romancı, yazar
9 Mart 1920 tarihinde Kırım’ın Yalta şehrinin Kızıltaş köyünde doğdu. Çocukluğu kıtlık, yoksulluk, Rus emperyalizminin zulmü ve büyük baskılar altında geçti. İlköğrenimi köyünde ve Akmescit’te yaptı. aynı şehirde ortaokulu bitirdi (1938). Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıktı. 1941’de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düştü. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. 1946’da Londra’ya yerleşti. Eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlatır. Türk edebiyatının en güçlü yazarlarındandır. Hüzünlü bir üslubu vardır.
Londra’nın Soutfields bölgesindeki evinde 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30’da vefat etti.
Mezarı, Kırım’da Yalta bölgesine bağlı Kızıltaş (Krasnokamenka) köyündedir.
ESERLERi:
YANSILAR I, II, III, IV, V
Ötüken Neşriyat
Cengiz Dağcı’nın hayatından, günlük tehassüs ve notlarından, Kırım’a, geçmişe olan hasretlerinden meydana gelmiş orijinal bir eser. Yansılar 2 ve Yansılar 3, Yansılar 4, Yansılar 5 olmak üzere, eser halen beş cild olmuştur.
BEN VE iÇiMDEKi BEN (YANSILAR’ DAN KALANLAR)
Ötüken Neşriyat
Yansılar 1-2-3-4 diye devam eden eserlerinin sonuncudur.
KORKUNÇ YILLAR
Ötüken Neşriyat
İkinci Dünya Salvaşı’nda bir Kırım Türkü’nün başından geçenleri anlatır.
YURDUNU KAYBEDEN ADAM
Ötüken Neşriyat
Cengiz Dağcı serisinin bir başka romanı.
ONLAR DA iNSANDI
Ötüken Neşriyat
Kırım, Kırım’daki sosyal, hayat, Sovyet idaresinin muhtelif safhalarıyla ve sürgünle ilgili gözlem, hatıra ve çilelerin romanı.
O TOPRAK BİZİMDİ
Ötüken Neşriyat
Kırım’ın İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet idaresi altındaki çaresizliğinin hikayesi.
ANNEME MEKTUPLAR
Ötüken Neşriyat
Kırım’da birbirine saf bir aşkla bağlanan iki gencin çocukluk ve yetişme çağlarını, Kırım’ın tabii çerçevesinde ele alıp işleyen bir roman.
ÖLÜM VE KORKU GÜNLERi
Ötüken Neşriyat
İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgali altındaki Polonya… Millî ayaklanma ve bunun kanla bastırılışı… Bu şartlar altında Varşova’da yaşanmış bir insanlık dramı…
BADEM DALINA ASILI BEBEKLER
Ötüken Neşriyat
Yazar bu romanında da Kırım’a ve Kırım’daki çocukluk günlerinin saf ve canlı hayatına dalıyor.
YOLDAŞLAR
Ötüken Neşriyat
Cengiz Dağcı’nın İkinci Dünya Savaşını anlatan romanı.
BiZ BERABER GEÇTiK BU YOLU
Ötüken Neşriyat
Cengiz Dağcı’nın bir başka romanı.
VEFAT-HABER
Kırım’ın gurbetteki sesi sustu
YAVUZ ULUTÜRK
Zaman 24 Eylül 2011
II. Dünya Savaşı’ndan sonra vatanı Kırım’dan ayrılan, bir daha geri dönmeyen yazar Cengiz Dağcı, hayatının 60 yılını geçirdiği Londra’da 91 yaşında vefat etti. Eserlerinde Kırım Türklerinin Ruslardan gördüğü zulüm ve baskıları anlatan Dağcı, bütün kitaplarını ‘annemin dili’ dediği Türkiye Türkçesi ile yazdı. 25’ten fazla eser veren yazar, Londra’da defnedilecek.Kırımlı yazar Cengiz Dağcı, Londra’daki evinde önceki gün vefat etti. Türk dünyasının lirik yazarı olarak bilinen ve yirmi beşten fazla eserinin tamamı Türkçe yayımlanan Dağcı, uzun süredir rahatsızdı. Dağcı için Londra’da bulunan Süleymaniye Kültür Merkezi’nde bugün ya da yarın bir tören düzenlenmesi bekleniyor. Dağcı’nın cenazesi, düzenlenecek törenin ardından İslami usullere göre Londra’da defnedilecek.
Cengiz Dağcı, Rus baskı ve işgalleri sonucu yurdunu kaybeden binlerce Kırım Türk’ünden biriydi. 9 Mart 1920’de Kırım’ın Yalta şehrinin Kızıltaş köyünde doğdu. Çocukluğu yoksulluk ve baskılar altında geçti. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıktı. 1941’de Ukrayna cephesinde subay olarak savaşırken Almanlara esir düştü. Bir süre sonra Almanlar tarafından kurulan Türkistan Lejyonu’na katılıp, bu sefer de Ruslara karşı savaştı. 1945-46 yıllarında pek çok Türkistanlı ile birlikte Türkiye’ye gelmek için müracaat etti. Fakat devrin bürokratları tarafından bu istekler kabul görmedi. Dağcı da eşi ve kızıyla 1946 yılında önce Edinburgh’a, 1947’de de Londra’ya yerleşti. 1953 yılında bir lokanta açan Dağcı, 1974 yılında ise Londra’da Wimbledon yakınlarındaki Southfields bölgesine yerleşti.
Cengiz Dağcı, vatanından ayrıldıktan sonra bir daha Kırım’a dönmedi. Eserlerinde hep Kırım Türklerinin Ruslardan gördüğü baskıları anlattı. “Ben yalnızca Kırım’ın yazarı değilim ama Kırım’ın faciasını bütün gerçeği ve içtenliğiyle yalnız ben yazabilirdim.” diyordu. Kitaplarını ‘annemin dili’ dediği Türkiye Türkçesi ile yazdı. Ama Türkiye’ye de hiç gelmedi. İlk kitabı, 1956 yılında Yaşar Nabi’nin yönetiminde olan Varlık Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın adı “Sadık Turan’ın Hatıraları”ydı. O yıllarda cep kitapları yayımlayan Yaşar Nabi, kitabı büyük bularak iki cilt halinde yayımladı: Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam. Dağcı’nın kitaplarının redaksiyonunu Ziya Osman Saba yaptı. Dağcı bu durumdan da oldukça memnun olmuştu. Kitaplar birbirini takip etti, hatta Varlık Yayınları, Dağcı ile birlikte büyük boy kitaplar yayımlamaya başladı. Bundan sonrasını Dağcı şöyle anlatıyor: “Yaşar Nabi’nin ölümünden sonra Varlık Yayınevi ile irtibatım koptu. Türkiye’de ideolojik ayırım çok öne çıktı. Yayınevinin başına geçenler beni ‘sağcı yazar’ olarak değerlendirdi ve eserlerimi basmadı. Ben yazarların kutuplaşmalar içinde yer almasından hoşlanmıyorum. Yazar, toplumun her kesimine hitap eder. Şimdi bütün kitaplarım Ötüken Neşriyat tarafından seri olarak yayımlanıyor. Onlara müteşekkirim.”
Dağcı’nın eserlerinin isimleri de anlattığı konular kadar hüzünlüdür. Onlar da İnsandı, Ölüm ve Korku Günleri, O Topraklar Bizimdi… Her biri adeta birer çığlık gibidir… İlk romanı Korkunç Yıllar’da anlattığı Sadık Turan’ın hikâyesi adeta kendi yaşadıklarıdır.
Cenaze, İslami usullere göre kalkacak
Cengiz Dağcı’nın, daha önce vefat eden eşi Regina Dağcı, Polonyalı bir Katolik’ti. Kızı Ursula cenazeyi hristiyan usullerine göre kaldırmaya hazırlanırken, Regina Hanım’ın, eşi öldüğünde cenazesinin İslami usullere göre kaldırılması için gazeteci Mustafa Köker’den yardım istediği ortaya çıktı. Köker, merhumun eşi Regina Hanım’ın vasiyetini Ursula ve Frank Posner’e aktardığını, kendilerinin de buna olumlu yaklaştıklarını söyledi.
HAKKINDA YAZILANLAR
“Dağcı, Türkleri gördüğünde ‘vatan kokuyorsunuz’ derdi”
Zaman 26.09.2011
Perşembe günü vefat eden Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın cenaze namazı bugün Londra’daki Süleymaniye Camii’nde kılındı. 92 yaşındaki Türkiye aşığı yazarın, memleketi Kırım’da toprağa verilmesi bekleniyor.Burhan Aygün’ün kıldırdığı cenaze namazına, Türkiye’nin Londra Başkonsolosu Ahmet Demirok, Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Seyfettin Erşahin, Kültür ve Tanıtma Müşaviri Tolga Tuyluoğlu’nun, Yunus Emre Kültür Merkezi direktörü Mevlüt Ceylan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.
Londra Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Seyfettin Erşahin Cihan’a yaptığı açıklamada, Cengiz Dağcı’nın defin işlemlerinin başladığını ve bunların tamamlanmasının ardından da cenazenin önce Türkiye’ye, ardından da Kırım’a gönderilerek burada toprağa verileceğini belirtti. 3-4 gün içinde Londra’daki işlemlerin tamamlanmasını öngördüklerini ifade eden Erşahin, “Devletimiz Kırımlı yazarın cenazesini her aşamada maddi ve manevi olarak sahipleniştir.” diye konuştu.
Cenazeye katılan aile dostu bir bayan ise Cengiz Dağcı’nın her zaman Türkleri ve Kırım Tatarlarını görmekten çok memnun olduğunu belirterek, “Ziyaretine gittiğimizde bize ‘vatan kokuyorsunuz’ derdi ve dilimizi unutmamamızı öğüt verirdi.” dedi.
Daha önce Londra’da toprağa verileceği duyurulan Dağcı’nın cenazesinin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun devreye girmesi sonucu Kırım’da toprağa verileceği açıklanmıştı. Kırımlılar Derneği’nin de girişimiyle resmi işlemlerin tamamlanmasının ardından önce Türkiye’ye, oradan da Kırım’a götürülerek toprağa verilmesi beklenen cenazenin, nakil işlemleri tamamlanana kadar Süleymaniye Camii’nin morgunda bekletileceği öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Dağcı’nın vefatı dolayısıyla bir taziye mesajı yayınlayarak, “Türk yazı dünyasına pek çok eser kazandıran değerli yazar Cengiz Dağcı’nın vefatını derin bir teessürle öğrendim” sözlerine yer vermişti.
Türk edebiyatının lirik yazarı olarak bilinen ve yazdığı 25’ten fazla eserin tamamı Türkçe yayınlanan Dağcı’nın uzun süredir rahatsız olduğu biliniyordu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya esir düşen ve daha sonra İngiltere’ye yerleşen Dağcı, Perşembe günü Londra’da vefat etmiş ve vefatı memleketi Kırım, Türkiye ve Avrupa’da büyük üzüntüye sebep olmuştu.
1946’dan bu yana Londra’da yaşayan Kırımlı yazarın, “Badem Dalına Asılı Bebekler”, “Yoldaşlar”, “Anneme Mektuplar”, “Onlar da İnsandı”, “Yurdunu Kaybeden Adam” gibi Türk edebiyatına kazandırdığı önemli eserleri bulunuyor. Hayatı boyunca Türkiye’yi hiç görmemesine karşın eserlerini Türkiye Türkçesi ile kaleme alan Dağcı’nın, Kırım Tatarcası ile yazdığı şiirleri de bulunuyor.
HAKKINDA YAZILANLAR
Gurbette ölüm
Mehmed Niyazi
Zaman 26 Eylül 2011
Yalta’nın Kızıltaş köyünde doğan Cengiz Dağcı anlatılması mümkün olmayan dramlar, facialar yaşadıktan sonra Londra’da hayata gözlerini kapadı.
Büyük şairimiz Necip Fazıl; “Öleceğiz ne çare!” diyor; evet ölüm hayatın parçası, ondan kaçış yok, Allah imandan, Kur’an’dan ayırmasın. Fakat gurbet diyarında ölmenin garipliğini herhalde bugüne kadar hiçbir kalem yeterince anlatamamıştır. Yıllarca önce hayata tutunmasında biricik yardımcısı olan eşini kaybetmesi mutlaka o duygulu insanı çok yalnızlaştırmıştı.
Köyünde ve Akmescit’te ilk ve ortaöğrenimini tamamlayan Cengiz Dağcı öğretmen olmak sevdasıyla Kırım Pedagoji Enstitüsü’ne girdi. Ancak II. Dünya Savaşı patlak verince, tahsilini bitirmeden askere alındı. Odesa’da subaylık eğitimini tamamladıktan sonra Almanlara karşı savaşa iştirak etti. Rusların safında savaşırken, rivayete göre, Ruslara duyduğu kinden dolayı bilerek Almanya’ya esir düştü. Bunda belki de I. Dünya Savaşı’nda Almanlarla müttefik olmamız rol oynamıştır. Çünkü biz Doğulular silah arkadaşlığının temelini menfaatte değil, yürekte ararız. Cengiz Dağcı da dünya Türklüğünü bir gördüğü için Türkiye’nin dostunu kendilerinin de dostu kabul etmiş olabilir. Oysa Batı kültürü ırkçılığa dayanır; diğer milletleri hor görürler. Herhalde bunun farkında olmadığı için Almanların esirlere, bilhassa Türklere karşı zalim davranmaları onu şaşırttı. Savaşın sonlarına doğru bir fırsatını bulup Polonya’ya sığındı. Alman işgaline karşı Polonyalı milli direnişçilerin yanında yer aldı. Savaşın bitimiyle Polonya komünistlerin avucuna düşünce başına gelecek felaketi tahmin ettiğinden çare aradı; zira Polonya Sovyet Rusya’nın peyki oluyordu; Dağcı da Sovyet vatandaşı olduğu halde onlara karşı savaşmıştı. Türk konsolosluğuna başvurdu, maalesef ilgi göremeyince, Kızılhaç vasıtasıyla Almanya’yı işgal eden müttefiklere sığındı; Londra’ya yerleşti.
Londra’ya yerleşti, ama o sisli dünyada bulunduğu sürece çocukluk, ilk gençlik yıllarının geçtiği Gurzof’ta, Kızıltaş’ta, Kırım’ın diğer yerlerinde yaşadı. Geçimini temin etmek için lokantada çalışırken, evinde gece yazarken hasretini duyduğu, Karadeniz’in yeşillikle kucaklaştığı güneşli diyarlardaydı. Aksi takdirde ağıt dolu, o lirik sayfaları yazabilir miydi? Duygulu bir yüreğin doğduğu toraklardan, çocukluk hatıralarından, yakınlarından, bilhassa annesinden kopması mümkün mü? Şu cümlesi hangi ırk, hangi dinden olursa olsun, insanlıktan nasibini almış herkesi titretmez mi: “1940’ın kışı Akmescit demiryolu istasyonunda birbirimizden ayrıldığımız gün onun yüzü ve kendisinden uzaklaşan trenin arkasından bakan gözleri, taze çimentoya batmış bir taban izi gibi kaskatı kaldı aklımda.”
Gençliğimizde başucu kitaplarımızın arasında “Korkunç Yıllar”, “Yurdunu Kaybeden Adam”, “Onlar da İnsandı”, “Ölüm ve Korku Günleri”, “O Topraklar Bizimdi” gibi eserleri bulunurdu. Yaşar Nabi Nayır’a “Korkunç Yıllar”ı gönderirken anlattıklarının doğru olduğunu belirten şöyle bir not da bulunduğu basında yer almıştı: “Elhamdülillah Müslüman’ım ve bu notlarımda yazdıklarımın hepsinin de hakikat olduğuna yemin ederim.” Edebiyatla ilgilenenler ancak hayattan kuvvet alan eserlerin canlı, etkileyici olduğunu bilirler. Başka türlü o unutulmaz tabloları resmedemezdi. Daha sonra “Yansılar”ı kaleme aldı; dört ciltten oluşan bu kitap ağıt, hasret, gözyaşı yüklüdür. Anlattıkları aslında bir ferdin değil, bir milletin dramıdır. Yazdıklarından nasibine düşeni almayana yürek taşıyor denir mi!?
Kaybetmeyen, vatanın ne olduğunu bilemez; vatanı olmayan, dünyalara sahip olsa, hiçbir şeyi yok demektir; o artık hüznün, çaresizliğin, kimsesizliğin esiridir. Dağcı’nın şu satırları, söz konusu ruh halini ne güzel anlatıyor: “Esirlik yılları bitti artık. Ömrümde ilk defa hür hissediyorum kendimi. Hür insanların yaşadıkları topraklardayım. Ölüm korkusu, işkence korkusu bıraktı artık yakamı. Yıllarca peşinden koştuğum hürriyete kavuştum, ama içim neden kapalı? Kendimi bildiğim anda kaybettiğim yaşama sevincine neden kavuşamadım yeniden? Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile manası kalmadığını şimdi anlıyorum.”
İçini kemiren vatan hasretini dindirmek ümidiyle Türkiye’den getirttiği çiçek tohumlarını bahçesine diker; büyüyen çiçeklerin adlarını bilmez; sorduklarından bilen de çıkmaz. Ansiklopedilere bakar; ama Latince adları onlara yakıştıramaz ve şöyle der: “İsimleri önemsiz ; çiçekler Türkiye çiçeği, bu yetiyor bana. Yaz boyunca her akşam suladım, üzerlerine eğilerek okşadım; okşarken akrabayız, kardeşiz diye fısıldadım bile çiçeklere.”
Sovyet Rusya dağılma sürecine girince, belki Kırım’a gidebilirdi. Kızıltaş’ın camilerini, Akmescit’in yaşmaklı kızlarını bulamayacak, yâdında kalan Kırım’ın yerinde yellerin esmesi ona dayanılmaz bir cehennem sunacaktı. Gerçekle yüz yüze gelmeyi göze alamadı; hayallerinde yaşamayı tercih etti. İkinci vatan bildiği ülkemize gelmeyişinin sebeplerinin ne olabileceğini düşündükçe gözkapaklarımın altında acı bir sıcaklık hissediyorum. Günahları varsa, Rabb’imin çektiği acılara karşılık bağışlamasını diliyorum.
HABER
Dağcı Kırım’a gömülecek
Kırımlı Türk yazar Cengiz Dağcı Londra’da vefat etti. Türk edebiyatının lirik yazarı olarak bilinen ve yazdığı yirmi beşten fazla eserin tamamı Türkçe yayınlanan Dağcı uzun süredir rahatsızdı.
Dağcı Londra’nın Soutfields bölgesindeki evinde dün saat 12.30 sıralarında vefat etti. Dağcı’nın cenazesi önümüzdeki günlerde vasiyeti üzerine İslam adetleriyle kaldırılacak.
Türk Dışişleri’nin çalışmalarıyla Dağcı’nın Kırım’a göüleceği açıklandı.
HABER
Dağcı’nın cenazesi Kırım’a gönderildi
01.10.2011
İngiltere’nin başkenti Londra’da geçen hafta 92 yaşında vefat eden Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın cenazesi, İstanbul’dan Ukrayna’ya gönderildi.Dağcı’nın dün akşam THY’ye ait uçakla Londra’dan gelen ve kargoda bekletilen cenazesi, THY’nin Simferopol seferini yapacak uçağına konuldu.
Kırım’da yarın toprağa verilecek Dağcı’nın cenaze törenine, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katılması bekleniyor.
1946’dan beri Londra’da yaşayan Dağcı’nın ”Yoldaşlar”, ”Anneme Mektuplar”, ”Onlar da İnsandı”, ”Badem Dalına Asılı Bebekler”, ”Yurdunu Kaybeden Adam” gibi Türk edebiyatına kazandırdığı eserleri bulunuyor.
Hayatı boyunca Türkiye’yi hiç görmemesine karşın eserlerini Türkiye Türkçesi ile kaleme alan Dağcı’nın, Kırım Tatarca şiirleri de bulunuyor.
HABER
Dağcı, Kırım’da son yolculuğuna uğurlandı
03.10.2011
Yazar Cengiz Dağcı’nın cenazesi, memleketi Kırım’da toprağa verildi. Dağcı’nın cenaze törenine Türkiye’den Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da aralarında bulunduğu 200 kişilik bir heyet katıldı.
Törende konuşan Kırım Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Abdülcemil Kırımoğlu, “Türk agalar bize Cengiz agamızı getirdi” dedi. Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın cenazesi, II. Dünya Savaşı yıllarında ayrılmak zorunda kaldığı ve dünya gözüyle bir daha göremediği memleketinin topraklarında defnedildi. 22 Eylül’de Londra’da vefat eden Dağcı’nın cenazesi Türkiye’nin girişimleri sonucu önce Türkiye’ye, dün de Kırım’a getirildi. Cenaze namazı, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Simferopol’daki (Akmescid) Kebir Camii’nde öğle vakti Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından kıldırıldı. Yazarın cenazesi daha sonra Akmescid’e 100 kilometre uzaklıktaki Yalta bölgesine bağlı Kızıltaş (Krasnokamenka) köyünde toprağa verildi.
Cengiz Dağcı’nın cenaze töreninde Türkiye’den Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, eski bakanlar Hasan Celal Güzel ve Mehmet Sağlam, TİKA Başkanı Serdar Çam, eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, Prof. Dr. ilber Ortaylı’nın da aralarında yer aldığı milletvekilleri, çeşitli üniversitelerin rektörleri, aydın ve yazarlar ile Kırım’dan göç etmiş bazı önemli kişilerden oluşan 200 kişilik bir heyet de hazır bulundu. Törende konuşan Kırım Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Abdülcemil Kırımoğlu, “Türk agalar bugün buraya Cengiz agamızı bize getirdi. Kendilerine şükran ve minnetlerimizi iletiyoruz. Uzun yıllar esaret altında kalan ve memleketinden ayrı yaşayan Cengiz Dağcı, bugün doğup büyüdüğü topraklara, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sayesinde getirilmiştir” dedi.
‘BUGÜN BİR VUSLAT VE TOY GÜNÜDÜR’
Ahmet Davutoğlu ise, esas teşekkür edilmesi gereken kişinin Cengiz Dağcı ve Kırım Tatarları olduğunu söyleyerek, “O günlerde esaret altında yaşadı ama bugün doğduğu topraklara defnedilmek için bile olsa getirildiği için esareti bitmiştir. Yaşamı boyunca eserleri ile bize yol gösteren Dağcı, kitaplarında ana, vatan, bayrak dil, özgürlük temalarını işleyerek bir ışık olmuştur.” diye konuştu. Bir programdayken cep telefonuna gelen mesajla Dağcı’nın vefatından haberdar olduğunu söyleyen Bakan Davutoğlu, o anda Cengiz Aytmatov’un da gözünde canlandığını söyledi. Davutoğlu, “Hem Cengiz Dağcı, hem de Cengiz Aytmatov ikisi de büyük şahsiyetler. Yıllarca memleketinden uzakta kalan Dağcı’nın vatan hasretine duyarsız kalamazdık. Biz de hemen devreye girdik. Bu konuda bize Ukrayna devleti de çok büyük yardımlarda bulundu. Sayın Başbakan’ımızın da talimatı ile Dağcı’nın naaşını sevenlerine, sevdiği yere kavuşturmuş olduk” dedi.
Kültür Bakanı Günay da konuşmasında Dağcı’nın cenazesinin Kırım’a dönüşünü vuslata benzeterek, bugünün aslında bir toy, yani bayram günü olduğunu söyledi. Günay, “70 yıldır yüreği Kırım’dan, annesinden, konuştuğu dilden, doğduğu köyden hiç kopmamış olan bir büyük insanı, anıtı, çınarı, doğduğu topraklara tekrar kavuşturuyoruz. Bugün dilimizin, kültürümüzün en büyük çınarlarından birini bir daha olmamak üzere, yapraklarını dökmemek üzere, hazan-kış yaşamamak üzere vatanına emanet ediyoruz” dedi.
22 Eylül Perşembe günü hayatının 60 yılını geçirdiği Londra’da 91 yaşında vefat eden Cengiz Dağcı, yurdundan ayrı düşen binlerce Kırım Tatarı’ndan biriydi. 9 Mart 1920’de Yalta şehrinin Kızıltaş köyünde doğdu. 1941 yılında Ukrayna cephesinde Almanlara esir düştü. Bir süre sonra Almanlar tarafından kurulan Türkistan Lejyonu’na katılıp Ruslara karşı savaştı. Londra’ya yerleşen Dağcı, bir daha Kırım’a dönmedi. ‘Annemin dili’ dediği Türkiye Türkçesi ile yazdığı romanlarında Kırım Türklerinin yaşadığı acıları anlattı. Türkiye’de birçok kişi Kırım’ı ve Kırım Türklerinin hayatlarını Cengiz Dağcı’nın romanlarından öğrenme imkânı buldu.
HABER
CENGİZ DAĞCI ANMA PROGRAMI VE BELGESEL GÖSTERİMİ
Türk dünyasının önde gelen romancılarından *Cengiz Dağcı 13 Ekim 2011 Perşembe günü saat 18.00’de TYB İstanbul Şubesi’nde düzenlenecek programla anılacak.
Katılımın serbest olduğu ve *H. Hüseyin Emiroğlu* tarafından yürütülecek etkinlikte, özellikle kardeş coğrafyaların edebî verimleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınan İbrahim Şahin, İsa Kocakaplan, Mustafa Çetin ve Zafer Karatay konuşmacı olarak yer alacaklar. Cengiz Dağcı’nın hayatının, mücadelesinin ve eserlerinin konuşulacağı söyleşinin ardından TRT için
hazırlanan ve yönetmenliğini Zafer Karatay’ın, metin yazarlığını Zafer Karatay ve İsa Kocakaplan’ın yaptığı Cengiz Dağcı Belgeseli de
gösterilecek.
HABER
‘Korkunç Yıllar’a özel plato kuruldu’
Milliyet 8 Ocak 2014
Kırım Türkleri’nin hafızası olarak anılan yazar Cengiz Dağcı’nın ‘Korkunç Yıllar’ isimli romanından uyarlanan ‘Kırımlı Korkunç Yıllar’ filminin çekimleri başlıyor.
Roman İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında tutulan Tatar esirlerin çektiği acıları ve yaşanan büyük insanlık dramını anlatıyor.
Çekimler 24 Ocak’ta
Usta tarihçi ve yazar Avni Özgürel’in projelendirdiği, senaryosunu Atilla Ünsal ve Nil Ünsal’ın kaleme aldığı filmin başrollerinde Murat Yıldırım, Selma Ergeç ve Gülçin Santırcıoğlu gibi isimler yer alıyor. Çekimlerine 24 Ocak’ta Afyonkarahisar’da başlanacak ve Bolu Aladağlar’da devam edilecek film için çalışması aylar süren özel platolar inşa ettirdi. Filmin yönetmenliğini ‘Türk Pasaport’ isimli uluslararası ödüllü yapıma imza atmış Burak Arlıel yapacak.
HABER
İpek Üniversitesi, Cengiz Dağcı Paneli düzenliyor
İpek Üniversitesi, doğumunun 95. Yıldönümü dolayısıyla Cengiz Dağcı Paneli düzenliyor.
7 Mart 2014
saat 18:00-20:00
Konuşmacılar;
·Prof. Dr. Orhan Söylemez (Ardahan Üniversitesi Rektör Yard.)
·Prof. Dr. İbrahim Şahin (Osmangazi Üniversitesi TDE)
·Öğr. Gör. İsa Kocakaplan (İstanbul Kültür Üniversitesi TDE)
·Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çetin (İpek Üniversitesi Film Tasarımı Bölümü)
Yer:
İPEK ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL KAMPÜSÜ
Fulya Mah. Ortaklar Cad. No:15 Mecidiyeköy
HAKKINDA YAZILANLAR
Kırım gündeminde bir düşünce fırtınası: Cengiz Dağcı Paneli
1.Kırım gündemini yakalayan bir panel
Annem, dünya gündeminin Müslüman’ı üzen akışına bakıp, “Bağdat’ta köpek kudursa bizi bulur” der.
Ukrayna’daki iç karışıklıkları sıradan bir ‘dış mesele’ olarak izlerken, olaylar Kırım’a sıçrayınca bu meselenin bizim için bir ‘iç mesele’ olduğu anlaşıldı.
ETKİNLİK
Kırım’ın iki evladı İsmail Gaspıralı ve Cengiz Dağcı
Konuşmacılar
Yöneten: Cengizhan Orakçı
Mehmet Kamil Berse (İsmail Gaspıralı)
Mustafa Çetin (Cengiz Dağcı)
ESKADER
Timaş KitapKahve
20 Mart 2014
Saat: 18:00
HABER
Kırımlı filmi bu hafta vizyona giriyor
11 Aralık 2014
Kırım Türklerinin acılarını yansıtan Cengiz Dağcı’nın 1956’de yayınlanan ilk romanı “Korkunç Yıllar”dan sinemaya uyarlanan “Kırımlı: Aşkta ve Savaşta” izleyici ile buluşacak.
“Kırımlı: Aşkta ve Savaşta”, 2011 yılında hayatını kaybeden ve eserlerinin tamamında Kırım Tatar kültürünü, Kırım Türklerinin acılarını yansıtan Cengiz Dağcı’nın 1956’de yayınlanan ilk romanı “Korkunç Yıllar”dan yola çıkılarak senaryolaştırıldı.
Yönetmen Burak Cem Arlıel imzası taşıyan filmin senaryosunu, Nil Ünsal ve Atilla Ünsal kaleme aldı.
Murat Yıldırım, Selma Ergeç, Bülent Alkış ile Gülçin Santırcıoğlu’nun oynadığı filmde, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında tutulan Tatar esirlerin çektiği acılar ve yaşanan insanlık dramı anlatılıyor.