X

Halil İnalcık

Halil İnalcık

tarihçi, akademisyen

yazar

29 Mayıs 1916 tarihinde İstanbul’da doğdu. Balıkesir Muallim Mektebi’ni bitirdi. 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi Bölümü’nde yüksek öğrenimine başladı. 1942 yılında “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” adlı doktora tezini verdi. Uzun yıllar aynı fakültede Osmanlı ve Avrupa tarihi üzerine dersler verdi. Sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü’ne “Osmanlı Tarihi Üniversite Profesörü” olarak davet edildi. 1973 yılında meşhur kitabı The Ottoman Empire The Classical Age 1300-1600 yayınlandı. Yurtiçi ve dışında çeşitli üniversitelerden fahri doktora payeleri aldı. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi’ne davet edildi ve burada Tarih Bölümü’nü kurdu. Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora öğrencilerine seminer dersleri verdi.

25 Temmuz 2016 tarihinde Ankara’da vefat etti.

ESERLERİ:

•The Ottoman Empire, The Classical Age, 1300-1600, London, 1973
•Studies in Ottoman social and economic history, London, 1985
•The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire, Bloomington, 1993
•Süleyman the second and his time, Istanbul, 1993
•An Economic and Social History of the Ottoman Empire (Donald Quataert ile birlikte), Cambridge, 1994
•From empire to republic: essays on Ottoman and Turkish social history, Istanbul, 1995
•Sources and studies on the Ottoman Black Sea, Cambridge, 1995
•History of Humanity (editor, Peter Burke ile birlikte), 1999
•Ottoman Civilization (Gunsel Renda ile birlikte), Ankara, 2003
•Essays in Ottoman History , Eren Yayıncılık
•Makaleler 1: Doğu Batı, Doğu Batı Yayınları, 2005
•Fatih devri üzerinde tetkikler ve vesikalar, Ankara, 1954
•Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, Eren Yayıncılık, 2000
•Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 1/1300-1600, Eren Yayıncılık, Prof. Dr. Donald Quataert ile, 2001
•Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 2 / 1600-1914, Eren Yayıncılık, 2004
•Osmanlı İmparatorluğu – Toplum ve Ekonomi, Eren Yayıncılık
•Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Yapı Kredi Yayınları, 2003
•Tanzimat ve Bulgar Meselesi, Eren Yayıncılık
•ABD Tarihi, Allan Nevins/ Henry Steele Commager (çeviri) Doğu Batı Yayınları, 2005
•Şair ve Patron, Doğu Batı Yayınları, 2003
•Balkanlar, (Prof. Dr. Erol Manisalı ile)
•Atatürk ve Demokratik Türkiye , Kırmızı Yayınınları ( 1.Baskı: Temmuz 2007 – 2.Baskı: Aralık 2007 )
•Devlet-i Aliyye (1.Baskı: 2009)
•Kuruluş – Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak
•OSMANLILAR, Fütühat ve Avrupa İle İlişkiler

ENGLISH BIOGRAPHY

Prof. Dr. Halil İnalcık was born in Istanbul in 1916. He is a leading Turkish historian of the Ottoman Empire. He graduated from the Department of History in the Faculty of Language, History, and Geography at Ankara University in 1940. He completed his doctoral degree at his alma mater in 1943. He started working as an assistant in the same department, and became an Associate Professor in 1943 and a Full Professor in 1952. Prof. İnalcık has lectured at many universities including Princeton (1967) and Harvard (1992) as a visiting professor in the United States. From 1972 to 1993, he taught Ottoman history at the University of Chicago. He has given various seminars and conferences in Turkey and abroad. Prof. İnalcık returned to Turkey and founded the Department of History at Bilkent University, where he still teaches. Prof. Dr. İnalcık has published numerous books and articles on Ottoman History. Prof. İnalcık is a member of the Turkish, American, British and Serbian Academies and has been the recipient of eight honorary doctorates.

HAKKINDA YAZILANLAR

Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İstanbul 2005

DÜNYACA TANINMIŞ TARİHÇİMİZ HALİL İNALCIK
Gökhan Tok
Bilim ve Teknik s.357

Osmanlı-Türk tarihi büyük bir tarih; aynı zamanda en çok saptırılmış bir tarih. Milletimiz bu tarihin gerçeklerini dünyaya tanıtacak bir tarihçiyi çoktandır beklemekte idi. Prof. Dr. Halil İnalcık işte bu beklenilen tarihçidir.

DÜNYACA ÜNLÜ tarihçimiz Halil İnalcık’ın yaşam öyküsünü öğrenmek için hayli gerilere gidip, 1905 yılından başlayabiliriz. Rus-Japon savaşının sürmekte olduğu bu tarihlerde İnalcık’ın babası Seyit Osman Nuri , vatanı Kırım’ı terkeder ve İstanbul’a gelir. Seyit Osman bir süre kolonya imalathanesi işletir. Bir dönemin ünlü Osman Nuri kolonyalarını o çıkarmıştır. Bahriye binbaşılarından Seyit Osman’ın kızı ile evlenmeye karar verir. “Babam 1930 yılında annemden ayrıldı ve Mısır’a gidip yerleşti, orada bir dükkân açtı. Türk malları satıyordu. 1934 yılında orada öldü.”
Halil İnalcık, 26 Mayıs 1916 yılında İstanbul’da dünyaya gelir. Savaşlarla geçen bir dönem yaşar çocukluğunda. Milliyetçi bir Türk olan babası, Atatürk’ün Sakarya Meydan Savaşı’nı kazanmasına o kadar sevinir ki “Zafer-i Milli” adında bir şekerleme çıkarmaya başlar. Aile 1924 yılında Gazi’nin Ankara’sına geçer ve burada yerleşir. Küçük Halil, ilkokulu burada, Gazi İlkokulu’nda okur.

“Bütün inkılapları orada yaşadım. Şapka inkılabı olmadan önce biz çocuklar kalpak giyerdik. Şapka inkılabından sonra okulda kalpaklarımızı yere çaldığımızı hatırlıyorum.”

Halil İnalcık yeni harflere geçişi de ilkokulun dördüncü sınıfındayken yaşar. Arapça ve Farsça kurallara göre eski yazı okumuş olması, ileride tarihçi olduğunda çok işine yarayacak, eski belgeleri okumasına olanak verecektir.

Çocukluğundaki anılardan biri de Ulus Meydanı’ndaki heykelle ilgilidir.
“Ulus Meydanı’ndaki abidenin açılışına biz okulca götürülmüştük. Atatürk heykelinin açılışında bir nutuk verme görevi bana ve bir öğrenciye daha verilmişti. O nutkun hazırlanmasına babam karıştı; nutka bir takım Arapça kelimeler ilave ettiği için hoca görevi bana değil öbür çocuğa verdi. Ulus heykelinin bende böyle bir anısı vardır, bunu hiç unutmam.”

İnalcık’ın soyadı, ileride bir tarihçi olacağını işaret edercesine tarihten alınmış bir isimdir.
“Soyadı kanunu çıktığı zaman herkesin belli bir soyadı alması gerekiyordu. Belli bir zaman içinde seçtiğiniz adı nüfus memuruna bildirmeniz gerekiyordu. Vakit geçtiği takdirde nüfus memuru istediği adı size verebiliyordu. O, bizim için İnalcık adını seçmiş. İyi bir şans sonucu İnalcık tarihte meşhur bir adamdır; Harzemşahlar’ın Maveraünnehir’deki valisi idi. İnalcık, Cengiz Han’ın İslam dünyasına saldırmasına neden olmuştur. Moğolistan’dan gelen bir kervanı yağmalamasaydı Cengiz Hanİslam dünyası üzerine saldırmayacaktı.”

Babası aileyi bırakıp Mısır’a yerleştiği için Halil İnalcık’a annesi bakar. Ortaokulda biraz haylaz bir çocuk olduğu için yatılı olarak Sivas Öğretmen okulu’na verilir. 1932 yılında ise Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’na nakledilir.
“Orada biz bir manastırdaymış gibi sabahın erken saatlerinde kalkar, çalışmaya başlardık. Hocalarımız çok seçkin insanlardı. Mesela bunlardan fizik hocamız Nusret Kürkçüoğlu sonradan İstanbul Üniversitesi’nde profesör oldu; edebiyat hocam ise ünlü edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınar idi.”

Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra Halil İnalcık’ın önünde öğretmen olmaktan başka bir yol yok gibi görünmektedir. 1935 yılında karşısına beklenmedik bir fırsat çıkar. O zaman Atatürk, tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni kurar. Kendisi de bir öğretmen okulu mezunu olan Afet İnan’ın çabalarıyla öğretmen okulu öğrencileri yeni kurulan bu okula devam imkanı verilir. Böylece Halil İnalcık’ın Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki günleri başlar.

“O zamanlar Ekrem Akurgal, Sedat Alp Almanya’dan yeni dönmüş ve orada doçent olmuşlardı. Almanya’dan gelen en iyi profesörler hocalarımızdı. Aslında o zamana kadar benim aklımda tarih yoktu. Ben daha çok edebiyat, felsefe gibi alanlar istiyordum. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne ilk girdiğimde Sinolojiyi düşündüm. Fakat sonratarihimizin en önemli döneminin Osmanlı tarihi olduğunu gördüm. Osmanlı arşivlerinde milyonlarca vesika vardı ve ben en iyi işi burada yapabilirdim.”

Üniversite eğitimi sırasında İnalcık, dönemin önde gelen isimlerinden dersler alır; bunlar arasında Fuad Köprülü, Şemsettin Günaltay, Muzaffer Göker, Yusuf Hikmet Bayur gibi isimler vardır. Ortaçağ tarihi derslerini aldığı Köprülü, İnalcık üzerinde büyük bir etki bırakır ve meslek yaşamı boyunca kendisine örnek olur. Halil İnalcık 1940 yılında mezun olduktan sonra Dil ve Tarih Coğrafya Faküytesi’nde kalır ve Yakınçağ Tarihi Bölümü’nde asistan olur. Buradaki akademik yaşantısı, 1972 yılına değin sürecektir. “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” başlıklı doktora tezini iki yıl içinde tamamlar ve doktora payesini alır. İstanbul arşiv belgelerinden derleyerek hazırladığı bu çalışması Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanır. Belgelere dayanarak hazırlanmış bu tez büyük ilgi uyandırır, öyle ki o sırada dekan olan Enver Ziya Karal’ı Bulgar elçiliğinden bir heyet ziyaret eder ve bu tezin Bulgar tarihine yaptığı katkılardan dolayı tebriklerini sunar. Bu da, İnalcık’ın ileride birçoklarının kabul edeceği tarafsız ve doğru tarih yazımı konusundaki hassaslığına bir örnek oluşturur. İnalcık, kendisi için en önemli uğraşının bilimsel araştırmacılık olduğunu belirtiyor.

“Arşivlerde 1432 yılına, II. Murat devrine ait bir tımar defteri buldum. Bu, arşimizdeki en eski defterdir. Onu 1954’te neşrettim. Bu Arnavutluk’a ait bir defterdi ve Arnavutluk tarihine yönelik çok önemli sorunları çözmemize yardımcı oldu. Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam, bunu Türk arşivlerine borçluyum. Bu arşivler çok mühim ve çok zengindir. Sosyal bilimlerle uğraşan Türk bilim adamları bu arşivler sayesinde önemli çalışmalar yapabilirler veTürkiye’nin sosyal bilimlerdeki başarısı bizi Fransa’nın yanına yerleştirir. Fakat zaman zaman arşivilerimizin yönetiminde anlaşılmaz bir düşünce hakim oluyor. Vesikaların tamamını alamayacağımız söyleniyor. Son olarak 1989 yılında defterlerin fotokopilerinin tam olarak çıkışı yasaklandı. Bugün bunların ancak üçte birini alabilirsiniz. Eskiden bu kural geçerli olsaydı ben Tanzimat ve Bulgar Meselesi başlıklı tezimi ortaya çıkaramazdım. Bu vesikaların açıklığı sayesinde bütün dünya çarpıtmalardan kurtulmuş hakiki tarihimizi öğrenecektir. Vaktiyle, Köprülü’nün dışişleri bakanı olduğu zamanlarda tam açıklık vardı. Macarlar kendileri ile ilgili defterlerin fotokopilerini aldılar ve Macarca’ya tercüme ettiler. Macarlar bugün kendi kayıtlarında Türkler aleyhine olan bölümleri düzeltiyorlar. Macar tarihini yalnızca Macar vesikaları ile yazarsanız çok düşmanca sonuçlara varırsınız, ama Türk vesikalarını da kullanırsanız daha dengeli bir tarih ortaya çıkar. Bunu böyle yapmamak bizi Türk tarihinin gerçeklerini öğrenmekten alıkoyar.”
İnalcık bu kapalılığın sıkıntılarını çekmeye başlamış. Öyle ki 1950’li yıllardan beri sürdürmekte olduğu II. Mehmet zamanı Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini incelemesi bu yüzden aksamaya uğramış.

Halil İnalcık tarihçilik anlayışını Fransız Annales ekolu doğrultusunda tanımlar ve çalışmalarını temelde bu bağlamda sürdürür. Bunun en önemli örneğini 1977 yılında Fernand Braudel Araştırma Merkezi’nde Immanuel Wallerstein’ın düzenlediği uluslararası bir konferansta sunduğu bir bildiride görmek mümkündür. İnalcık bu bildiride Annales yönteminin Osmanlı ekonomik ve sosyal tarihine bakışta kökten değişiklikler getirebileceğinden nasıl yararlı olabileceğinden sözeder. UNESCO’nun çıkarmayı tasarladığı Dünya Tarihi adlı kitapta kendisine görev verilmesi, onun tarihçiliğine olan ulusyararası saygının bir işareti sayılabilir.

“UNESCO 1950’lerde bir dünya tarihi kitabı çıkardı. Zaman içinde bu kitabın revizyondan geçirilerek yeniden neşredilmesi gündeme geldi. Ben kitap hakkında bir eleştiri yazdım, benim gibi başka insanlardan da tenkitler gelince UNESCO başkanı eski kitabı tamamen bir kenara bırakarak yenisinin yazılmasına karar verdi. Bunun 5. cildi’nin-ki 1500’den 1800’e kadar olan bir dönemi kapsıyor -editörlüğü bana ve Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Peter Burke’e verildi. Biz bu tarihler arasındaki dünya tarihini aramısda ikiye ayırdık ve benim hisseme Türkiye, Ortadoğu, Afrika, Hindistan, Ortaasya düştü. Biz bu işe dokuz yıl önce başlamıştık, bu yıl bu cildin bütün yazıları tamamlandı.”

“Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikatı ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kenidinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.”

Halil İnalcık’ın iyi bir tarihçi olmasındaki en önemli nedenlerden biri de bildiği yabancı dillerdir şüphesiz. İngilizce, Almanca, Fransızca’yı çok iyi okuyabilen İnalcık, Arapça ve Farsça’yı da kullanabiliyor. Bir sözlük yardımıyla okuyabildiği diller arasına İtalyanca’yı da katabiliyor.Bu, kaynakları araştırmaları için kullanmamasına ve yabancı dillerde yayın yapmasına olanak sağlıyor. İnalcık sayıları yüzleriu geçen makale ve kitaplarıyla dünya tarihçiliğinde seçgin bir yer yapmıştır. Başarısının göstergeleri aldığı ödüllerin çok üzerinde. Bunlar arasında Rockfeller Vakfı, Türk Tanıtma Vakfı, ODTÜ Mustafa Parlar Vakfı, Sedat Simavi Vakfı, Dışişleri Bakanlığı Yüksek Hizmet ödülleri sayılabilir. İnalcık’ın başarılarının bir başka göstergesi de aldığı fahri doktora payeleri. Boğaziçi, Uludağ, Selçuk, Atina, Kudüs İbrani ve Bükreş üniversitelerinden doktora payeleri onun başarısının uluslararası platformda da takdir edildiğini gösterir. İnalcık, 1986’da Amerikan Akademisi’ne, 1993’te British Academy’e üye seçilir ve böylece uluslararası alanda seçkin bir yer alan ilk tarihçimiz olur.

İnalcık iyi bir araştırmacı olmasının yanında yetiştirdiği öğrencilerle de Türk tarihçiliğine değerli katkılarda bulunuyor.

“Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstad var: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki usta Türk tarihçiliğine getirdikleriyle bir yön vermiştir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için, Osmanlıca’ya hakim olmak, bunun yanında batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”

İnalcık, 1972’de otuz yıl ders okuttuğu Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden emekli olunca, Chicago Üniversitesi tarih bölümüne davet edilir. Burada on beş öğrenci yetiştirdikten sonra 1986 yılında ikinci kez emekli olur.

Öğrencilerinden on ikisi çeşitli Amerikan üniversitelerinde Osmanlı-Türk tarihi okutmaktadır. Bugün bu alanda bir İnalcık ekolünden sözedilmektedir. Halil İnalcık çok çeşitli üniversitelerde sürdürdüğü meslek yaşantısına 1993 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde devam ediyor. Bu üniversitede lisansüstü bir tarih bölümü kurmakta. “Burada yaptığım en önemli iş budur. Yeni bir görüşle geleceğin Türk tarihçileri yetişiyor. Dört uzmanla birlikte hazırladığı son eseri ‘An Economic and Social History of Ottoman Empire’ bugün dünya üniversitelerinde el kitabı haline gelmiştir. İnalcık bu eserle Osmanlı Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıtmakla övünüyor.

HABER

İnalcık’a fahri doktora
Zaman 9 Mayıs 2001

Sofya Üniversitesi St. Kliment Ohridski Akademi Senatosu, dünya bilimine katkılarından dolayı Prof. Dr. Halil İnalcık’a fahri doktora (Doctor Honories Causa) unvanı verilmesini kararlaştırdı.
Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İnalcık’a, Sofya Üniversitesi tarafından layık görülen doktora unvanı, 5 Ekim 2001 tarihinde Sofya’da düzenlenecek törenle verilecek.

HABER

Halil İnalcık: Putin’in yaptığı Türkiye’ye açık tehdit
sondevir 9 Mart 2014

Hocaların hocası Halil İnalcık Rusya’nın Kırım konusunda planlarını açıkladı.

Dünyaca ünlü Türk tarihçi Halil İnalcık, Kırım’ın Rusya için Anadolu’yu, Boğazları, İstanbul’u tehdit etme noktasında bir atlama eşiği olduğunu belirterek, “Kırım, Türkiye’yi tehdit etmek için bir merkezdir. Bugün Sivastopol’da, Ukrayna’ya bağlı olmasına rağmen Rus hakimiyeti vardır. Bu neye yöneliktir? Türkiye’ye, Boğazlara ve İstanbul’a yönelik bir tehdittir” dedi.

KIRIM’IN ÖNEMİ

Aslen Kırım Türk’ü olan İnalcık, Ukrayna’da ortaya çıkan krizin ardından Rusya’nın Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde etkisini iyice artırması ve Kırım’da parlamentonun Rusya’ya bağlanma kararı almasına uzanan gelişmelerin tarihsel arka planını değerlendirdi.

Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2 bin bilim adamı arasında gösterilen Prof. Dr. Halil İnalcık, Kırım’ın tarih sahnesindeki önemine işaret etti.

Kırım’ın 1475’te Fatih Sultan Mehmet döneminde Gedik Ahmet Paşa tarafından fethedildiğini hatırlatan İnalcık, Kırım Hanlığının Osmanlı Devleti ile birleşmesinin, Osmanlı İmparatorluğunun Doğu Avrupa’daki gelişmeleri kontrol etmesini temin ettiğini belirtti. İnalcık, Evliya Çelebi’nin de Kırım Hanlığını, kuzeyden gelen tehlikelere karşı bir “sedd-i sedid” (sağlam bir duvar) olarak gördüğünü söyledi.

TATAR YANLIŞ BİR TERİM, ASIL SÖYLENMESİ GEREKEN KIPÇAK TÜRKÜDÜR

Rusya İmparatorluğu’nun, Osmanlı denetimindeki Kırım Türklerini tarih boyunca değişik dönemlerde istila etme ve topraklarına katma girişimlerinde bulunduğuna vurgu yapan İnalcık, Kırım’daki Türkler için Tatar ifadesinin kullanılmasına tepki gösterdi. “Bir yanlışı düzeltmek istiyorum” diyen İnalcık, şöyle devam etti:

“Tatar ismi Moğolcadır. Doğu Avrupa’ya 1240’larda gelen Moğol ordularında Tatarlar vardı. Buradaki Kırım Hanlığını Osmanlı aldıktan sonra, diğer bölgeler Altınordu Moğol Hanlığına tabiydiler. Moğol devletinin tebası olarak bunlara Tatar denildi. Tatar yanlış bir terimdir, asıl söylenmesi gereken Kıpçak Türkü’dür. Kıpçak Türkü’nün lugatı neşredilmiştir, Kıpçak lehçesi vardır. Tatarlık iddiasında bulunmak Moğolluk iddiasında bulunmaktır. Rusya bunu bildiği için kendi nüfuzunu kurmak istediği bütün Türk illerinde Tatar unvanını kullanır. Bugün Azerilere bile Tatar der, oysa ki Azeriler Anadolu Türkü’dür.”

TÜRKİYE İLE RUSYA ARASINDA KIRIM MÜCADELESİ

Son Moskova knezi ve ilk Rus çarı “korkunç” lakaplı 4. İvan’ın, Kazan’ı ve bugünkü Polonya’nın bir kısmını alarak Doğu Avrupa’ya hakim olduğunu belirten İnalcık, “Rus İmparatorluğunun bundan sonra bütün hedefi Kırım Hanlığını da alıp Karadeniz’e girmekti. Kırım Hanlığı, güçlenen Moskova İmparatorluğuna karşı Osmanlı’yı koruyan bir setti. Buna karşın Rus Çarlığı, Kazak denilen grupları Astrahan’dan, Kafkasya’dan, Terek Irmağından gelen, Don Kazaklarını, Terek Kazaklarını, kendi ön kuvvetlerinde kullanarak Osmanlı’nın nüfuz ettiği bölgelere karşı seferlere başladı. Türkiye ile Rusya arasındaki Kırım mücadelesi böyle başlamıştır” diye konuştu.

RUSLAR BİZANS’IN VARİSİ İDDİASIYLA İSTANBUL’U İSTEDİ

İnalcık, 1774’te sonuçlanan Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Rusların Kırım’ı tekrarlanan akınlarla istila etme girişimlerinin olduğunu ve Küçük Kaynarca Anlaşması ile Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmek için bağımsız hale getirdiğini, 1783’te nüfusunun çoğunluğunun Kıpçak Türklerinin oluşturduğu Kırım’ı işgal ettiğini anlattı.

Ünlü tarih profesörü İnalcık, “Kafkasya dahil olmak üzere bütün Karadeniz sahili Rusya’nın hakimiyeti altına girdi. Rusya, bütün Karadeniz’i hakimiyeti altına alınca eski Bizans’ın varisi olmak iddiası ile İstanbul üzerinde hak iddia etmeye başladı. Böylelikle Karadeniz kuzeyinde de Rusları yerleştirmek, Kırım’ı Rus vilayeti haline getirmek için nüfus politikası güttüler” değerlendirmesini yaptı.

KATİL STALİN TÜRKLERİ SÜRGÜNE GÖNDERDİ

Sovyetler Birliği zamanında Stalin döneminde de bu uygulamanın devam ettiğini belirten İnalcık, “Stalin, bir gece Rus kuvvetlerini gönderip, bölgedeki 300 bin Kırım Türkünü, Türk nüfusunu bertaraf etmek için hayvan vagonlarına doldurup Orta Asya’ya, Urallara sürdü” dedi.

KIRIM, TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETMEK İÇİN RUSLAŞTIRILDI

Kırım’ın Rusya için Anadolu’yu, Boğazları, İstanbul’u tehdit etme noktasında bir atlama eşiği olduğunu ifade eden İnalcık, “Kırım, Türkiye’yi tehdit etmek için bir merkezdir. Bugün Sivastopol’da, Ukrayna’ya bağlı olmasına rağmen, Rus hakimiyeti vardır. Bu neye yöneliktir? Türkiye’ye, Boğazlara ve İstanbul’a yönelik bir tehdittir” dedi.
Halil İnalcık, Türkiye’nin bu durumu önlemek için Batı ülkeleri ile ve üyesi olduğu NATO gibi uluslararası kuruluşlarla işbirliğini devam ettirmesi gerektiğini belirtti.
Rusların Kırım’da toplam nüfusun yaklaşık yüzde 60’ını teşkil ettiğine dikkati çeken İnalcık, şunları kaydetti:
“Kırım, Türkiye’yi tehdit etmek için Ruslaştırılmıştır. Bu hakikati bilmemiz lazım. Sürgünden kaçıp gelen zavallı Kırım Türkleri nispeten çok daha az durumdadırlar. Bizim vatanımızı zorla elimizden alıp Türkiye’yi tehdit etmek için Kırım’ı Ruslaştırmıştır. Bu hakikati bilmemiz lazım. Putin bugün askerini Kırım’a getiriyor ve diyor ki ‘Kırım Rus’tur, bizim tebaamızdır’. Bütün hikaye bundan ibarettir.”

NEO-AVRASYACILIK TÜRKİYE İÇİN TEHLİKEDİR

İnalcık, “Neo-Avrasyacılık” diye tanımladığı Rusya’nın bugünkü amacına, Kırım’ı kendi kontrolü altına alarak ulaşmaya çalıştığına vurgu yaptı.
“Putin’in tekrar bir Çarlık imparatorluğu kurma teorisi var” diyen İnalcık, şunları söyledi:
“Rus politikasının bugünkü temeli, Avrasyacılık’tır. Bunu ‘Neo-Avrasyacılık’ diye daha yumuşak hale getirmiştir. Rusya, ‘Polonya’dan, Orta Asya’ya kadar olan milletlerin bulunduğu bölge, kültür bakımından Ruslara bağlı idi asırlarca, bunu ihya etmek lazımdır’ düşüncesindedir. Avrasyacılık anlayışı, biz kardeşiz, sizi Rusya olarak Avrupa’da ve Asya’da sizi koruyoruz, kültürümüzü yayıyoruz anlayışı Gorbaçov döneminde bitti. Kırgızistan, Türkmenistan, Ukrayna gibi milletler bağımsızlıklarına kavuştu. Putin’in bütün gayreti Avrasyacılık teorisiyle, Rusya hakimiyetini yine bu bölgelerde ihya etmektir. Rus boyunduruğu altında bu milletleri toplamaktır. Neo-Avrasyacılığın neticesi Türkiye için tehlikedir. Putin’in bugün Kırım’a ordularını gönderme sebebi Çarlık Rusya’sını ihya etmektir.”

HABER

Halil İnalcık’ın “99 yaş” şükrü
7 Eylül 2014

Tarihe tanıklık eden Prof. Dr. Halil İnalcık 99. yaş gününü kutladı

Tarih bilimi alanında dünyanın saygın isimleri arasında yer alan, Prof. Dr. Halil İnalcık, 99. yaş gününde, “Tanrı’ya bana şu yaşımda bile bir eser verecek imkan verdiği için şükrediyorum” dedi.

Tarihe tanıklık eden eden Prof. Dr. Halil İnalcık, 99. yaş gününü kutladı

Yakınları, dostları, öğrencileri, Bilkent Oteldeki kutlamada İnalcık’ı yalnız bırakmadı.

Prof. Dr. İnalcık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 99 yaşına girerken iftihar ettiği birçok şey olduğunu söyledi.

Türkiye’de ve Amerika’da kıymetli öğrenciler yetiştirdiğini, bunların çoğunun profesör olduğunu anlatan İnalcık, “Yazdığım eserler kadar onlarla da iftihar ediyorum” diye konuştu.

“Tarihçilerin kutbu” olarak anılan Prof. İnalcık, şöyle devam etti:

“Tanrı’ya bana şu yaşımda bile bir eser verecek bir imkan verdiği için şükrediyorum. Önümde en aşağı 6-7 kitap var. Dualarınızla 3-4 sene daha yaşarsam onlar da çıkacak. Ben, kitap için yaşamış bir insanım.”

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin ilk mezunlarından biri olan Prof. İnalcık, 60 kitap ve 400’den fazla makaleye imza attı. Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı, dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2 bin bilim adamı arasında gösterdi.

1950’lerden beri yayınları ve öğretim faaliyetleriyle tarih çevreleri tarafından yakından izlenen İnalcık, ABD’nin önde gelen üniversitelerinde ders verdi.

Çeşitli üniversitelerden fahri doktora unvanları bulunan İnalcık’a birçok kuruluş da şükran ödülleri takdim etti.

HABER

Tarihçilerin kutbu Halil İnalcık, 100 yaşında
Zaman 7 Eylül 2015
ZEHRA ONAT

Büyük tarihçi Halil İnalcık, üç yıl önce Zaman’a verdiği röportajda “Dua edin, 100 yaşımı göreyim.” demişti. İnalcık’ın duası kabul oldu, 7 Eylül 1916’da Kadıköy’de doğan ünlü tarihçi, bugün 100 yaşına girdi. Timaş Yayınları, tarih yazıcılığında çığır açan İnalcık’ın doğum gününü iki ciltlik ‘Tarihe Düşülen Notlar’ kitabıyla kutluyor.

İlber Ortaylı şöyle diyor: “O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyhü’l-müverrihîn (tarihçilerin şeyhi)…” Tarihçilerin şeyhi, yani Halil İnalcık… Bugün onun doğum günü, bir asrı geride bırakan büyük çınar 100 yaşına girdi. Timaş Yayınları, 66 kitap ve 500’e yakın makalesiyle tarih yazıcılığında çığır açan İnalcık’ın doğum gününü iki ciltlik ‘Tarihe Düşülen Notlar’ adlı prestij kitabıyla kutluyor. Bugünden itibaren satışa çıkan eserin birinci cildinde, Halil İnalcık’ın muhtelif yer ve zamanlarda yaptığı konuşmalar yer alırken; ikinci cilt, usta tarihçiyle 1947’den 2015’e kadar yapılmış röportajlardan oluşuyor. Zeynep Berktaş’ın editörlüğünde hazırlanan eser, İnalcık’ın tarihî-güncel birçok konuyu kapsayan ve asırları aşan metodolojik değerlendirmeleri, her biri birer ders niteliği taşıyan konuşmalarıyla birleşiyor ve tarihe düşülen en anlamlı notlardan biri oluyor…

7 Eylül 1916’da, Kadıköy Kızıltoprak’ta bir köşkte, kalabalık bir ailede dünyaya geliyor İnalcık. Tam bir İstanbul sevdalısı olarak yetiştiriyor onu babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey. Surlarda geziyor, müzelere gidiyor, Osmanlı’nın son dönemine, meraklı bir çocuğun gözlerinden bakıyor. Tarih sevgisi de işte bu dönemlerde yeşeriyor içinde.

Daha sonra ilk tahsiline Cumhuriyet’in kuruluş yılında, 1923’te Ankara Gazi Mektebi’nde başlıyor. Ortaöğretimine bir yıl Sivas Muallim Mektebi’nde devam edip, 1931’de Ankara’da tamamlıyor. Lise eğitimini ise o dönemin en iyi okullarından biri olan Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’nde alıyor. O dönemlerin deyişiyle yüksek tahsiline yine Ankara’da, 1935’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde başlıyor. 1940’ta mezun olan İnalcık, Timur üzerine hazırladığı bir seminerle Fuad Köprülü’nün dikkatini çeker ve bir akademisyen olarak yükselişi o günlerde başlar. Köprülü’nün takdir ve tavsiyesiyle 30 Nisan 1940’ta mezun olduğu fakültede Yeni Çağ Kürsüsü’ne ilmî yardımcı tayin edilir.

İnalcık’ın akademideki konumu ve önemi malum. Dünya çapında bir tarihçi o. Dünyanın her yerinden üniversiteler ona fahri doktora unvanları verdi, kitaplarını derslerde okuttu, hatta Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilim adamı arasında gösterdi. Amerikalı ünlü sosyal bilimci Immanuel Wallerstein’dan dinleyelim: “Onu dar anlamda bir ‘tarihçi’ olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir… Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur.”

İnalcık ve edebiyat

İnalcık’ın akademik başarısını bu kısacık alanda anlatmak olanaksız. O yüzden gelin biz onun başka yönlerine değinelim. Büyük tarihçi yalnızca tarihle de ilgilenmiyor, aynı zamanda kendini edebiyatçı olarak da niteliyor. Bundan üç yıl önce “Dua edin, 100 yaşını göreyim.” dediği, Zaman Pazar’dan Samet Altıntaş ve Sevim Şentürk’e verdiği röportajda, “Benim şair olduğumu bilmiyor musunuz?” diye soruyor. İngilizce yazdığı şiirler kadar aruz ölçüsünde yazdığı şiirlerinden de bahsediyor, en sevdiği şairlerden birinin Fuzuli olduğunu söyledikten sonra. Hoca’nın en sevdiği edebiyatçılara gelince; onlar da Halit Ziya Uşaklıgil, Peyami Safa, Refik Halid Karay, Ömer Seyfeddin gibi ustalar.

Büyük ustanın hayatından bahsederken 1945 yılında hayatını birleştirdiği sevgili eşleri Şevkiye Işıl Hanım’dan söz etmeden olmaz. İnalcık, “Eşim beni her zaman destekledi, cesaretlendirdi. Bu sayede dünyaca tanınmış bir akademisyen olabildim. Oysa herkes bu kadar şanslı değildi.” diyor. 44 yıllık yol arkadaşlığı 1989 yılında Şevkiye Hanım’ın hayatını kaybetmesiyle kesintiye uğruyor. Belki de ikinci kavuşmanın cennette gerçekleşeceğini ümit ettiğinden bir daha kimseyle evlenmiyor İnalcık. Hayattaki en büyük pişmanlığı olarak da bütün bu çalışmaların arasında eşine az zaman ayırmasını gösteriyor.

HABER

Bursa Türk Ocağı’ndan Halil İnalcık Sempozyumu
18 Kasım 2015

Dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık adına 100’üncü yaşı dolayısıyla Türk Ocakları Bursa Şubesi’nin organizasyonu ve Uludağ Üniversitesi’nin ev sahipliğinde ‘Bir Büyük Türk’ Bilgi Şöleni gerçekleştirildi.

Dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık adına 100’üncü yaşı dolayısıyla Türk Ocakları Bursa Şubesi’nin organizasyonu ve Uludağ Üniversitesi’nin ev sahipliğinde ‘Bir Büyük Türk’ Bilgi Şöleni gerçekleştirildi.

Uludağ Üniversitesi ve Türk Ocakları Derneği Bursa Şubesi ortaklığında düzenlenen etkinliğe Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz,Türkiye ve yurt dışından gelen akademisyenlerle birlikte ve çok sayıda öğrenci katıldı.

Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde yapılan bilgi şöleninin açılış konuşmasında konuşan Türk Ocakları Bursa Şubesi Başkanı Prof.Dr.Selçuk KIRLI “ Böyle bir faaliyetin organizasyonunda olmaktan mutluluk duyduklarını belirterek katılımcılara hoş geldiniz, onur verdiniz” dedi .UÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay’da, dünya çapındaki tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık adına düzenlenen etkinliğe Uludağ Üniversitesi olarak ev sahipliği yapmaktan mutluluk ve gurur duyduklarını söyledi.

Uluslararası düzeyde düzenlenen bu bilgi şöleninin, bilim insanlarının da önemli katkılarıyla ‘Tarihçilerin Kutbu’ tanımlamasını fazlasıyla hak eden Prof. Drİnalcık’ın hayatının ve eserlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağına işaret eden Rektör Ulcay, “Tarih bilinci ve bilgisi olmadan bugün gerek ülkemizde gerek dünyada olup biteni iyi analiz edebilmek ve gerçekçi bir gelecek vizyonu oluşturabilmek mümkün değildir. Tarihi şuuru yani ortak toplumsal hafızamız, bizi millet yapan başlıca unsurların başında gelmektedir. Prof. Dr. Halil İnalcık hocamız gibi, bizlere tarihi sevdiren ve genlerini taşıdığımız medeniyeti öğrenmeye yönlendiren isimler sayesinde kim olduğumuzu yabancıların gözüyle değil, kendi değerlerimizden öğreniyor ve dünyaya öğretiyoruz” dedi.

YENİ KUŞAKLARA TAM BİR ÖRNEK

Prof. Dr. Halil İnalcık ile bire bir tanışma ve fikir alışverişi yapma şerefine eriştiğinden dolayı kendisini şanslı hissettiğini belirten Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan ise tarih bilimine yaptığı katkılardan dolayı İnalcık’a teşekkür ederek başladığı konuşmasında, “İnalcık hoca, minnet duyulacak bir şahsiyettir. Özellikle Prof. Dr. İlber Ortaylı hocamızın dediği gibi enerjisi ve merakı ile bugünkü yeni kuşaklara tam bir örnek teşkil etmektedir. Sağ olsun, var olsun. Son olarak kendisine dünyamıza ve Türkiye’mize hoş geldin demek istiyorum. Gayreti ve ömrü uzun olsun” dedi.

TÜRK VE OSMANLI TARİHİNİ DÜNYAYA ANLATTI

Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz de Türk tarihine ve tarihçiliğine uluslararası çapta büyük katkılar yapmış birisi olan Prof. Dr. Halil İnalcık’a uzun ve sağlıklı ömürler dilediğini söyledi. İnalcık’ın Türk ve Osmanlı tarihini dünyaya anlattığını vurgulayan Genel Başkan Mehmet Öz, “Kendisi her zaman nazik ve bilgi dolu bir hocaydı. Akademik kariyerimizin başlarında kendisi ile tanıştık ve çeşitli vesileler ile bir araya gelme fırsatı bulduk. Her zaman bizleri dinler ve yol gösterici konuşmalar yapardı. Türk Ocakları olarak, Türk tarihine ve Osmanlı tarihine böylesi önemli katkılar yapan tüm hocalarımızı en iyi şekilde anlamak ve anlatmak için bu bilgi şölenini düzenledik. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Halil İnalcık’ın 100. yaşına girmesi dolayısıyla daha önce kendisi ile yapılmış röportajlardan oluşan bir belgesel gösterisi sunuldu

Bilgi Şölenine katılan bütün yerli ve yabancı konuşmacı tarihçilerce “ O’nun eserleri ve çalışmaları olmasa Osmanlı tarihinden geriye bir şey kalmazdı” denilerek hakkı teslim edilen ve methedilen bu büyük insan yüksek bir katılımla anılmış oldu.

VEFAT-HABER

‘Hocaların Hocası’ Halil İnalcık Hakk’a yürüdü
25 Temmuz 2016

‘Hocaların Hocası’ olarak anılan dünyaca ünlü tarihçi yazar Halil İnalcık’ın Hakk’a yürüdü. 100 yaşında olan İnalcık akademik çalışmalarını sürdürüyordu.

Tarihçi-yazar Prof.Dr. Halil İnalcık, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Güven Hastanesi yetkilileri, 100 yaşındaki Prof. Dr. İnalcık’ın saat 19.10’da yaşamını yitirdiğini bildirdi.

Bilkent Üniversitesinden yapılan açıklamada, Üniversitenin Tarih Bölümünün kurucusu, Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. İnalcık’ın bugün vefat ettiği kaydedildi.

Açıklamada, “Ulusumuza, tüm sevenlerine, Bilkent camiasına ve ailesine başsağlığı diliyoruz.” ifadesi kullanıldı.

Kategoriler: H
Benzer Biyografiler