X

Çağan Hakkı Şekercioğlu

Çağan Hakkı Şekercioğlu

akademisyen

İlk Türk tropik biyolog, ekolog, ornitolog

1975 yılında İstanbul’da doğdu. Robert Kolej’i 1993’te bitirdikten sonra Harvard Üniversitesi’nde burslu biyoloji ve antropoloji okudu. 1993 Uluslararası Biyoloji Olimpiyatları’nda gümüş madalya aldı. Dünyanın çeşitli ekosistemlerinde araştırma yaptı. Dünya kuş türlerinin yarısından fazlasını gördü. “Yok Olan Canlıların İzinde Afrika” projesi için, Afrika’nın 11 ülkesinde araştırma yaptı. Tecrübelerini bir kitapta özetledi.

Eylül 1998’de Stanford Üniversitesi’nin ekoloji ve evrim bölümünde tam bursla doktora programına başladı. Stanford Üniversitesi Çevre Bilim Merkezi’nde çalışıyor. 50 binin üzerinde fotoğraftan oluşan bir arşivi var. Çeşitli akademik ödüllerin sahibi ve birçok bilimsel kuruluşun üyesi. Dünya Çevre Koruma Bilimi Derneği Avrupa Yönetim Kurulu’nda Türkiye’yi temsil ediyor. 2003’te Çevre ve Ahlaki Liderlik dalında Türkiye’nin en başarılı genci seçildi.

HABER

Türk bilim adamı yılın kaşifi
Milliyet 22 Mayıs 2011

Türk bilim insanı Doç. Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu, National Geographic dergisince 2011 yılının “yeni kaşifi” seçildi.

Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi, Kars KuzeyDoğa Derneği Başkanı, kuş bilimci ve ekolog Şekercioğlu, derginin, 2011 yılının genç, öncü ve vizyon sahibi, keşfin, maceranın ve küresel sorunların çözümünde sınırları zorlayan bir sonraki neslin yenilikçi bilim insanlarını belirlediği 14 kişilik listede yer alan tek Türk bilim insanı oldu.

“2011 National Geographic Yeni Kaşifleri” listesinde Şekercioğlu’nun yanı sıra kültür eğitmeni ve Ortadoğu barış çalışanı Aziz Ebu Sarah, çevre bilimci Jennifer Burney, yer bilimci ve astrobiyolog Kevin Hand, paleontolog Jorn Hurum, yaban hayatı araştırmacısı Paula Kahumbu, biyomühendis Kakani Katija, ekolog Sasha Kramer, çevreci Juan Martinez, entomolog Dino Martins, atık su mühendisi Ashley Murray, yaban hayatı ekoloğu ve film yapımcısı Adrian Seymour, bilim girişimcisi Hayat Sindi ve doğa korumacı Tuy Sereivathana bulunuyor.

National Geographic’in Yeni Kaşifler Programı, “henüz kariyerlerinin başlarında yaptıkları keşiflerle dünyaya ilgili bilgilere önemli katkılarda bulunan, eşsiz yeteneklere sahip ve ilham veren maceracı bilim insanlarını desteklemeyi” amaçlıyor.

Kurulduğu 2004 yılından bu yana Catherina B. Reynolds Vakfı tarafından desteklenen program kapsamında, çalışmalarında kullanmaları ve yeni keşifler yapmaları için “yeni kaşiflerin” her biri 10 bin ABD dolarıyla ödüllendiriyor.

National Geographic’in yeni kaşifleri, derginin geleneksel araştırma alanları olan antropoloji, arkeoloji, fotoğrafçılık, uzay araştırmaları, yer bilimleri, dağcılık ve kartografi dallarının yanı sıra dünya teknolojileri, müzik ve film yapımcılığına kadar birçok alandan seçilebiliyor.

National Geographic’in Sorumluluk Programları Başkan Yardımcısı Terry Garcia, konuyla ilgili şu açıklamada bulundu: “National Geographic’in temel görevi, insanların gezegenimizi koruması için onlara ilham vermektir. Yeni kaşiflerimiz de bu görevi daha ileriye taşımak için çabalayan seçkin genç liderlerdir. Umut veren kariyerleri nedeniyle biz de onları desteklemekten büyük mutluluk duyuyoruz. Her biri kendi alanında çığır açan kişilerdir ve yarının Edmund Hillary’lerini (Everest Dağı’na ilk tırmanan ünlü dağcı), Jacques Cousteau’larını (ünlü su altı kaşifi) ve Dian Fossey’lerini (ünlü dağ gorili araştırmacısı) temsil ediyorlar.” National Geographic’in “2011 Yeni Kaşifleri” arasındaki tek Türk olan Şekercioğlu, kuşların soylarının tükenmesinin nedenlerini ve sonuçlarını küresel düzeyde araştırıyor ve gelişen dünyada elde ettiği bulguları Kars’ta kurduğu ve yürüttüğü çevre derneği KuzeyDoğa aracılığıyla yerel tabanlı doğa koruma çalışmalarına uyguluyor.

Bilimsel araştırmalarıyla bu yüzyılın sonuna kadar tüm kuş türlerinin yüzde 25’inin soylarının tükenebileceğini belirleyen Şekercioğlu, bunun en önemli sebeplerini doğal alanların yok olması ve küresel ısınmanın giderek artan etkisi olarak gösteriyor.

Arazi çalışmaları ve literatür taramalarının sonuçlarını tüm gezegende kuş türlerinin hangilerinin tehdit altında olduğunu göstermeye yarayan bir veri tabanında toplayan Şekercioğlu, buna ek olarak Türkiye ve diğer ülkelerin yöre halklarıyla beraber çalışarak nesli tehlike altında olan kuş türlerini ve onların yaşam alanlarını korumak için öncü projeler yürütüyor.

SÖYLEŞİ

Kuş peşinde
Milliyet 11 Şubat 2008

Dünya çapında bir kuş bilimci olan ve akademik çalışmalarını ABD’de, Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü Çevre Koruma Merkezi’nde yürüten bilim adamı Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu, küresel ısınmadan yok olabilecek kuş türlerini belirlediği makalesiyle, bilim çevrelerinde yankı uyandırdı.

Şekercioğlu yaptıkları araştırmalar sonucu, küresel ısınma ve doğal alanların yok edilmesinin önüne geçilmezse, 2100 yılına kadar kuş türlerinin yüzde 30’unun soyunun tükenebileceğini söylüyor.

Neden makalenizde 2100 yılına kadar yüzlerce kuş türünün soyunun tükenebileceği öngörülüyor?

Birinci neden küresel ısınma. 2007 IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporundaki beş farklı küresel ısınma senaryosunu, dört ayrı habitat (doğal yaşam ortamı) yok oluş senaryosu ile birleştirdik. Kuşların küresel ısınma sonucu daha serin ve yüksek irtifalara hareket edeceklerine dair üç ayrı ihtimali de değerlendirdik ve 60 farklı olasılığa göre kaç kuş türünün yok olacağını hesapladık.

Kuşlar belli iklim ve bitki örtüsünü tercih eder. İklim ısınırsa, bitki örtüsü de değişir ve daha yukarıya kayar. Dağ yüksek değilse ya da yukarı kesimlerde insanlar yaşıyorsa, kuşların yaşam alanı tamamen yok olabilir, soyları tükenebilir. 6, 4 derece ısınma ve en kötü habitat kaybı senaryosu durumunda türlerin yüzde 30’unun yok olması mümkün. Bu ilişkiye “soy tükenmesine giden yürüyen merdiven” diyorum.

Canlıların iklim değişikliğine bağlı olarak yüksek kesimlerde yaşaması bir çare mi?

Küresel ısınmayı takiben daha serin yerlere ihtiyaçları var. Serin iklimlere de gidebilirler ama bunun için yüzlerce, binlerce kilometre aşmaları lazım. Canlıların çoğu, kuşlar dahi, bunu yapacak kapasiteye sahip değil. Kuş türlerinin sadece beşte biri uzun mesafe göçmeni ve bu türlerin soyları daha dayanıklı. Göçemeyen türlerden beş kat daha az yok olacaklarını hesapladık.

Ama kuş türlerinin birçoğu, tropik ormandan 100 metre bile dışarıya çıkamaz. Bunlar ya evrim yoluyla uyum sağlayacak ya da yok olacak. Örneğin Hawaii’deki insanların getirdiği sivrisinekler ısınan iklimle yukarıya çıktıkça, birçok kuş türü sıtmadan ölüyor. Göçmen olmayan ve hızlı uyum gösteremeyen kuş türleri -ki bunlar çoğunluk- ya yukarılara gidecek ya da yok olacak.

Türler daha yüksek kesimlerde yaşamaya başlayınca sorunlar olacak mı?

Nüfuslarında azalmalar olacak. İklim stresi altında olacakları için üremeleri de azalabilir. En önemlisi, eskiden bir arada olmadıkları türlerle çatışmalar yaşanabilir. Örneğin Kosta Rika’daki gökkuşağı gagalı tukan kuşu, küresel ısınmayla artık daha yukarılarda, yeşil quetzal kuşuyla bir arada bulunuyor. Tukan saldırgan bir kuş ve quetzal’in yuva kovuklarını işgal ediyor, birçok türün yavru ve yumurtalarını yiyor. Dağ kuşları için yeni bir tehdit bu.

Çalışmalarınız sadece kuş türleriyle mi ilgili?

Bitkiler, böcekler, amfibiler ve hastalıklar üzerine de makalelerim var. Bu makalede sadece kuşları inceledik fakat benzer ilişkiler, memeliler, kurbağalar, böcekler gibi diğer canlılar için de geçerli. Kuşlar en iyi durumdaki grup. Sanırım diğer hayvanlar küresel ısınmadan daha kötü etkilenecek.

İklim değişimine bağlı olarak artacak kimi tehlikelere işaret ediliyor makalede; sivrisineklerin sıtma mikrobunu yayması gibi.

Özellikle de tropik hastalıklar, Türkiye ve diğer ılıman iklim ülkelerinde artacak. 1990’larda, GAP’ın da etkisiyle, Güneydoğu’da şark çıbanı ve sıtma vakaları arttı. Kırım Kongo kanamalı ateşi ve kolera gibi pek görmediğimiz hastalıklar artıyor. Küresel ısınmayla Türkiye’nin bir kısmı daha tropik ve daha kurak bir hale gelecek. Giderek daha Afrikalaşacağız.

Kuş türlerini iklim değişikliğine karşı koruma amacıyla neler yapılabilir?

En önemlisi sera etkisini durdurmak. Tüketimi azaltmalı, kömür kullanımı ve sera gazları üretimini en aza indirmeli, havayı temizleyen ağaçların dikimini hızlandırmalıyız. Kuş ve diğer canlıların daha serin ortamlara göçmelerine imkan vermek için denizden dağ tepelerine kadar her türlü irtifayı ve de farklı iklim kuşaklarında büyük alanları kapsayan milli parklar yaratmalıyız.

Türkiye’deki kuşların durumu nedir?

Çok daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var. Afrika’ya göç etmesi gereken bazı kuşların artık kışı güney bölgelerimizde, hatta İstanbul’da geçirmesi söz konusu olabiliyor. Toroslar, Kaçkarlar, Ağrı gibi dağlık yerlerde yaşayan kuşlar, kuraklaşacak makiler ve sulak alanlarda yaşayan kuşlar küresel ısınmadan özellikle etkilenecek. Alçak irtifada yaşayan bazı türler, ısınmayla beraber daha yüksek kesimlere yayılacak. Daha önce burada yaşamadıklarından, bu kesimlerde yaşayan canlılarla ekolojik dengeyi bozabilecek ilişkiler içine girecekler.

“En kapsamlı kuş ekolojisi veri tabanını oluşturdum”

Yürüttüğünüz projeleri anlatabilir misiniz? Sizi destekleyen kuruluşlar hangileri?

Kuşları 17 yıldır araştırıyorum. En büyük araştırma projem 2003 yılından beri yürüttüğüm Kars-Iğdır Doğal Zenginlik Projesi.

Kafkas Üniversitesi’yle beraber bölgenin büyük doğal zenginliğini araştırıyor, korunması için uğraşıyor, ekolojik eğitim veriyor, çevre bilinci aşılıyor, eğitim ve doğal zenginlik bileşkesini kullanıp ekoturizm ve doğal ürünler gibi doğal değerlerin yöre ekonomisine katkısını artırıyoruz.

“Dünya Kuşlarının 21. Yüzyıldaki Tehlike Analizi” projesi için 14 öğrencimle beraber, 2001’den beri dünyanın 10 bin kuş türü üzerine 600 binden fazla veriyi girerek en kapsamlı kuş ekolojisi veri tabanını oluşturdum.

Bu verileri analiz ederek, 21’inci yüzyılda kuş türlerinin soy tükenme ihtimalini ve kuşların ekolojik hizmetlerinde olacak değişiklikleri belirledim. Bu hizmetleri anlattığım derlemem, dünya kuşbilim ansiklopedisi “Handbook of the Birds of the World”ün önsözü olarak yayımlandı.

Kosta Rika’da 1998’de başladığım “Tropik Kuşların Popülasyon Dinamiği Projesi”nde bacağa takılan alüminyum halkalarla kuşlara kimlik veriyoruz. 246 türden 35 bin 500 kuş yakaladık. Bu da dünyadaki en büyük tropik halkalama projelerinden biri demek. Ayrıca radyo vericiler takarak kuşların nereye gittiğini, ne yaptıklarını, yaşadıkları habitatları da belirliyoruz. 11 türden 438 kuşa verici taktık.

Harvard, Stanford, Singapur üniversiteleri, National Geographic, Wildlife Conservation, Christensen gibi kurum ve dernekler ile Birleşmiş Milletler çalışmalarıma destek oldu.

Doğa tutkusu nasıl başladı?

İçgüdüsel olarak. Beş yaşında ilk sokağa çıktığımda futbol oynayacağıma böcek, kertenkele, kurbağa toplamaya başladım. Dört yaşımdan beri hayvanlarla ilgili ne bulduysam okudum.

Harvard Üniversitesi’nin yolu nasıl açıldı?

Lisedeyken Harvard profesörleri evrim bilimci Stephen Gould ve doğa bilimci Edward Wilson’un kitaplarını sevdiğimden Harvard’a karar verdim. Notlarım, test sonuçlarım ve referanslarım iyiydi. Türkiye’den doğa bilimci olmak için başvuran ilk öğrenci Harvard’ın da ilgisini çekti. Tam bursla erken kabul ettiler.

Kaç ülkede araştırma yaptınız?

Yaklaşık 60 ülkede kuş gözleyip araştırma yaptım. En çok, insan izi olmayan, en bozulmamış yerleri severim. Borneo’nun uçsuz bucaksız yağmur ormanlarında gibbonların tüyler ürperten haykırışlarıyla uyanmak; Amazon havzasının en zengin yağmur ormanı Manu’da (Peru) haftalar geçirip dokuz cins maymun, tapir, dev susamuru, timsah ve yüzlerce tür kuş görerek dokunulmamış bir yağmur ormanının tadını çıkarmak gibi…

Başınıza neler geldi?

Papua Yeni Gine’de lenf sistemi enfeksiyonuna, Bolivya’da şark çıbanına, Kosta Rika’da dizanteriye yakalandım. Ekvator’da bir kovan eşek arısı, Kosta Rika’da katil arılar, Borneo’da ise ateş karıncaları tarafından sokuldum. Alaska’da boz ayı, Kenya’da filden, Uganda ve Avustralya’da zehirli yılanlardan zor kaçtım. Hawaii’de bir lav akıntısında kayboldum ve lavın kabuğu kırılınca içine düşmekten son anda kurtuldum. Otos-topla Şili’yi geçerken Atakama Çölü’nde 38 saat kaldım, serap gördüm. Afrika’nın en zehirli yılanı puff adder’i, takıldığı kuş ağımdan öldürmeden çıkardım ve ormana saldım. Yine de beni en çok korkutan trafik ve diğer insanlardır. İstanbul’da araba kullanmıyorum. Doğada trafik canavarından beter bir canavar yok.

Benzer Biyografiler