Hacı Taşan

mahalli sanatçı

1930 yılında Keskin’de doğdu. Orta Anadolu yöresi türkülerinde ve bozlaklarında önemli bir sanatçıdır. 10-12 yaşlarında Muharrem Ertaş’tan bağlama öğrenmeye başladı.

Bağlama çalmayı Kırşehir çevresindeki usta aşıklarla daha da pekiştirdi. 1950’lerin ikinci yarısında yöre sanatçısı olarak radyoda türkü söylemeye başladı. Onu Neşet Ertaş ve daha sonra da Muharrem Ertaş izledi. Sözleşmeli yöre sanatçısı olarak uzun yıllar radyoda görev yaptı.

9 Mart 1983 tarihinde vefat etti.

HAKKINDA YAZILANLAR

Hacı Taşan
Bayram Bilge Tokel

“Türkü Yozgat’da doğar, Kırşehir’de oyun havası olur, Keskin’de elenir.”

Keskin’deki folklorik oluşum ve Keskin türkülerinin anonimleşme sürecindeki farklı ve ağırlıklı yerini vurgulayan bu söz, bir bakıma birbiriyle komşu bu üç yörenin karekteristik özelliklerine de işaret eder. Gerçekten de merhum Nida Tüfekçi ile en güçlü temsilcisine kavuşan “Sürmeliler” diyarı Yozgat’ın kültürel kaynak zenginliğine, Neşet Ertaş’la en rafine yorumcusuna kavuşan Kırşehir türkülerinin canlı ve dinamik yapısına biraz yakından baktığımızda, Keskin türkülerindeki durulmuş lirizmi hemen fark ederiz.

İcra tavır ve üslubu yönünden Yozgat türkülerine, müzikal yapı ve form itibariyle Kırşehir türkülerine yakın duran Keskin havalarının, her iki yöre türkülerinin elekten geçirilerek adeta yeni bir senteze tabi tutulduğu ağırbaşlı, klasik ezgiler olduğunu söylemek mümkün.

İşte Hacı Taşan bu seçkin türküleri, halayları çalıp okuyan bir sanatçı olarak Keskin folklor musikisinde büyük ağırlığa sahip hemen hemen tek sanatçıdır. Tabii Keskin havaları üzerine yapılacak tüm estetik ve yapısal açıklamalar,bir anlamda Hacı Taşan’ın sanatını tahlil anlamına da gelecektir. Çünkü Keskin türküleri onunla gelmiş geçmiş en usta yorumcusuna kavuştuğu gibi, Hacı Taşan’ın ismi, sanatçı yeteneklerini sonunda kadar kullandığı o güzelim Keskin türküleriyle adeta özdeşleşmiştir.

Evet “Keskinli mahalli sanatçı Hacı Taşan”ı ülke genelinde tanınan bir sanatçı yapan kültürel ve müzikal ortama şimdi biraz yakından bakalım.
Hecelobası’nı engin mi sandın?

Halk arasında Hacelobası olarak söylenen ve asıl adı “Hacıali Obası” olan bu güzelim türkünün derlendiği köy, aynı zamanda Hacı Taşan’ın da köyü… Keskin’e bağlı bu köyde 1930’da doğan Taşan, aslen Kırtıllar köyünden. Kırtıllar o yıllarda “abdal” aşiretinin en yoğun olarak yaşadığı köylerden biri. Büyük bozlak ustası Muharrem Ertaş da buralı ve Neşet Ertaş’ın da doğum yeri Kırtıllar. Bu yoksul köyün toprakları hiçbir zaman insanlarını varlıklı kılmaz, fakat dünyanın en zengin nağmelerini içeren, en içli, en yanık türkülere can verir. Bozkırın ortasındaki bu fukara köy, Anadolu halk müzikleri içerisinde en orjinal renk ve anlatıma sahip bir tür “Anadolu blues”u olarak nitelendirilebilecek bir müziğe, abdal/aşiret müziğine kaynaklık eder.

Bugün artık terkedilmiş metruk bir köy görünümündeki Kırtıllar’ı, başta ekmek parası derdi olmak üzere, çeşitli sebeplerle zaman içinde herkes terk eder. Hacı Taşan’ın babası Abdullah Çavuş’da o yıllarda Hacelobası’ndan evlendiği için oraya göçer. Bağlamayı çok seven bir ana ile, yörenin ünlü davulcularından olan Abdullah Çavuş’un dört çocuğundan biri olan Hacı Taşan, oniki yaşlarında başlar saz çalmaya. Babası, o zamanlar yörenin en namlı ustalarından olan Yusuf Usta’ya iyi bir saz yaptırır ve tutar elinden küçük Hacı’nın, o günlerde Seyfeli(daha sonra Barak) köyünde oturan üstad Muharrem Ertaş’a çırak verir. Ve böylece Hacı Taşan, bu müziğin tek ve en etkili eğitim/öğretim şekli olan bir ustanın yanında çıraklığa başlar.

Muharrem Ertaş’ın çırağı

Muharrem Ertaş, Hacı Taşan’ı yanına alarak bugün hala bu müziğin hem öğrenildiği hem de en çok icra edildiği mekanlar olan düğünlere götürür. “Düğün çalgıcılığı” onlar için çoğu zaman tek ve en önemli meslektir. Yeri gelmişken önemli bir konuyu bir cümleye vurgulamakta yarar var: Çoğu zaman bu düğünlerdeki aşırı içki ve sefahat ortamı bu insanların ruhen ve bedenen hızla yıpranmalarına ve dolayısıyla genç yaşlarda ölüme sebep olmakta. Merhum Hacı Taşan 1983’te vefat ettiğinde 53 yaşında idi. Bu geleneğin bir başka usta sanatçısı merhum Çekiç Ali 39 yaşında vefat etti. Bunun özellikle “ustalar” arasında adeta bir kader gibi benimsendiğini tesbit ettiğimizi belirtelim. (Abdal aşireti ve bozlaklar konusunda daha geniş için Kalan Müzik’in “Arşiv Serisi”nde yayınlanan “Kalktı göç eyledi”adlı Muharrem Ertaş albümünün kitapçığına bakılabilir.)

1970 ‘lerden sonra önce radyo ve plak, daha sonra da televizyon ve kaset gibi kitle iletişim araçlarını kullanarak daha geniş bir pazara seslenme imkanına kavuşan yöre sanatçıları, yine de düğünlerde çalmayı hiçbir zaman bırakmamışlardır. Bu, şüphesiz aynı zamanda arz -talep konusu.

Ve böylece zaman içinde kendiliğinden oluşan o çok büyük mahalli şöhretin dar kalıplarını kırarak geniş kitlelere ulaşan, hatta tüm Türkiye’ye seslenen, o yöreye mensup ilk mahalli sanatçı merhum Hacı Taşan olmuştur. Bunun hikayesini kendisinden dinleyelim: ” Askerliğimi 1950’de İstanbul Maçka’da yaptım. Askere gitmeden önce çalıp söylemede bir hayli ustalaşmıştım. O sıralar rahmetli Muzaffer Sarısözen yurdun her tarafını gezip türkü derliyordu. Bir gün çıkıp Keskin’e geldi. Bizi Halkevi binasında topladı, o günlerde yayınladığı Folklor Saati’nde yer vermek üzere seçme yapacağını söyledi. Keskin’de bir hafta kalarak birçok mahalli sanatçıdan derlemeler yaptı. Daha sonra seslerimizi radyoda yayınladı. Radyo ile ilişkim ilk böyle başladı. Sarısözen bizi daha sonra zaman zaman Ankara’ya radyoya davet ederek çalıp söyletti. Sarısözen’den sonra Nida Tüfekçi, Mustaf Geceyatmaz ve Ali Can’larla tanıştım ve radyoda programlar yaptım.”

Neşet Ertaş’ın elinde sazı ile “radyoevine çıkmak” için ilk defa Ankara’ya gelişi de bu olaydan sonradır: “Baktım bir gün radyoda Hacı emmim türkü söylüyor. Babam Muharrem ustadan bellediği bir bozlak bu: ‘Aman aşağıdan Yusuf Paşam gelirken gelirken / Düşmanına karşı koyan merd olur…’ öyle bir heyecanlandım ki, yerimde duramadım. ‘Ben de gidip radyoya çıkacağım’ dedim. ‘Madem Hacı emmimin söyledikleri radyoda çalınacak kadar kıymetli, o zaman benim okuyacaklarımı da yayınlarlar’ diyerek elimde saz, Ankara’ya, Sarısözen’in yanına geldim…”tabii Neşet Ertaş daha sonra, Hacı Taşan’la birlikte, radyoda en sık program yapan mahalli sanatçılardan biridir artık.

Eserleri

Hacı Taşan’ın repertuar itibarıyla yöresinin dışına pek çıkmadığını görüyoruz. Başta Keskin olmak üzere, Yozgat, Kırıkkale, Kırşehir, Kaman ve Şereflikoçhisar gibi yerlerde dolaşmış, buraların bozlak ve halay havalarını, türkülerini kendine has bir üslupla çalıp söylemiştir.

Son yıllarında, Pir Sultan Abdal, Deli Boran, Seyit Süleyman, Derviş Ali ve Dertli gibi halk şairlerinin şiirlerini çeşitli formlarda ezgilendiğini görüyoruz. Gerek sözleri bu ünlü halk şairlerinin şiirlerine ait eserler, gerekse anonim karakterdeki diğer eserlerine baktığımız zaman Hacı Taşan’ın repertuarını form ve içerik yönünden üç ana grupta toplamak mümkün:
1.Türküler/Samahlar
2.Halaylar/Oyun havaları
3.Bozlaklar/Ağıtlar

Birinci kategoriye giren pek çok türkünün yanında, Keskin Samahı olarak da anılan “Döndün mü benden yüzü dönesi” sözleriyle başlayan eser, Hacı Taşan’ın repertuarında bir istisna teşkil etmekte. İkinci grupta değerlendirilebilecek eserlerin en bilinenleri şüphesiz “Arzu Kamber halayı” ile “Bugün ayın ışığı” adlı halay türküleridir. Başta hocası Muharrem Ertaş’tan öğrendikleri olmak üzere, Hacı Taşan’ın repertuarının bozlak yönünden hayli zengin olduğu söylenebilir. “Ankara’da yedim taze meyvayı” sözleriyle başlayan Keskin’li Sefer’in ağıtı başta olmak üzere “Akşamdan mı geçtin”, “Erciyes’ten duman kalktı” ve “Giyindim kuşandım gittim düğüne” benzeri ağıt türünde de hayli eser olduğu söyenebilir. Bunlardan sözleri kendisine ait olan var mıdır, tam olarak bilemiyoruz ancak ünlü “Açtım perdeyi de turnamı gördüm” bozlağı için kendisi şöyle bir hatırasını naklediyor:

“Necati adında çok sevdiğim bir dostum vardı. Kırıkkale’de hapse düştü. Ziyaretine gider gelirdim. Bir gidişimde ‘Hacı, içerde dolaşırken pencereden baktım ki bir turna kafilesi gidiyor, duygulandım, bir dörtlük yazdım. Şunun sonunu da sen getir’ dedi. Bunun üzerine oturup şiiri tamamladım ve sazımla da çalıp okumaya başladım”.

Tavır ve üslubu

Merhum Hacı Taşan’ın, bir Muharrem Ertaş gibi tiz perdelerde de aynı gücü ve parlaklığı koruyan tiz bir sesi olmamasına rağmen, kendi rengi ve sınırları içinde güçlü bir sese sahip olduğunu söylemek gerekir. Önemli olan daha ziyade bu sesi kullanma tavır ve şeklinden doğan üsluptur ki, bu konuda ismi, “üslup sahibi mahalli sanatçılar” ın başında anılsa yeridir. Gür ve dolu bir ses, sesi bazen öne, bazen geriye atan bir ağız ve nefes kullanımı, özellikle tizlerde başarıyla uyguladığı kafa sesi, bazen sert, bazen yumuşak trillerden oluşan gırtlak nağmeleri ve doğal vibrasyonlarla zenginleşen renkli bir okuyuş tarzı… Ve hemen hemen bütün bu tekniklerin ya da benzerlerinin bağlamaya adaptasyonu ile ortaya çıkan lirik ve canlı bir bağlama çalma üslubu…

Orta Anadolu müzik geleneğinde kendine has bir çizginin temsilcisi olan Hacı Taşan’ın sanatı ile ilgili elbette çok şey söylenebilir. Kendisiyle beraber Çekiç Ali ve Neşet Ertaş gibi sanatçıların da ustası olan Muharrem Ertaş’ın Hacı Taşan üzerindeki bariz etkisini belirtmek gerekir. Fakat Hacı Taşan’ın hiç bir zaman taklide düşmediğini, kendi tavır ve üslubunu kısa zamanda bulduğunu ve kendi ustalığını konuşturduğunu biliyoruz. Hacı Taşan’ın bu “nevi şahsına münhasır” sanatçı kişiliği üzerinde Keskinli olmasının ağırlıklı yönünü vurgulamak gerekir. Çünkü Keskin Orta Anadolu’nun en zengin halay bölgelerinden biri olduğu kadar, bu halayların eşlik sazı olan davul zurnanın da en iyi icra edildiği yörelerden biridir. Hacı Taşan’ın saz çalma ve türkü söyleme üslubunda bariz bir davul zurna tesiri vardır. Öte yandan Keskin, yazının başında vurguladığımız coğrafi konumu bu konumdan kaynaklanan kültürel zenginliğini müzikal zenginliğe dönüştürebilecek bir sanat potansiyeline her zaman sahip olmuştur. Yöredeki Alevi-Bektaşi kültür birikimini de kendi kültürel potasında eriterek başarılı sentezlerin ortaya konulduğu Keskin musıki folkloru, Hacı Taşan’la en güçlü yorumcularından birine kavuşmuştur.

Ailesi

Aslen Yozgat/ Yerköy’ün “teflek” abdallarından olan karısı Naile Taşan, en küçük oğlu Sondur Taşan’la birlikte, Akdere’de, metruk bir gecekonduda kendi tabiri ile “çile doldurmaya devam ediyor”. Fethi, Seyfettin, ve Sondur adında üç erkek, Bahalı, Nazlı, Güler, Sevda ve Sevdur adlı beş kızı olan Taşan ailesinin erkek evlatları, atalarından, dedelerinden görüp öğrendikleri şekilde düğünlerde çalarak ekmek paralarını kazanmaya çalışıyorlar. Taşan soyadı ile bugün Keskin’de aktif sanat hayatını sürdürenlerden Kudret Taşan ve kardeşleri ise Hacı Taşan’ın yeğenleri…

Repertuarındaki bozlaklar arasında göçebe Türkmen aşiretlerinden biri olan Cerit aşiretinin göç ve iskan meseleleri ile ilgili bozlaklar da bulunan Taşan’ın Cerit Türkmenlerinden olma ihtimali hayli kuvvetli. Öte yandan bizzat karısının ifadesine göre, kendisi Ceritlerden olduğunu söylermiş. Cerit aşiretiyle ilgili kaynaklardaki mevcut bilgi de Taşan’ın Cerit olma ihtimalini güçlendiriyor:
“Bozulus’un Orta Anadolu’ya gelmesinden sonra ikiye ayrılarak bir kısmının Yeni İl Türkmenlerinin içine karıştığı tesbit olunan Ceritlerin diğer bir bölümü ise Keskin havalisindeki Bozulus içinde yer almakta idi.(…) Hükümetin Keskin havalisindeki Bozulus Türkmenlerini Rakka bölgesine yapılan iskana tabi tutmasının yanında, Beliç nehri boylarına yerleştirilen Cerit aşireti bir müddet sonra yavaş yavaş iskan mahallini terk ederek Çiçekdağı, Kırşehir ve Bozok(Yozgat)tarafına dağıldılar. Geride kalanlar ise ‘giden evlerimiz gelmedi’ diyerek üçer beşer kaçıp onlara katıldı. “Sözlerinin Dadaloğlu’na ait olduğu sanılan Hacı Taşan’ın söylediği pek çok bozlaktan biri olan şu bozlak özellikle bunu anlatır:

Cerit Irakka’dan sökün edince
Açılsın Urum’un yolu Cerid’in
Silsüpür oğlu Fettah beyim ölünce
Kırıldı kanadı kolu Cerid’in
Tanpınar ve “Billur Piyale”

Hacı Taşan’ın çalıp okuduğu türküler arasında, farklı kaynaklardan geldiği ve bir başka kültürel zenginliğe dayandığı belli olan öyle türküler var ki, bunlardan biri de elinizdeki albümde de yer alan “Billur Piyale” adlı eserdir. Folklor ve türküler üzerine henüz aşılamamış titiz ve dikkatli yorumlar, bakış açıları getiren ünlü kültür ve edebiyat adamı Tanpınar, bu türkünün Erzurum’da karşılaştığı varyantı ile ilgili, “Beş şehir” adlı eserinde ilginç yorumlarda bulunur: “Bin türlü acemiliği, saflığı, içinde bu küçük parça baştan aşağı incelik, zevk, lezzettir. Gerçekten billur bir kadeh…Belki büyük bin geleneğin son tezgahında yapıldığı için küçük bir çatlaklığı, tadını artıran bir donukluğu var… Fakat mesela Behzad’ın elinden çıkmış bir minyatür kopyası gibi bütün bir tarz, bütün bir edadır. Asıl güzel tarafı bu küçük billurdan bütün zevki, hayatı, düşünceyi, zaman telakkisini fışkırtan bestedir. Esnaf sıra gezmelerinde söylendiği tahmin edilen bu türküye Orta Anadolu’da da rastlanıyor.(…) “Billur Piyale” bizi “mahalle klasik” adını verebileceğimiz orta sınıf musikisine götürür.. “Tanpınar’ın işaret ettiği Orta Anadolu varyantının, bizzat Hacı Taşan’ın çalıp okuduğu eser olma ihtimali oldukça yüksek. Çünkü bu türkünün derlendiği kaynak kişi de Hacı Taşan’ın kendisidir.

Kalan Müzik’in “Arşiv Serisi”nden daha önce yayınlanan Muharrem Ertaş albümü ve bundan sonra yayınlanması planlanan Çekiç Ali albümü ile, Türk halk müziği coğrafyası içerisinde her yönüyle farklı ve güçlü bir çizgiyi temsil eden Orta Anadolu abdal/aşiret müziğinin en özgün ve rafine örnekleri yayınlanmış oluyor. Müzikoloji tarihi açısından olduğu kadar Anadolu halk müziği tarihi ve genel musıki kültürümüz açısından da büyük önem arz eden bu “üç bozlak ustası” ile ilgili çalışmayı büyük bir zevk ve heyecanla yaptığımı belirtmek istiyorum. Benimle aynı heyecanı paylaşan Kalan Müzik sahibi ve yapımcı sevgili Hasan Saltık’a, müziğimiz ve kültürümüz adına teşekkür borcumuz vardır.

9 Mart 1983 tarihinde, geçirdiği üçüncü kalp krizinde 53 yaşında kaybettiğimiz Hacı Taşan’ı bir kez daha rahmetle anarken, aynı zamanda karısıyla teyze çocuğu olan üstad Neşet Ertaş’ın Hacı Taşan’a söylediği ağıtın içli sözleri ile noktalamak istiyorum:

Bütün ahbaplar ansın adını
Anlayan alırdı onun tadını
Emmisi, dayısı, garip kadını
Döşeyin evleri Hacı geliyor
Bir garip ölümü acı geliyor

Hizmet için nice dağlar aşanı
Keskin’li bilirler Hacı Taşan’ı
Bunca hizmetleri hani, boşa mı
Açılsın meydanlar Taşan geliyor
İnsan hizmetine koşan geliyor

Var mıdır insandan daha üstünü
Bir bilirdi düşmanını dostunu
Diksinler Keskin’e onun büstünü
Açılsın meydanlar Hacı geliyor
Bir garip ölümü acı geliyor

Anam Keskinlidir, babam Kırşehir
Gönülden geldi de eyledim kahır
Saygım var insana evveli ahir
Açılsın meydanlar taşan geliyor
İnsan hizmetine koşan geliyor.

Bu yazı, Bayram Bilge Tokel’in Neşet Ertaş Kitabı’ndan alıntıdır.