turgut Özal ve Adnan Kahveci’nin birlikte çalışma teklifini kabul etmiyorsunuz değil mi?
O çok eski hikâye… 1983’te ANAP’ın kuruculuk teklifini kabul etmedik. O benim hatam! Özal’ın teklifini kabul etmem lazımdı, sonradan ayrı parti kurup anam ağlayacağına! (Gülüyor)
Liberal bir gözle baktığınızda, Turgut Özal anlaşılabildi mi?
Özal liberal değildi. Liberal renkleri olan, muhafazakâr bir adamdı.
Siz, “Özelleştireceğim” dediniz, kaybettiniz. Özal, “Özelleştireceğim” dedi, kazandı…
Konjonktürde belli havalar var. 83’te millet Özal’a “Ekonomik açıdan, bu adam işi biliyor.” diyerek baktı. Ötekiler çok yetersizdi. Ben de planımı ona göre kurdum: “Türk halkını ekonomik sefillikten LDP kurtarır düşüncesini yerleştirip belli bir oyu alırsak…”
Özal’la nasıl bir ilişkiniz vardı?
Fikren yakındık. 83’teki kuruculuk teklifini kabul edemedim çünkü Net Holding yeni kuruluyordu. 100 küsur ortağımız vardı. Bırakamadım. Pişmanım. Çünkü kimse siyasette bu kadar efor sarf edip, bu kadar rezil netice almamıştır.
Özal ve Erdoğan’ı yan yana koysanız?..
Muhakkak ikisi de başarılı. Ama Tayyip Erdoğan daha başarılı. Özal, ailesi yüzünden kredibilitesini çabuk kaybetti. Tayyip Erdoğan buna çok dikkat ediyor. Çok iyi politika yapıyor. Fakat onun da yanlışları var.
Hangi yanlışlar?
3-4 senedir çevresindeki kimseyi dinlemiyor. İsrail’le bozuşması büyük yanlıştır. Suriye politikası büyük yanlıştır. Sürekli gerilim politikası uyguluyor. Hâlbuki iktidar yumuşak, muhalefet sert olur. Burada ise tam tersine…
BÖLÜNMEKTEN NİYE KORKUYORSUNUZ?
Haftanın yarısını Kıbrıs’ta geçirdiğiniz doğru mu?
Doğru. En büyük yatırımcı biziz, Kıbrıs’ta. Merit otellerimiz var. Yeni bir otel yapıyoruz. Ben orada bahçıvan yardımcısıyım. Bir bahçıvan var, yanında dolaşıyorum. Ağaç dikip, tabiatla uğraşıyorum.
Başka alanlarda yatırımlarınız var mı?
Duty free var, otelcilik var, inşaat var. Kıbrıs’ta çözüm olur da daha fazla uçak inerse, müthiş bir patlama olacak. 300 milyon dolarlık bir yatırımımız, durduğu yerde bir milyar dolara çıkar. Ambargodan dolayı doğrudan uçak inemiyor. THY bu konuda yardımcı olabilir. Mesela Tahran’dan Adana’ya, Adana’dan Ercan’a geçer. Charter seferlerine destek verince, iki sene içinde yüzde 25’er artışlar oldu.
Kıbrıs’taki çözümsüzlüğü nasıl görüyorsunuz?
Bu çözümsüzlük devam edecek. İki tarafı çözüme zorlayacak bir baskı yok. İki taraf da halinden memnun! Rumlar, Avrupa’ya mağduru oynuyor. Türkler yeterince taviz verdi. Türkiye, Rumların Annan planında yaptığı üçkâğıdı koz olarak kullanamadı. Rumlar “Hayır” dediği anda, tüm gücüyle “İzolasyonu kaldırın.” baskısı yapmalıydı. Hükümet yeterince güçlü değildi.
Asker o sırada MGK’da, Kıbrıs konusunda hükümete ciddi bir baskı da yapıyordu…
Evet. Ama mesela Rusya’ya baskı yapmıyoruz! BM Güvenlik Konseyi’nde Güney Kıbrıs’a en fazla desteği Rusya veriyor. Kaya gazı çıktığı halde, gittik çok uzun vadeli, pahalı bir doğalgaz anlaşması yaptık Rusya’yla. Sonra da bunu büyük bir başarımızmış gibi sundular. “Putin’e Noel armağanı” diye söylendi. Hakikaten Noel armağanıydı.
Suriye’nin düşürdüğü uçakla ilgili nasıl bir kanaatiniz var?
O, bizim hatamız. Uçağımız orada ne dolaşıyor? Zaten adam canıyla uğraşıyor! Biz daha başından isyancıları destekledik. Karşı tarafa, el altından reformlar için baskı yapacaktık. Erdoğan, bir buçuk yıldır adamı aşağılıyor.
Ortada Esed’in yaptığı çok ciddi bir kıyım var…
Doğru; ama iki taraf da yapıyor. Esed’i kaldırdın, oradakiler ne olacak? Diğerleri iktidara gelirse, intikam için çok kan dökülecek. Çünkü baba Esed çok kan döktü. Bir adamı milletin ortasında tehdit edersen, o da aşağıdan almaz. ABD isyancıları destekliyor. Onların içlerinde Müslüman Kardeşler ve El Kaide var. “Ben El Kaide değilim.” deyip alıyorlar silahları. O bombalanan arabalar falan hep El Kaide işidir. Bunu CNN’de ABD’nin ajanları söylüyor. Başımızdaki iğrenç PKK derdini çözmek varken; Suriye’yle, İsrail’le düşman olmaya hiç gerek yoktu.
Esed’in PKK’ya kapıları açtığını da unutmayalım…
Suriye düşmanlığı için, onu medya abartıyor. Esed canıyla uğraşıyor orada. İsrail olayı patlak verdi, İskenderun’daki saldırı için de “İsrail yaptı.” dediler. PKK’yla mücadelede o güne kadar bize yardım edip, bütün teknolojiyi veren İsrail’di. PKK bilgileri MOSSAD’dan geliyordu. Bir gecede adam bizi bırakıp, PKK’yı mı organize edecek?
Kürt sorununun çözümüne dair umutlu musunuz?
Çözüm için benim fikirlerim var; ama uygulanacağını sanmıyorum.
Nelerdir o fikirleriniz?
Öcalan yakalandığı zaman, “Türkiye’nin emrindeyim.” dedi. Terör sonra ne zaman başladı? 2004’te. Çünkü Anayasa’dan idam cezasını kaldırdık. Öcalan terör yapacak ki pazarlık gücü olsun! 2007’de medyaya bir mektup yazdım, dikkate alınmadı.
Ne yazıyordu mektupta?
İdam cezasını 5 sene için kaldıracaksınız ve geçici kanunla tekrar idamı getireceksiniz. Diyelim terör devam etti, savcı Öcalan’ın idamı kışkırttığına dair deliller bulup dava açacak. Terör biterse de, adamı 15 yıl içinde bırakın gitsin. Terörü bitirmezse de asacaksın. O kadar insan, çocuk öldü. Bir adam asılmış çok mu? Adamı hapsettik, oyuncağı olduk. Bir çözüm daha var tabii…
Nedir o?
Belli bölgeleri, Kürdistan olarak onlara vermek.
Bölünmek yani?
Bölünmekten ne korkuyorsunuz Allah aşkına! Bir Diyarbakır, bir Şırnak… Al kardeşim, idare et. Burada kalan Kürtler, isterlerse çifte vatandaş olurlar. Sen devamlı yatırım yapacaksın; PKK da yatırım yapanın beynine çöküp haraç alacak, adam kaçıracak. Ben İstanbullu olarak niye onlara vergi vereyim kardeşim? Verin orayı; üç sene sonra yalvaracaklar, “Vazgeçtik, bizi alın.” diye.
Söyledikleriniz insanî gelmiyor kulağa…
Ben insanları öldürmüyorum ki kardeşim! “Al kendi ülkeni idare et.” diyorum. O bölgedeki insanlara da 6 ay göç hakkı tanıyorum. Buradan oraya gidenlere de 6 ay veriyorsun. Sonra bir sınır çiziyorsun, “Al kardeşim bağımsız Kürdistan!” Bizde Osmanlı’dan kalan bir bölünme korkusu var.
Tavla, dünyanın en faydalı icadı
Net Holding’de nasıl geçiyor bir gününüz?
Dış dünyayı ve ekonomiyi takip ediyorum. Akşamüstü arkadaşlar geliyor, tavla oynuyorum. Bak orada tavla köşesi var. Tavla, dünyanın en faydalı icadıdır. Tavla olmasaydı, birçok aile faciası olurdu. Deşarj oluyorsun, tak tuk, vur tut… Karşındakine bağırıyorsun, zara küfrediyorsun… Herkes tavlayı iyi bildiğini, zarın kötü geldiğini düşünür. Bunun tersini söyle, çok sinirlenir. Mesela şeşi yek geldi. Adam şeş kapısını oynadı. “Yanlış oynadın.” deyip sinirlendireceksin! Bir, iki, üç adam koltuğundan kalkıyor (Gülüyor).
Olimpiyatları kurtaracağım!
Bir zamanlar ofsayt kuralına kafa yoruyordunuz…
Kaleleri büyütmek lazım, asıl mühimi o. Çünkü insan boyu uzadı. Kalelerin boyu 1863’te tespit edildi. O zamandan beri 25 santimetre uzadık. Kaleci daha rahat topu çıkarıyor. Benim sorunum, futbolda Allah’ın belası 0-0, 1-0, 1-1 gibi sonuçlar. Skorun bu kadar az olması. Nasıl artırılır? Ofsayt yüzünden yanlışlar oluyor. Bir de lüzumsuz faullerden yakındım, onu düzelttiler. Şimdi Olimpiyat Komitesi’ne mektup yazacağım. Onunla ilgili basın toplantısı yapacağım. Olimpiyatları kurtaracağız! Şimdi açıklamam. (Gülüyor)
HAKKINDA YAZILANLAR
Bir Besim Tibuk vardı ne oldu ona?
Odatv.com 5 Nisan 2017
Sözcü yazarı Rahmi Turan, Kıbrıs’ta karşılaştığı Besim Tibuk’un siyaseti bıraktıktan sonra neler yaptığını yazdı.
Sözcü yazarı Rahmi Turan eşiyle birlikte hafta sonunu Kıbrıs’ta geçirdi. Kıbrıs’ta 2000’li yılların başında televizyon ekranlarında ilgi gören LDP eski Genel Başkanı Besim Tibuk’la karşılaşan Turan, Tibük’un siyaseti bıraktıktan sonra neler yaptığını yazdı.
Rahmi Turan’ın köşesinin ilgili bölümü şöyle:
“Bir Besim Tibuk vardı… Gerçi hâlâ var ama, siyaset sahnesinde yok. Renkli bir kişiydi. Değişik fikirleri ve farklı projeleriyle Türk siyasetine renk getirmişti.
Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı idi. Hani şu, ambleminde “Yunus” resmi olan parti.
Televizyonda çıktığı her program ilgiyle izleniyor ve beğeni kazanıyordu ama onu alkışlayanlar, seçimde oy vermediler… Sonuç kötü oldu. Besim Tibuk, halkın bu iki yüzlülüğüne kızdı, üzüldü, siyasete küstü ve politikayı bıraktı.
Yıl 2002 idi… 15 yıldır gazetelerde ve TV’lerde görünmüyor. Peki, ne yapıyor şimdi?
NET Holding Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olan Besim Tibuk uzun yıllardır Kuzey Kıbrıs’ta yaşıyor ve “Allah razı olsun sevgili milletimden” diyerek şunları söylüyor:
‘Onların bana oy vermemesi sayesinde siyaseti bıraktım, sağlığıma kavuştum, işlerimi yoluna soktum. Yıllardır KKTC’de (Kuzey Kıbrıs’ta) lüks hayat yaşıyorum. Şirketlerim gelişti. İyi para kazanıyor, iyi vergi ödüyoruz. Kıbrıs’ta beş yıldızlı 6 otelimiz var, hepsi dolu’ diyor.”