Hacı Yakup Anat

kanat önderi, gazeteci, yazar

1920 yılında Bursa’nın Orhangazi ilçesi Çukurbostan Mahallesi’nde doğdu. Babası Kaşgar vilayeti Yenisar ilçesi Kagu köyünden tüccar Hacı Abdullah, annesi Hacı Fatma Hanım’dır. 9 yaşında ailesiyle birlikte Doğu Türkistan’a döndü.

O dönemde Rus-Uygur ve Uygur-Çin savaşları amansız bir şekilde devam ediyordu. 1931 yılında Kumul Ayaklanması’nın verdiği moral destekle bölgede bulunan Çin kuvvetlerinin büyük bir kısmı Doğu Türkistan’dan çıkarılmıştı. Annesi onu fen bilimlerin ağırlıkla okutulduğu bir okula yazdırdı. Arapça ve Farsça’yı da bu okulda öğrendi. 1934 yılında Aksu’da açılan Darul Muallim’in ilk öğrencisi oldu. 16 yaşında okulunu bitirip Üçturpan’ın Satuk Buğra Han İlkokulu’na öğretmen oldu. 1937 yılında Urumçi’ye gelip önce Maliye Kadirler Mektebi, daha sonra ise Siyasi Kadirler Mektebi’ni bitirdi. 1940 yılında Hoten’de ilk modern matbaayı kurarak Vatan Gazetesi müdürü oldu. 1941 yılında hiç bir neden göstermeksizin yüzlerce Uygur aydını gibi o da tutuklandı ve 5 yıl cezaevinde yattı. Cezaevi hayatı onun yarım asır sürecek milli mücadelesinin başlangıcını oluşturdu.

Burada gizli gizli okuduğu Alma Ata ve Taşkent’te çıkarılan Şark Hakikati ve Mehmet Emin Buğra Bey ile İsa Yusuf Alptekin Bey’in Çin’in başkenti Çunkin’de, daha sonrada Lencu’da çıkartmaya devam ettiği Altay Mecmuası onun kimliğini oluşturdu. Bu tarihten itibaren işgalci Çin’e karşı amansız bir mücadele içerisine girdi. Merkezi Uygur Ağartiş Uyuşması’nın baş katibi oldu. Hızlı bir şekilde modern okulların kurulmasına katkı sağladı.

1946 yılında İkinci Dünya Savaşı bitince Milliyetçi Çin hükümeti başkentini Çünkin’den Nenkin’e aldı. O da Nenkin’e gelip Merkez Üniversitesi Sınır Fakültesi’nde Uygur Tükçesi’nde Doğu Türkistan’da kullanılacak ders kitapları hazırlamaya başladı.

1947 yılında Tiyanşan isimli bir yayınevi kurdu ve Tiyanşan Resimli Mecmuayı çıkarmaya başladı. Bu Uygurca yayımlanan ilk resimli dergi idi. Yine ayda bir çıkan Edebiyat Dergisini de bu dönemde çıkardı. 8 Ekim 1947 tarihinde İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra’nın daveti üzerine Urumçi’ye gitti. Yeni kurulacak milli partinin tüzüğünü yazmakla görevlendirildi.

1948 yılında 1.Halk Kurultayı’na Doğu Türkistan’dan milletvekili seçildi. Kurultay Daîmi Konseyi’nin heyet üyesi oldu. Milletvekilliği döneminde Aksu’da çalışmalarda bulundu ve evlendi. Kısa süre içerisinde Aksu’daki okulların ve resmi idarelerin başında bulunan Çinlileri görevlerinden alıp yerine Uygur görevliler atadı. Bu davranışıyla bölgedeki Çinli yöneticilerle arası açıldı. 1949 yılında Çin’de ve Doğu Türkistan’da siyasi yapı değişmeye başladı. Komünistler her bölgede zafer elde etmeye başlamıştı. Herkesinin canını kurtarmak için arayışlara girdiği bir dönemde Altay Neşriyatı’nın başına geçmesi teklif edildi. Bu teklif o dönemde ölümle eş değerdi. O tereddütsüz kabul etti ve bedelini 26 yıl hapiste yatarak ödedi.

1995 yılında Pekin’den Türkiye’ye kaçtı. Türkiye’de, Türk Tarih Kurumu’nda 6 yıl doçent olarak çalıştı. Eski Çince metinlerde yer alan Türk büyükleri ile ilgili çeviriler yaptı.

81 yıllık ömrün 31 yılını cezaevinde geçirdi.

Hacı Yakup Bey onlarca makale ve kitabıyla Türk kültürüne önemli katkılarda bulundu.

9 Kasım 2001 tarihinde vefat etti. Mehmet Emin Buğra’nın yanına defnedildi.

ESERİ:

KARAHANLILAR TARİHİ:
DOÇ. DR. HACI YAKUP ANAT
AHMET ALMAZ

HAKKINDA YAZILANLAR

Doğu Türkistan davasında Hacı Yakup Anat
Ahmet Almaz

Hacı Yakup Anat, 1920 yılında Uygur Türklerinden tüccar Hacı Abdullah Bey ile Hacı Fatma Hanım’ın çocuğu olarak Bursa’nın Orhangazi ilçesi Çukurbostan Mahallesinde dünyaya geldi. Anat 9 yaşında ailesiyle birlikte Doğu Türkistan’a gitti. Ailesi aslen Kaşgar vilayeti Yenişar ilçesi Kagu köyündendir.

O dönemde Rus-Uygur ve Uygur-Çin savaşları amansız bir şekilde devam ediyordu. 1931’de Kumul Ayaklanmasının vermiş olduğu moral destekle bölgede bulunan Çin kuvvetlerinin büyük bir kısmı Doğu Türkistan’dan çıkarılmıştı.

Annesi Hacı Yakup Anat’ı fen bilimlerin ağırlıkla okutulduğu bir okula yazdırdı. Arapça ve Farsça’yı da bu okulda öğrendi. 1934 yılında Aksu’da açılan Darul Muallim’in ilk öğrencisi oldu. 16 yaşında okulunu bitirip Üçturpan’ın Satuk Buğra Han İlkokulu’na öğretmen oldu. 1937 yılında Urumçi’ye gelip önce Maliye Kadirler Mektebi, daha sonra ise Siyasi Kadirler Mektebi’ni bitirdi.

Vatan gazetesi ve ilk hapis

Hacı Yakup Anat, 1940 yılında Hoten’de ilk modern matbaayı kurarak, Vatan gazetesini çıkardı. 1941 yılında hiç bir neden göstermeksizin yüzlerce Uygur aydını gibi o da tutuklandı ve 5 yıl cezaevinde yattı. Cezaevi hayatı onun yarım asır sürecek milli mücadelesinin başlangıcını oluşturdu.

Anat, Almatı ve Taşkent’te çıkarılan Şark Hakikati, Mehmet Emin Buğra Bey ve İsa Bey’in Çin’in başkenti Çunkin’de, daha sonra da Lencu’da çıkarttığı Altay mecmuasını gizli gizli takip ediyordu. Bu yayınlar, Hacı Yakup Anat’ın yeni kimliğini oluşturdu. Anat, bu tarihten itibaren işgalci Çin’e karşı amansız bir mücadele içerisine girdi. Hapisten çıktıktan sonra Merkezi Uygur Ağartiş Uyuşmasının baş katibi olup hızlı bir şekilde modern okulların kurulmasına katkı sağladı.

1946 yılında II. Dünya Savaşı bitince Milliyetçi Çin hükümeti başkentini Çünkin’den Nenkin’e aldı. O da Nenkin’e gelip Merkez Üniversitesi Sınır Fakültesi’nde Uygur Tükçesinde Doğu Türkistan’da kullanılacak ders kitapları hazırlamaya ve eğitim vermeye başladı.

Tiyanşan isimli bir yayınevi kurdu

Anat, 1947 yılında Tiyanşan isimli bir yayınevi kurdu ve Tiyanşan Resimli Mecmua’yı çıkarmaya başladı. Bu, Uygurca yayımlanan ilk resimli dergi idi. Yine ayda bir çıkan Edebiyat dergisini de bu dönemde çıkarmaya başladı. 8 Ekim 1947 yılında İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra’nın daveti üzerine Urumçi’ye gitti ve yeni kurulacak olan milli partinin tüzüğünü yazmakla görevlendirildi.

Hacı Yakup Anat, 1948’de I.Halk Kurultayı’na Doğu Türkistan’dan milletvekili seçildi ve kurultay daîmi konseyinin heyet üyesi oldu. Milletvekilliği döneminde Aksu’da çalışmalarda bulundu ve evlendi. Kısa süre içerisinde Aksu’daki okulların ve resmi idarelerin başında bulunan Çinlileri görevlerinden alıp yerine Uygur görevliler atadı. Bu davranışı ile bölgedeki Çinli yöneticiler ile arası açıldı.

Altay Neşriyat’ın başına geçti

1949 yılında Çin’de ve Doğu Türkistan’da siyasi yapı değişmeye başlamış ve komünistler her bölgede zaferler elde etmeye başlamıştı. Herkesin canını kurtarmak için arayışlara girdiği bir dönemde Hacı Yakup Anat’a Altay Neşriyat’ın başına geçmesi teklif edildi. Bu teklif o dönemde ölümle eş değerdi. O tereddütsüz kabul etti ve bedelini 26 yıl hapiste yatarak ödedi.

Türkiye’ye kaçış

1995 yılında Pekin’den Türkiye’ye kaçtı. Türkiye’de, Türk Tarih Kurumu’nda asgari ücret ile 6 yıl doçent olarak çalıştı. Hacı Yakup Anat bu dönemde eski Çince metinlerde yer alan tarihi Türk büyükleri ile ilgili çevirileri yaparak büyük hizmetlerde bulundu.

Ne ilginçtir ki Hacı Yakup Anat, uğrunda bir ömrü vakfettiği Türkiye’de bütün uğraşılarına rağmen vatandaş bile olamadı. Ama Türk milleti ona sahip çıktı ve ölümünde yüzlerce insan yanına koştu ve onu çok sevdiği lideri Mehmet Emin Buğra Bey’in yanına defnettiler. 81 yıllık ömrün 31 yılını cezaevinde geçiren Hacı Yakup Bey onlarca makale ve Karahanlılar Tarihi adlı önemli eseriyle Türk kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur.

Türkiye kaygısı ya da “Bu ülkede Doğu Perinçek de var”

Hacı Yakup Anat, Türkiye’ye geldikten sonra hayal kırıklığına uğrar. Bunun sebebini de biraz buruk bir şekilde anlatr: “Doğu Türkistan’dayken biz Türkiye’yi büyük devlet ve milli önder olarak görürdük. Türkiye’den gelmiş birine haşa peygamber görmüş gibi görürdük. Türkiye’ye geldik hayal kırıklığına uğradık. Burada biri sol biri sağ….Bu ülkede Doğu Perinçek de var.”

Doğu Türkistan’da bir fakültede çalışabilen nadir Türk’ten biriydi

Doğu Türkistan’da 40 binden fazla üniversite mezunu olduğunu söyleyen Hacı Yakup Anat, işsizliğin ve istihdam alanındaki ırkçılığın sürdüğü Çin’de bir fakültede çalışabilen nadir insanlardan biriydi. Eski Çince uzmanı olan Anat, sahasında dünya çapında isimlerden biriydi.

Ve ölümünden sonra yayınlanan büyük eser Karahanlılar Tarihi

Hacı Yakup Anat’ın ölümünden sonra yayınlanan “Karahanlılar Tarihi” adlı eseri de kendi alanındaki bu önemli boşluğu doldurucu nitelikte, değerli bir tarih incelemesidir. Bu eserin kendisine has bir çok özellikleri mevcuttur. Bu özelliklerin en önemlisi de kıymetli tarihçi Dr. Hacı Yakup’un Çince kaynaklara başvurmuş olmasıdır. Türk tarihini konu alan bir çok eserde bu noksanlık vardı ve müellifleri genelde Arap kaynakları ile modern batı dillerinde yazılmış bilgilere müracaatla yetinmektedirler. Yazar Hacı Yakup Anat’ın Çince’ye vukufiyeti bu esere ilave bir derinlik ve değer kazandırmıştır. Bu eserin hazırlanmasında Hacı Yakup Anat’la birlikte çalışmak benim için ayrı bir onur olmuştur. Keşke hocamız ölmeden önce kitabın yayınını sağlamış olabilseydik. Ama geç de olsa Karahanlılar Tarihi’nin yayınlanması, hocamızın ruhunu şad edecektir.