işadamı
TÜSİAD Eski Başkanı
YDH Eski Genel Başkanı
23 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini Robert Kolej’de, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladı. Altınyıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı oldu. TÜSİAD başkan yardımcılığı ve başkanlığı yaptı. İngilizce ve Almanca biliyor. İlk evliliğinden 3, ikinci evliliğinden bir çocuğu var. 1995 yılında Genel seçimlere katılan liberal eğilimli Yeni Demokrasi Hareketi’nin genel başkanlığını yaptı. Bilahare aktif politikadan ayrıldı.
ESERİ:
1975 yılında Demokrasinin İçyüzü adlı kitabını yayınladı.
SÖYLEŞİ
Dünya bastırıyor Türkiye değişiyor
Hürriyet 7 Haziran 2001
Sadi ÖZDEMİR
Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, ‘‘Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla. Türkiye’de değişimi dünya zorluyor. Bizim iyi olmamız halinde iyi olacak ülkeler bastırıyor, Türkiye değişiyor’’ dedi.
Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, Türkiye’de müthiş bir değişim yaşandığını ve birileri istese de istemese de Türkiye’nin adeta yeniden kurulduğunu düşünüyor. Boyner’e göre yeni IMF programı, Türkiye’yi hem Maastriht hem de Kopenhag kriterlerine uyduracak. Böylece Türkiye 1. lige çıkacak ve küreselleşme sisteminde yerini alacak. New York Times’ın ünlü dış politika yazarı Thomas Friedman’ın Lexus ve Zeytin Ağacı adlı eserini ‘‘Küreselleşmenin Geleceği’’ adıyla Türkçeye de kazandıran Cem Boyner’le Türkiye ve küreselleşmeyi konuştuk.
Sizin gözünüzden nasıl bir Türkiye görünüyor?
– Bugün aslında hálá krizin ertesi günü. Bu yüzden arada gelen şokları daha hafif atlatmamız lazım. Türkiye bu ekonomik krizi atlatacak. Herkes yaralarını saracak. Program senenin ikinci yarısından sonra beklediğimiz gibi iyi sonuçlar verirse 2002’den itibaren yepyeni ve geri dönüşü olmayan bir sürece girmiş oluruz. Maastriht, Kopenhag ve IMF programını yanyana koyduğunuz zaman ortaya çıkıyor ki yeni bir Türkiye kuruluyor. O kadar müthiş birşey oluyor ki bunu iyimserlik ve heyecanla karşılamalıyız. O kadar müthiş bir Türkiye kuruluyor ki 2 sene sonra inanamayacağız. Çünkü Türkiye hep gelip sıkışmıştı. Çıkamıyordu o delikten. Çıkarken kafası gözü yarıldı. Bu krizin tekrarı olmayacak.
Türkiye’nin bu değişimi küreselleşmeye çok bağlanıyor. Küreselleşmenin etkisini siz nasıl tarif edersiniz?
– Thomas Friedman (ekonomiler büyürken siyaset küçülüyor) diyor. Çok önemli tesbit. Paranın, malın teknolojinin serbest hareketi bütün duvarları yıktı. Duvarlar varmış gibi mücadele ettiğimiz zaman, Türkiye’ye para girecekse girmez. Teknoloji girecekse girmez. Şimdi dünyanın birinci liginin standartları kendi ülkenizde gerçekleştirmek zorundasınız. Dünyada hangi ülke var ki demokrasi iyi ekonomik durumu kötü olsun.
HALK DESTEKLİYOR
Türkiye’deki değişimi hangi güç gerçekleştiriyor?
– Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla.. Bu yüzden Friedman da ‘‘Globalisation ile Revolution’’u birleştirdi ve ‘‘Globalotion’’ dedi. Dış dünyadan size yatırım yapmış şirketler, sizinle ilgili yatırımlar yapmış, sizinle barışık olan, sizin iyi olmanız halinde iyi olacak, hasta olmanız halinde kendisine zarar gelecek ülkeler var. Çüzüm listesinden problem listesine geçtiğiniz zaman başlarına dert olacağınız ülkeler sizi değişime zorluyor. Türkiye’de yaşanan da bu.. İşin ilginç tarafı bu değişim, buna karşı direnen siyasetçinin eliyle yapılıyor. Kısacası Türkiye’de dış dünya kaynaklı bir değişim hareketi var ve halkın da buna çok hızla sahip çıktığını düşünüyorum.
Direnişler oluyor, bunlar desteğin zayıf olduğunu göstermiyor mu?
– Toplumun tüm kesimleri bedel ödeme sırası kendilerine geldiği zaman reaksiyon gösterecek. Bu Ankara’yı da siyaseti de etkileyecek. Bankacılık reformu, kamu bankalarının kapatılması-özelleştirilmesi.. Bunun Türkiye üzerindeki olumlu etkisi bir devrim kadar etkili olacak. Halk bunu isteseydi, bunu yapacak siyasetçiyi iş başına getirseydi.. Çok tatlı, keyifli yapılırdı. Bunu yapamadık.. O yüzden dünyanın başına dert olmamız ölçüsünde dünyanın ciddi bir zorlaması ile biz bu değişimi şu anda gerçekleştirmek durumundayız.
ÖLMEDEN CENNET İSTİYORLAR
Suçlu ve sorumlu sadece siyasetçiler mi?
– Kamu bankalarında bir tarafta vatandaş var, bir tarafta da siyasetçi. Ve tabii ki herkes ölmeden cennete gitmek istiyor. Türkiye’de bir sosyal kontrat vardı. 35 milyon seçmen 6 milyon vergi mükellefi olan bir kontrat. Ben siyasetçiyi seçerim, ama hesap sormam. Kamu bankalarından beslenirim onlar beni idare eder. Bu arada kamu bankaları biraz soyulur ben de onu idare ederim. Şimdi bu sosyal kontrat dünyada karşımıza çıkan çok daha kabadayı global bir sosyal kontrat ile kafa kafaya tokuştu. Herkes tek kulağı tek gözü kapalı dolaşıyor. Niye? İyi gidiyor çünkü.. Ee gitmedi. Bir yere kadar geldi taşımıyor artık. Fakir kaldık. Dünya bizi başına bela görmekten sıkıldı. Türkiye’yi çözüm listesinin bir parçası olarak görmek istiyor. Dünyayı etkilemeye başladık. Bir bakanın ağzından çıkan sözlerin piyasaları allak bullak etmesi çok normal mi? Demek ki fitil çok kısaldı.
Bundan sonra Türkiye’de iktidar nasıl oluşacak?
– Artık hükümet etmenin şekli de değişti. Şimdi para basmak, vergi salmak IMF ile programa, Maastriht kriterlerine kilitlenmiş durumda. Hak hukuk ve yasalar için Kopenhag Kriterleri çerçeveyi çizmiş. O zaman Türkiye’de hükümet olmak; programı ve acil durumları kazasız belasız yönetmekten başka birşey değil. 3-4 ay bu değişimin kavgaları sürecek. Sinirlerimize hakim olmalıyız. Artık bulunduğumuz yerden ya dünyanın birinci ligine gideriz ya da gerçek bir üçüncü dünya ülkesi oluruz.. Yenisini istemiyorum derse Ankara, eskisi gibi olayım diye bir şansı yok artık. Eskisinden bin beter olmayı kabul etmek zorunda. Bu yüzden bu geri dönüşü zorlayacak bir siyasi cesaret olacağını da düşünmüyorum. Diyelim ki siyaset konuştu, konuştu olmadı. Bu defa MGK, Kopenhag kriterlerini baştan yaptıracak.
Derviş neden solcu bilmem
Kemal Derviş’in IMF ve Dünya Bankası referansı merkez sol fikirleriyle ya da siyaset planları ile çelişmiyor mu?
– Aslında Kemal Derviş sol müktesabatıyla ilgili hatırlatmaları neden yapıyor onu açıkçası ben anlayamadım. Çünkü ne sol, ne de sağ satar artık. Vatandaş, (ben Almanya, İngiltere kadar müreffeh olmak istiyorum. Çocuklarımın oralardaki okullar kalitesinde okullarda okumasını istiyorum) diye düşünüyor. Referans budur. Yoksa sol ya da sağ değil. Türkiye sadece iyi yönetici arıyor. Önemli olan bugünkü önümüze konan, bizim istediğimiz, bizim alıp benimsediğimiz ekler yaptığımız, bizim yol haritamız dediğimiz haritanın gösterdiği şekilde arabayı sürecek idareciler.
Yabancılar asrın soygununu yapacak
Türk şirketleri değişimin, küreselleşmenin neresinde, ne yapabilir?
– Herkes sadece kendi iyi bildiği işi yapacak. Her alanda herkesle işbirliğine girecek. Duvarlar arkasında yönetilen, korunan bir bahçenin küçük küçük parseller halinde kullanılması dönemi artık bitti. Türkiye pazarı bizden sorulurmuş gibi yaşamımızı sürdürmek mümkün değil. Bu kriz olmasaydı, bu çok güzel gidiyordu. Bu krizle birlikte toparlanamazsak asrın soygununa tanık olacağız. Türkiye’nin birikimlerinin 3 kuruşa yabancılar tarafından satın alındığı bir dönem yaşarız. Krizin Türkiye önüne koyduğu en ciddi tehdit budur. Çok önemli tercihler konuluyor iş aleminin önüne, hangi noktada olmak gerektiğine dair.
Ciddi kan kaybettik
Kriz sonrası özel söktörün durumunu nasıl analiz ediyorsunuz?
– Hiç hesap etmediği yaralar aldı. Çok ciddi kan kaybına uğradı. Ve herkes şu anda yarasını sarıyor. Aslında bu değişim programının toplumun değişik kesimlerinden bu kadar destek görmesinin altında yatan da Ankara’yı önemsiz hale getirme çabası. Ekonomik kayıplar ekonomik nedenlerden olmalı, siyasi nedenlerden değil. Bu kriz atlatılacak ama bu kriz atlatıldığında bir daha olmaması için de herşey yapılmış olacak.
Siyasette benim misyonum kalmadı
Siyasete dönecek misiniz?
– Siyaset yapmamak için her türlü gerekçem var. Yaptığım işi seviyorum. Ufku çok geniş. Siyasete girdiğimde Türkiye’nin nereye gitmesi gerektiğiyle ilgili bir misyonum vardı. Artık öyle bir misyona ihtiyaç yok. Çünkü Türkiye’nin nereye gideceği belirlendi. Türkiye şimdi o değişim sürecinin içinde. Geriye kala kala uygulama kaldı. Uygulama için de bana ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. O açıdan siyasetle ilgili hiçbir talebim, planım yok.
SÖYLEŞİ
Cem Boyner: Biz Türkler oyun kurucuyuz
Hürriyet 20 Nisan 2014
2013 yılı nasıl geçti? 2014 beklentileriniz nedir?
– 2013’ü çok iyi bitirdik; yüzde 25 büyüme ile. Biz her yıl GSMH’nin büyüme hızının kaç kat üzerinde büyüyebiliriz diye bakarız. Ülkeye ancak böyle fark getirebiliriz. Geçen yılı 3 milyar TL’ye yakın ciro ve 10 binden fazla çalışanla kapattık. 2014’ün ilk 3 ayında, 2013’ün ilk çeyreğine göre yüzde 19 büyüme yaşadık. Like-for-like denen aynı metrekarelerde ise yüzde 10 büyüme var. Bu bir miktar beklentimizin altında gerçekleşti. Ancak yılın ilk 3 ayının çok olağanüstü bir dönem olduğunu dikkate alırsak gayet iyi. 2014’ün ikinci çeyreği için en kötümser beklentimiz yüzde 35 büyüme.
Ülke ekonomisine bakınca…
– 2013’te Türkiye yüzde 4 büyüdü. Bu yıl için öngörülen de benzer rakamlar veya biraz altı. Tabii ki Türkiye daha fazlasını hak ediyor. Ancak cari açık ve enflasyon gibi parametreler kontrol altına alınmadan büyümenin riskli olduğunu da kabul ediyorum. Asıl büyümelerin 2015’ten sonra geleceğini düşünüyoruz.
Yeni talip çıktı mı?
– Eski ortakların mutlu ayrılması, bizi yeni ortaklıklar için çok cazip kıldı. Yeni yabancı yatırımcılarla görüşmemek mümkün değil çünkü hem sektör ile hem de işlerimizle yakından ilgililer. Risk ve alt sektörler dağılımı itibariyle benzersiz bir portföye sahibiz. Yatırımcı ilgisine soğuk bakmıyoruz. Yaptığımız şirket ve hisse alımlarını zenginleştirerek değerlendirmemiz lazım.
Türkler oyun kurucu
Türk firmalar yurtdışında marka avına da çıkıyor. Siz hiç düşünmediniz mi?
– Biz Türkler, hem oyun kurucuyuz, hem pazarlamacı, hem yatırımcı, hem de çok çalışkanız. İş idare etmeyi biliyoruz. Oysa Rus ve Arap komşularımızda, daha çok doğrudan finansal yatırımcı reflekslerinin geliştiğini görüyoruz. Avrupalılar, markaları satmak için kültür ve iş yapış biçimi açılarından bizi, Çin’lilere tercih ederler.