Faik Öztürk

Faik Öztürk Biyografisi

Esas işi hurdacılık

Hiç ummadığı bir anda Safiye Soyman ile tanıştı. Israr üzerine birlikte bir televizyon programına katıldı. Ardından teklifler geldi, bir anda herkesin tanıdığı bir insan oldu.

Faik Öztürk, 13 Nisan 1962 tarihinde Elazığ Ağın’da doğmuştur. Babası İhsan Öztürk bir astsubaydı.

Çankaya Lisesi’nde okudu. Lise ikinci sınıftayken okulu bıraktı. Daha sonra Ankara’daki istanbul yolunda bir fabrikada tuvaletleri temizleyip yerleri silme işine girdi. Bir buçuk sene sonra, el yazısı çok düzgün diye patron onu muhasebeye geçirdi. 1982’de oradan ayrılırken, fabrikanın genel müdür yardımcısıydı.

O sırada Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’nde grev vardı. Balıkesirli bir asker arkadaşı ona “Bana hurda tren rayı bulabilir misin” dedi. Grev var, yurt dışından kütük getiremiyorlar, fabrikalar çalışmıyor. Hemen Ankara’da araştırdı, öğrendi ki Devlet Demir Yolları’nın hurdasını Makine Kimya alıyormuş. MKE’ye gidip bir dilekçe verdi, “hurda rayları almak istiyorum” diye. Orada Elazığlı bir hemşerisine denk geldi. Bir yerlerden 1 milyon lira borç buldu. O tarihte Doğan marka bir araba, 6 milyon liraydı. Rayları, TIR’larıhaddehaneye kadar bizzat taşıdı. 6 ay sonra 185 milyon parası oldu. Şansına grev 6 ay daha uzadı. 6 ay sonra devlete olan borcunu kuruşuna kadar ödedikten sonraki kazancı, 285 milyon liraydı. Şimdinin parasıyla 5-6 trilyon yani.

Faik Öztürk, “Gönül Türküleri” adlı bir de albüm çıkardı. Öztürk, bu albümden elde ettiği geliri şehit ailelerine armağan etti. İkinci albümün gelirini ise kekemelere bağışladı. Çıktığı televizyon programlarından kazandığı paralar ile de burs verip 21 çocuk okutuyor.

Yaptığı bu işlerin yanında Ankara’da “Beyler Sofrası” diye; Yukarı Ayrancı Son Durak’ta bir lokanta ve Atakule’nin karşısındaki 4 katlı “Çorbacım” dükkanının sahibidir. Bunların yanı sıra, Dünya Bankası finanslı, yurt dışına ihraç işler yapıyor. Bazı firmaların Türkiye temsilcisi olarak askeriyeye malzeme teminleri oluyor.

Ankara Ticaret Odası’nda 3 dönemdir meclis üyeliği yaptı.

Faik Öztürk, 1999 yılından beridir şarkıcı Safiye Soyman ile beraber yaşamaktadır.

Albümleri :
Gönül Türküleri

Faik Öztürk, Safiye Soyman ile beraber çıktıkları televizyon programlarında birbirinden ilginç hikayeler anlatmaktadır.

İşte Faik Bey’den inciler:
Faik Öztürk : Safiye ile yolda arabayla giderken, Safiye birden acıktı ve “Şurada bir balık lokantası gördüm. Dön de oraya gidip bir şeyler yiyelim” dedi. Ben tabi arabayı çevirdim ve Safiye Hanım’ın gördüğü yerin kapısına yanaştım. Tam inip yukarı çıkarken kapıda bir görevli “Burası lokanta değil Liberal Demokrat Parti binası” dedi. Meğer Safiye Partinin amblemindeki balık resmini görünce, mekânı balık lokantası zannetmiş.
Faik Öztürk : Safiye Hanım ile, bir konser için şehir dışına çıktık. bizi şehrin valisi karşıladı ve üç gün boyunca da bizimle birlikte olup, şehri gezdirdi. Son gün, konser öncesi Safiye Hanım prova yaparken vali de kendisini izliyordu. Safiye, bir ara valinin yanına gidip sordu: “Siz saz heyetine yeni mi katıldınız? Tanıyamadım da…” Neden tanıyamadın Safiye üç gündür yanımızdaki valiyi? Safiye cevap verdi : Ama ben adamın suratına hiç bakmadım ki…
Faik Öztürk : Safiye Hanım ile tatil dönüşü yolda bir kendin pişir kendin ye lokantasında tam iki kilo et yedik. Yemeğin sonunda Safiye Hanım garsondan çay istedi. Çay geldi ama Safiye çayı bir türlü içmiyor. Ben tabi duruma şaşırdım, neden çayı içmediğini sordum. Meğer Safiye Hanım, garsondan çayın yanına kepekli bisküvi getirmesini istemiş. “İki kilo etin üzerine bir de kepekli bisküvi istemiş. Neymiş efendim, çayı sade içemezmiş…”
Faik Öztürk : Safiye Hanım ile yine bir tatil dönüşü arabayı mola yerine çektim kahvaltı edecektik. Safiye Hanım, ekmeğin üstüne kaymağı sürdü, sonra da balı döşendi. Ama yine çayını içmiyor. Bende neden içmediğini sordum. Safiye, “Sakarin bekliyorum” dedi. “Ekmeğin üzerine kaymağı sürmüşsün. Üzerine de balı dökmüşsün. Sakarini ne bekliyorsun…”
Faik Öztürk : Safiye Hanım ile, tatil için Amerika’ya gittik. İkimizde de yabancı dil olmadığı için, kahvaltıya indiğimizde ben, Safiye’den “Anlat şu garsona da bize kahvaltılık bir şeyler getirsin” dedim. Safiye Hanım da gelen garsona “zzzzzz” diye vızıldanmaya başladı, “önce ne olduğunu anlamadım”, “Sonra fark ettim ki meğer arı taklidi yapıyormuş. Garson da bundan durumu anlayıp bize bal getirecekmiş…”
Faik öztürk : Ben ilk defa uçağa bindiğimde bir arkadaşım “Hostese biraz para ver. Hem seni iyi yere oturtur hem de ilgilenir” diye tavsiyede bulundu. Ben de hostese cebinden çıkartıp bir beş milyon uzattım. “Ne bileyim ben para falan verilmeyeceğini”. Hostes parayı Benim kafama fırlatmakla kalmadı, inadına bir de ağlayan bebeklerin oturduğu koltuğun önüne oturttu.