Halil Kut Biyografisi
Kut ül Amare Zaferinin komutanıdır.
Halil Kut, 1881 yılında İstanbul’da doğmuştur. Enver Paşa‘nın kendisinden bir yaş küçük amcasıdır. 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Kut ül Amare Zaferi nedeniyle “Kut” soyadı verildi. Harp Akademisi’nde Mustafa Kemal ATATÜRK ile sınıf arkadaşı olan Halil Kut, 1905 yılında Harp Akademisi’nden Mümtaz Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
Halil Kut, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu. 23 Temmuz 1908‘de II. Meşrutiyet yeniden ilan edilmesiyle ve 13 Nisan 1909 tarihinde olan 31 Mart Vakası arasındaki dönemde İran‘daki hürriyet hareketine desteğe gönderildi.
23 Ocak 1913 tarihindeki Bâb-ı Âli Baskını‘ndan sonra İstanbul Merkez Komutanlığı’na atandı.
1. Dünya Savaşı sürerken İngiliz 6. Poona Tümeni (Hint Tümeni) Bağdat‘a ilerlemeye çalışırken 22-23 Kasım 1915 tarihlerinde Selman-ı Pak Muharebesi’ni kaybederek geri çekildi ve 3 Aralık’ta Kut ül Amare kasabasına sığındı. Kafkasya Cephesi’nden kolordusuyla beraber Irak Cephesi’ne takviyeye gelen Halil Kut Paşa komutasındaki Osmanlı askerleri, Irak Cephesi’nde Kut ül Amare kasabasında Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu kuşatmıştır. Oradaki Osmanlı ordusunun başındaki komutan Alman generali Colmar von der Goltz Paşa, Bağdat‘ta bulunan karargâhında tifüsten 19 Nisan 1916 tarihinde ölünce, genç yaşta olmasına rağmen Mirliva Halil Kut Paşa 6. Ordu komutanlığına atandı.
29 Nisan 1916 tarihinde Kut ül Amare kasabasında General Charles Townshend komutasındaki teslim olan İngiliz ordusunu esir almıştır.
Çanakkale’de Deniz ve Kara Savaşlarında elde edilen zaferle birlikte Kut ül Amare’de alınan bu zafer, 1. Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti açısından en büyük başarılarından biri olmuştur. 13 general ve 277 subayın yer aldığı 13.300 kişilik İngiliz ordusunun tamamının esir alınması İngiltere’ye 1. Dünya Savaşı’nda en büyük yenilgilerinden birini tattırmıştır.
Irak Ordusu Komutanı Halil Paşa’nın, Kut ül Amare zaferinden sonra 6. Orduya yayınladığı mesaj şöyledir:
Halil Paşa, Kut’un alınmasından sonra Irak askerî valiliğine getirildi.
Halil Paşa, bu zaferin ardından Kut ül Amare kahramanı olarak anılmış ve 1934 yılında Soyadı Kanunu’yla birlikte kendisine Kut ül Amare Zaferinden hareketle Kut soyadı verilmiştir.
1917 yılında Ekim Devrimi‘nin ardından anti bolşevik Rusların zayıflamasından yararlanmak için kurulan, Enver Paşa‘nın kardeşi olan aynı zamanda yeğeni Nuri Killigil paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun ileri harekâtına Halil Paşa da katıldı. I. Dünya Savaşı‘nın sonlarında Azerbaycan‘a hakim olan Rus ve Ermeni birliklerinin Mart Olayları adı ile anılan Müslüman katliamları yapmaları üzerine, Kafkas İslam Ordusu adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan‘ı işgalden kurtarma harekâtı başlattı. 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’yü almıştır.
Halil Kut Paşa, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’nin imzalanması sonrasında Ermenistan‘a büyükelçi olarak atanmasına rağmen, yoldan geri döndürülerek İstanbul‘a getirildi. Daha sonra İtilaf Devletleri tarafından tutuklanmış ve Malta’ya gönderilmek üzere Bekirağa Bölüğü’ne hapsedildiyse de buradan 7 Ağustos 1919 tarihinde kaçarak İttihat ve Terakkicilerden Küçük Talât Bey ile beraber Anadolu’ya geçti.
Daha sonra Anadolu’da Türk Kurtuluş Savaşı‘nın başlaması üzerine o sırada Sivas‘ta bulunan Mustafa Kemal Paşa ile buluştu. Mustafa Kemal Paşa tarafından Sovyetler Birliği‘nin Millî Mücadele‘ye desteğini sağlamakla görevlendirildi. 1920 Haziran’ında Moskova‘ya giderek Sovyet liderleriyle görüştü ve daha sonra Sovyet yönetimi tarafından TBMM Hükümeti’ne gönderilen külçe altınları (8 ton) ve silahları getirdi. Türkistan’a gitti, sonra tekrar Moskova’ya döndü.
O günlerde Rusya ile Almanya arasında seyahatler yapan Enver Paşa, amcası Halil Paşa’yı İttihat ve Terakki’nin Anadolu’ya yeniden hâkim olmasını sağlaması için “Anadolu Müfettişi” ve “öncü” olarak Trabzon’a gönderdi.
İttihat ve Terakkicilerin faaliyetlerini yakından takip eden Ankara’nın bu gelişmelere izin vermesi mümkün değildi. Hükümet, 1921’in 12 Mart’ında Enver Paşa ve Halil Paşalar ile yakınlarının Anadolu’nun herhangi bir yerine gelmeleri halinde derhal sınırdışı edilmelerini emreden bir kararname yayınladı. Kararnamenin altında hükümet üyeleri ile Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın imzaları vardı!
Buna rağmen Halil Kut Paşa bu kararnameyi ve Ankara’nın sınırlardaki birliklere aynı konuda gönderdiği emirleri ciddiye almadı, 1921 Nisan’ının ilk haftasında şimdi Rusya’nın Krasnodar idarî bölümüne bağlı olan sahil kasabası Tuapse’ye, oradan da Batum’a gitti. Mayıs başında Trabzon’a geçti ve iki buçuk ay kaldı!
Daha sonra Türkiye‘de kalmasına izin verilmeyince, Haziran 1921 tarihinde önce Tuapse’ye döndü, oradan Batum’a ve Moskova‘ya gitti. Sovyetler Birliği, 1922 Haziran’ında bütün İttihatçılar’ın Sovyet topraklarını derhal terk etmelerini isteyince Halil Paşa bu defa Moskova’daki Afganistan Büyükelçiliği’nden aldığı bir Afgan pasaportu ile Almanya’ya gitti. Enver Paşa‘nın Türkistan‘da Sovyet yönetimine karşı savaş başlatması üzerine de 1922 yılında Berlin‘e gitti.
Almanya’da da fazla kalmadı; Macaristan’a, oradan da Avusturya’ya geçti. 1922 Ağustos’unda Büyük Taarruz’un zaferle bittiği günlerde Viyana’da böbreklerinden ameliyat oldu, nekahet günlerinin ardından o sırada Ankara Hükümeti’nin temsilcisi olarak İstanbul’da bulunan İbrahim Refet Bele Paşa’ya bir mektup gönderdi ve memlekete dönmesinde mahzur olup olmadığını sordu.
Halil Kut Paşa, Türkiye Cumhuriyetin kurulmasından sonra Hükûmetin verdiği özel izinle Türkiye‘ye döndü.
Halil Kut Paşa, 1909 yılında Safiye (Kut) Hanım’la evlendi ve bu evliliğinden üç çocuğu oldu.
Halil Kut, 20 Ağustos 1957 tarihinde İstanbul’da 76 yaşında gırtlak kanserinden vefat etti.
Halil Paşa, Hayatı boyunca en yakın dostu olarak bildiği rakıdan hastalığının en ağır günlerinde bile vazgeçmedi, rakıyı burnundan midesine uzanan sonda vasıtası ile aldı, hattâ mezarına da rakı dökülmesini vasiyet etti!
Halil Kut Paşa’nın anıları 1972 yılında Kut ül Amare Kahramanı Halil Kut Paşa’nın Hatıraları: Bitmeyen Savaş” adlı kitap olarak basılmıştır.