akademisyen, bilim adamı, kaşif
Otomatik âletleri ilk defâ yapan Müslüman Türk âlimi. İsmi, Bedîuzzaman Ebü’l-İzz bin İsmâil bin Rezzaz el-Cezerî’dir. Dicle ile Fırat arasında bulunan Cezîre (Cizre) bölgesinde doğduğu için Cezerî diye meşhûr oldu. Doğum ve vefât târihleri kesin bilinmemekle berâber 1136 (H. 531)-1206 (H. 603) seneleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Artuklu Türklerindendir.
Doğu Anadolu’da İslâm medeniyetinin ileri olduğu, ilim ve îmâr işlerinin yürütüldüğü Artukoğulları Sarayında ilmî çalışmalar yapan Cezerî, haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama ilmi olan sibernetiğin ilk kurucusudur. İnsanlarda ve makinalarda bilgi alış verişi, bunların kontrolü ve denge durumu sibernetiğin esas konusudur. Bu ilmin gelişmesiyle elektronik beyinler ve otomasyon denilen sistemler ortaya çıktı. Bu bakımdan Cezerî, yaptığı mekanik makinalarla bu ilmin temelini atmıştır. O, sâdece otomatik âletleri yapmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başarmıştır.Sekiz asır sonra İngiliz nöroloji profesörü Dr. Ross Ashby ancak 1951 senesinde üstün denge durumunu ortaya koymuştur. Fransızlar, sibernetiğin Descartes (1596-1650) ve Pascal’la (1623-1662), Almanlar Leibniz’le (1646-1716), İngilizler ise Roger Bacon’la (1214-1292) başladığını söylerlerse de gerçekte otomatik âletler yapıp işleten Cezerî sibernetik ve elektronik sistemin temelini atan büyük âlimdir.
Cezerî, bir robot yaparak Artuklu hükümdârı Mahmud bin Mehmed’e takdim etti. Robot, otomatik olarak hareket ediyor ve kendi kendine bâzı hareketler yapıyordu. Bunu gören Sultân hayretler içinde kaldı ve takdirlerini belirterek, emeğinin karşılığını göreceğini söyleyerek yaptıklarını ve buluşlarını bir kitap hâlinde yazmasını emretti. Cezerî bu emir üzerine, kendisini ilim dünyâsında meşhûr eden Kitâb-ül-Câmi Beyn-el-İlmi vel-Amel-in-Nâfî fî Sınâat-il-Hiyel kitâbını yazdı.
Cezerî’nin Kitâb-ül-Hiyel adı da verilen meşhûr eseri altı bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde su saati, kadranlı su saatinin, saat-i müsteviye ve saat-i zamâniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kapların yapılışı hakkında on şekil; üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler hakkında on şekil; beşinci bölümde derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten âletler hakkında beş şekil; altıncı bölümde birbirine benzemeyen muhtelif makinaların yapılışı hakkında beş şekil bulunur.
Cezerî, eserde yer alan bütün şekilleri bizzat çizmiş, renklendirmiş ve yaldızlamıştır. Eseri incelendiğinde, yaptığı makinalar, kendi kendine öten tavus kuşları, otomatik saatler, robot filler, ele su döken robot insanlar, Cezerî’nin ne büyük bir su mühendisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Cezerî’nin saatleri çalıştırma sistemi, genelde aynı mil üzerindeki bir göstergeyle üstünden, ucuna ağırlık asılı bir kayış geçen kasnak biçiminde idi. Ağırlığın düşüş hızı, yüzen bir cisimle kontrol edilmektedir.Yüzen cisim, kayışın öbür ucuna bağlanmakta ve içinde bulunduğu kap, ağır ağır boşaltılmaktadır. Bâzı zamanlarda, devrilebilen bir kova otomatik olarak dolmakta ve devrilince bir mandalı iterek, dişlinin bir diş ilerlemesini sağlamaktadır. Yaptığı makinalar, mandal dişli, planga ve kaldıraçlardan meydana gelmektedir. Bu sisteminde görüldüğü gibi günümüzde motorlu araçlarda kullanılan krank milini ilk defâ Cezerî kullanmıştır.
Cezerî, kitabında on değişik saatin nasıl yapıldığını anlatmaktadır. Bunlardan birisi tavuskuşu saatidir. Saatin cephesi 420 cm yüksekliğindedir ve üç diş içerisinde anne, baba ve yavru tavuskuşları vardır. Her yarım saatte bir, sâbit seviyeli bir kaptan akan su, eksantrik yataklanmış kayık şeklindeki kaba dolmakta, kab dolunca, devrilmekte, akan su bir çarkı döndürerek alttaki tavuskuşu da dönmekte, yavrular kavga etmekte, üstteki anne tavuskuşu ise 180° geri dönerek eski yerine gelmekte, kap tekrar dolmaya başlayınca kabın içerisindeki şamandra yükselerek, anne tavuskuşunu yavaş yavaş döndürerek gagası ile dakikaları göstermesini sağlamaktadır. Bu olay her yarım saatte bir tekrarlanmakta ve cephedeki on deliğin yarısı açılarak yarım saatin geçtiği gösterilmektedir. Bu saat 1/2 ölçeğinde İstanbul Teknik Üniversitesinde yapılmış ve çalıştırılmıştır.
Fil saati adını verdiği âletinin tertibâtı daha karışıktır. Burada da benzer tertibâtı ile yarım saatte bir ejderhanın ağzına bir top düşmekte, filin üzerinde oturan adam kazma ile file vurmakta, elindeki sopa ile de saati göstermektedir. Benzer tertibât balıklı adam diye isimlendirilen robotta da yapılmıştır.Robot, elinde tuttuğu balıkla bardağı karşısındakine sunmaktadır. Hacamat yâni kan aldırırken alınan kanın mikdârını ölçmek için kullanılan âlette ise, şamandralar yardımıyla alınan kanın mikdârı ölçülmekte, üst taraftaki sekreter, elindeki çubukla kanın hacmini göstermektedir. Bütün bunlar Cezerî’nin ilim târihindeki yerini, batılılardan çok önceleri ilmin doğuda ne kadar geliştiğini ve batıyı aydınlattığını göstermektedir.
Eserin, müellifin hattı ile olan nüshası elde değildir. Ancak beşi memleketimizde bulunmak üzere dünyâda bilinen on beş nüshası vardır.Memleketimizde bulunanlardan dördü Topkapı, biri de Süleymâniye Kütüphânesindedir. Arapça yazılan eser, Ahmed el-Hasan tarafından çeşitli yazmalarıyla karşılaştırılarak, yayınlandı.
Cezerî’nin bu meşhûr eseri 1974 senesinde Al-Jazari’s Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices adıyla Donald R. Hill tarafından İngilizceye tercüme edildi. Eserde târif ettiği makinalardan birkaç tânesi Wiedmann tarafından yapıldı ve başarıyla çalıştırıldı.
Cezerî’nin kitâbı 20. asrın başından îtibâren batıda büyük alâka gördü. Bilhassa Prof. Wiedmann bu eseri inceleyerek Almancaya çevirmiştir. Prof. Wiedmann; “On dokuzuncu asra kadar yazılan teknik eserler arasında, astronomiye âit olanlar hesaba katılmazsa, Cezerî’nin bu eseri en önemli ve en yüksek seviyede olanıdır.” demektedir.
Cezerî’nin kitabının İngilizce tercümesine bir önsöz yazan meşhur bilim târihçisi Prof. White Jr. önsözün bir yerinde; “Batılı bilginler konik sübabların ilk defâ Leonardo’nun çizimlerinde görüldüğünü öğretirler. Halbuki Cezerî’nin resimlerinde de bunlar gözükmektedir. Bunun gibi segmant dişlileri de, ilk defâ açıkça Cezerî’nin eserlerinde görülmektedir. Batıda ise bunlar, Giovanni Dondi’nin 1364 senesinde bitirdiği astronomik saat ile 1501 senesinde büyük fen mühendisi Francescio Giorgio’nun eserlerinde ortaya çıkmış ve genel Avrupa dizayn literatürüne girmiştir.” demekte ve birçok tertibâtın Leonardo ve diğerlerinden çok önce Cezerî tarafından yapıldığını açıklamaktadır.