X

Halit Özkul

Halit Özkul

araştırmacı, yazar

5 Mayıs 1952 tarihinde doğdu.

İletişim E-posta:
[email protected]

ESERLERİ:

Gizli Ordular
(ABD – İzrael Global Devlet Terörü )
Halid Özkul
Siyah Beyaz Yayınları / Araştırma – İnceleme Dizisi

Elinizdeki bu kitap sadece birçok kitabın analizini yapan sıradan bir araştırma kitabı değildir. 25 yıllık bir araştırma ve irdelemenin özgün bir ürünüdür. Global hegemonya sahibi Amerika ve onun küresel yegane stratejik ortağı İzrael’in yerküreyi hangi yöntemlerle ve nasıl kana buladıklarını kanıtlara dayandırma çabasının belgesidir. Açığa vurduğumuz İzrael devleti kaynaklı Jonathan Institute sadece Soğuk Savaş’ın değil, günümüze sarkan “global devlet terörü” sürecinin gizli baş aktörlerinden biri olduğu yıllarca emperyalist ülkeler istihbarat servisleri içindeki “ıslıkçı”lar tarafından dikkat çekilmiş bir örgüttür. Bu çalışma bu örgütün deşifre edilmesi açısından dünyadaki “ilk kitap”tır. Bu örgütün kardeş örgütleri olan Terrorism Research Center ve International Intelligence Summiu’de yeni nesil devlet terörü sisteminin açınımı olarak incelenmiştir. Tabii bilinçli olarak ortaya sürülen “uzman” kisvesi altındaki “terör” simyacılarının “Şiddet ve Terör” olgusunu nasıl “Kinetik” ve Bilim olarak “Kaos” ile harmanladıklarını da bilimsel bilgi olarak irdeliyoruz. Yeni nesil devlet terörü sisteminin kurucusu olan İzrael ve kurumu Mossad’ın yeni nesil think-tankı olan Jonathan Institute’ın diğer ülkelerdeki “doly”lerinin kaynak DNA’sıdır. Biz bu sisteme PAP-DAD (Psikolojik – Asimetrik – Paradoxal – Dezenformasyon – Apolitizasyon – Destabilizasyon) adı veriyoruz ve diğer kitaplarımızda açıklamalarımızı bilgi bilimsel açınımdan açıklamaya devam edeceğiz.
Bizi mutlaka okumaya devam edin…
(Tanıtım Bülteninden)

Türkçe
341 s. — 2. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
İstanbul, 2011, 1. Basım
ISBN : 9786055646356

Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler(Gizli Ordular)
Halid Özkul
Destek Yayınları / Politik Araştırma Dizisi

MI5’in IRA İçindeki Ajan Provokatörü
– ‘Çakal Carlos’ Şehir Efsaneleri
– Abdullah Yusuf Azzam’ın Radikal Pan-İslâmizmi
– “Acta Est Fabula”; Pentagon – CIA ve Radikal – Müslümanlar
– Pentagon ve 11 Eylûl
– CIA’dan Savaş Ağalarına 200 Bin Dolar Rüşvet
– ABD Savaşı ve Boru Hattı Politikaları…
– “ABD, Ladin’i Teslim Almadı”
– Bir CIA Laboratuvarı Filipinler
– Afrika’nın “Çatışma Elmasları” ve WDC
– Gladio Kurucularından Cossiga’nın Ajan Provokatörler İtirafı
– Maoculuktan Neo-Naziliğe Horst Mahler’in Gizemli Yolculuğu
– Operasyon Gladio: Terörizmle Savaş İçin Ana Kalıp
– Usame Bin Ladin ile Aliya İzetbegovic İlişkisi
– Gizli Servislerin Romancıları ve Parapsikoloji

Başka bir yerde okuyamayacağınız daha bir çok bilgi ve olayı bu kitapta okuyacaksınız…
(Tanıtım Bülteninden)

Türkçe
363 s. — 2. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
İstanbul, 2011, 1. Basım
ISBN : 9786054455669

Gizli Ordular RT-CFR-BG-TC
Halid Özkul
Sorun Yayınları / Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi

“Gizli Ordular” serisinin ikinci kitabı olan bu kitabımız, Türkiye’de adı yeni duyurulan burjuvazinin gizli örgütleri üzerinden yapılan bilinçli yanlış bilgi vererek bilgisizleştirmeye (dezenformasyona) karşı bilimsel bakış açısı ile cevap vermek üzere hazırlanmıştır. Sadece bu örgütlerin değil, insan(lık)ın varoluş mücadelesinin bütün örgütlerinin tarihsel kökleri kısa anekdotlar olarak verilmiştir. Bu nesnel temel üzerinden gerçek yapılanmaların örnekli anlatımları sunulmuştur. Böylece; bilim ve akıldışı saptırıcı yayınların kurgularına başvurarak bilgi vurgunculuğu yapan medyatik modern meddahların maskelerinin düşürülmesi amaçlanmıştır.

Pazarın küreselleşerek evrenselleştiği günümüzdeki Emperyal-Zion’un post-mandater/post-faşizm dönemseli strateji ve taktikleri bu konunun önemini karşımıza çıkarmaktadır. Tarihsel çözümün zorunlu sınıfsal görüş ufkundan bakarak; “neden?”, “niçin?”, “nasıl?”in önemli bir boyutuna, işte bu kitabımızda cevap vermiş bulunuyoruz.
(Tanıtım Yazısı’ndan)

Türkçe
384 s. — 2. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
İstanbul, 2005, 1. Basım
ISBN : 9799754311456

Gizli Ordular CIA
Halid Özkul
Sorun Yayınları / Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi

Elimizdeki kitap, Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi’nin sekizinci kitabıdır. Araştırmacı yazar Halid Özkul bu çalışmasıyla emperyalizmin en donanımlı örgütü ile bağlantılı kuruluşların çok yönlü kurumlaşmasını, işleyişini, kendi meşrebince açığa vurmaktadır. Kapitalizm-emperyalizm bir dünya sistemi olarak Sovyet deneyiminin çözülüp başka bir yapıya dönüşmesiyle birlikte gezegenimizin bütün alanlarını hegemonyası altına alma sevdasına kapılmıştır. Hegemonların gündemini yeterince bilmeden, emperyalizme karşı tutarlı, donanımlı ve organize güçleri bir araya getirmeden ne insanın ve ne de insanlığın sosyal kuruluşu mümkündür.

Emperyalizm istediği kadar emekçi halklara saldırsın, ‘komplo teorileri’ üretsin tarihsel ömrünün sınırına dayandığının bilincindedir. Sosyal sınıf ve emekçi halklar sosyolojik gerçekliği varken, sınıflar mücadelesi giderek keskinleşirken, dünya ‘kuzey’ ve ‘güney’ yarımküreler olarak ayrışı saflaşırken bilinçli ve organize kurumlaşmalarla ilerici insan, emperyalizme karşı mücadelenin yol ve yöntemlerini de bulacaktır.

Emperyalizmin çok yönlü kışkırtmaları, provokasyonlar, ‘komplo teorileri’, düşük yoğunluklu savaşlar, iç savaş manipülasyonları, psikolojik savaşlar, ‘doğal’ ve birer gerçeklik ise de, Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar insanın ve insanlığın sosyal kurtuluşu için evrensel ölçekte çıkış yolu bulmakta gecikmeyecektir. Bu türden çabalar gelişme gösteriyor. Emperyalizmin Yakın Doğu’ya müdahalesinden sonra Uzak Doğu ve Avrasya’ya müdahalesi, ezilen ve sömürlen emekçi halkların kurtuluşunun işaretlerini de bağrında taşıyor.

Emperyalizme karşı, tutarlı bir mücadele, hegemonları ve gündemini ayrıntılı olarak tanımakla başlar.

Halid Özkul, ‘Gizli Ordular-CIA’ isimli eseriyle, bu konular üzerindeki bilgilerimizin odaklaşmasını, emperyalizmi-hegemonları ayrıntılı tanımamızı sağlıyor. Bu çalışma yazarın üç ciltlik kitabının (CIA-MOSSAD-ERGENEKON) birincisidir.
(Arka Kapak)

Türkçe
350 s. — 3. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
İstanbul, 2001, 2. Basım
ISBN : 9789754311211

HALİT ÖZKUL’UN KENDİ KALEMİNDEN SOYAĞACI

(Soyağacı çizimleri teknik nedenlerle gösterilememiştir.)

ANNESOY

Büyük ananenin ananesi (Şerîfe Lebâbe Hatun) tarafı Rumeli-Romanya (Gagavuz ya da Kırım Tatarı) kapıkullarından – Büyük annenenin büyük babası Mahmut II.(1808–1839)nin “sol peyki”(Peyk el-Hâc’Alî), Çorum-İskilip’e dağdan suyu getirip ilk çeşmeyi (Ali Bey Çeşmesi -1813) ve ilk han olan Sulu Han (bugün yok edilmiş olan) imâr ederek vakf etmişler (Bu su sistemi vakfı İskilip’te halen “Haceli” suları olarak biliniyor). Büyük annene Hüsniye Hanım’ın ikinci eşi kökenleri Pontusluluğa dayanan Rize-Sürmene’den Süleyman Ağa oğlu Hammâmîzade (Yenikapı Mevlevihanesi-Saray’a alınış III.Selim dönemi) İsmail Dede Efendi’nin (doğum,1777 İst.- 1802 evlenmiş- ölüm Mekke, kolera- 1846) torunlarından Hacı Kâmil Efendi.

Muhammed el-Kuşçu: Türkistan ve Maveraünnehir Emirî Timur’un torunu Uluğ Bey’in doğancıbaşısı
Oğlu, Ali Kuşçu(Semerkand ?- İstanbul 1474): Gökbilim, dilbilim bilgini, feylosof. Akkoyunlu’ların elçisi olarak geldiği İstanbul’a, daha sonra “Fatih” Mehmed’in isteği üzere yerleşmiştir.
Kardeşi Mustafa el-İmadi:
Oğlu, Muslihud-din Yavsi Ahmet el-İskilibi: Eşi Ali Kuşçu’nun kızı Sultan Hatun. Bayezit II’nin “Hünkâr Şeyhi”.
Oğlu, Ebussuud Efendi (İskilip 1490- İstanbul 1574): Tefsir ve fıkıh bilgini. “Kanunî” Süleyman ve Selim II. döneminin Şeyh-ül İslâm’ı(1545–1574). Bursa(1518), İstanbul(1529) kadısı. Rumeli kazaskeri(1537).
Yeğeni, Abdülkadir Şeyhi Efendi (İstanbul 1514- 1594): [babası mutasavvuf Şeyh Kerim Hacı Efendi.] Şam, Mısır, Bursa, İstanbul kadısı. Anadolu ve Rumeli kazaskeri. Şeyh-ül İslâm(1587).
Hüsniye Kamil (Denker) Hanım: Enver Paşa’nın annesinin yakın dostu. Bu dostluk, Hüsniye Hanım’ın Salihat-ı Nisvan tarikatının baş kadın efendisi olmasından da kaynaklanabilir. Hilâfetin tasfiyesi sırasında Dolmabahçe Sarayı talan edilmiş, Sultan Reşad’ın “cülûs tahtı” çöplüğe atılmış. Çöplükten tahtı tanıyan Mürüvvet Hanım tarafından Serencebey’deki köşke taşınmış. (İstanbul’un işgalinden önce Sıraselvilerde bir apartmanda oturulmuş, işgal sırasında Hasene hanımın yardımları ile Serencebey’deki köşke taşınılmış).Oradan da sonradan taşınılan Harbiye Orduevinin karşısındaki apartmana götürülmüş. (Bu apartmandan taşınma sırasında çalınan taht, 1998’de bir müzayede de Eczacıbaşı tarafından satın alındı). Her cuma ikindi zamanı Dar-ül Acuze’nin müdürü ve önemli yetkilileri, Enver Paşa’nın kız kardeşleri (Mediha Orbay ve Hasene Hanım), “Güzel” Atıfet Hanım (İzmir Sûikastı davası “idam” sanığı İttihatçı Dr. Nazım’ın eşi), Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Kığılıgil’in eşi gibi İttihatçı saraylı hanımlar, sarayda halayık olarak çalışmış olup apartmanda koruma altında bulunan hanımlar toplanırlar. Önce Kur’an okunur, sonra Hüsniye Hanım Cülûs Tahtına otururmuş. Sırasıyla önce davet edilmiş olan erkekler sonra da hanımlar; Hüsniye Hanım’ın önce elini sonra çıplak olan ayağını öperlermiş. Daha sonra gülsulu muhallebiler yenirmiş. Bu ayin bittikten sonra, bitişikte bulunan odaya geçilir, önceden hazırlanmış olan aperatif-kanepeler yenip, şampanya içilirmiş. Hüsniye hanım vefat ettiği zaman, ölüm döşeğinde aynı ekip son defa bu ayini tekrarlamış ve tarikat tarihe karışmış. Öldüğü akşam kızı Mürüvvet Hanım, küçük Şükran (Küçümen)’ı alıp pencereyi açarak bağırarak geri gelmesi için dakikalarca bağırmışlar. Aynı apartmanda sokağa düşmemesi için toparlanmış olan eski halayıklar münasip kişilerle evlendirilerek aile kurmaları da sağlanmış. Bunlar sarayda iş yapmış ya da onların tanıdığı zanaatkarlar. (Bahçevan, marangoz gibi).

Mürüvvet Peykoğlu: 31yaşında üç çocukla dul kalınca, Maliye Velâketinde çalışmaya başlamış Birinci Dünya Savaşı sırasında Maliye’de müdüre görevine getirilen ilk kadın olmuş. Savaşın son döneminde Haziran-Ekim 1918’de kızkardeşi Rabia Kamil ile beraber, Almanya’ya kardeşi M. Remzi Kamil Bey’in yanına gitmiş. İstanbul işgal edilince İttihatçılara yakınlığından dolayı işten ayrılmış. Cumhuriyetin ilânından sonra Üsküdar’daki şimdi yok edilmiş olan Tekel idaresinin rıhtımdaki depolarının müdüresi olmuş, muavini ise Yenişehirlizade M.Halid (Özkul) beyin eşi Karadağlı Refika Hanım olmuş. Tekel’den emekli olmuşttur.

Ali Muslihiddin Peykoğlu: Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra aynı lisede okutman, öğretmen, müdür muavini görevleri yürütmüş. Galatasaray ve millî takımın sağbek oyuncusu olarak yıllarca spor yapmış, iki sefer kulüp başkanı olmuştur. Kulüp başkanı iken vefat etmiştir. Gençlik yıllarında İttihatçı sosyetenin çapkını olarak ün yapmış, şarkıcı Müzeyyen Senar’ın bir dönem sevgilisi olmuştur. Daha sonra “tövbekâr” olup lisede din dersi hocalığına başlamıştır. Galatasaray’daki “Muslih Hoca” lâkabı buradan gelmektedir. Kendisinden yaşça büyük olan bir generalin tek çocuklu dul eşi olan Muzaffer Hanımefendi ile evlendirilmiştir.

Hatice Nusret İlter: Mürüvvet hanımın aile dostlarından Karadağlı Feriha Hanım’ın oğlu olan Harp okulu öğrencisi Süleyman Şefik ile evlendirilmiştir. S. Şefik İlter orgeneralliğe kadar yükselmiş, emekliliğinde Etibank’ın Genel Müdürü iken vefat etmiştir.

Emine Melâhat Özkul: Ablası gibi Fransız Kız Ortaokulundan mezun olmuş. Galatasaray Lisesi’de memur olarak çalışmış. Daha sonra Cankurtaran’daki Maarif Velâketinde Hasan Ali Yücel ve Hasan Ali Ediz’in sekreterliğini yapmıştır. Oradan emekli olmuştur. Mürüvvet hanımın aile dostlarından Em. Dnz. Yar. M. Halid Bey’in oğlu Ahmet Fethi Özkul ile evlendirilmiştir. En küçük oğlu İ.H.Özkul’un oğlunun doğduğu (21.20) günün sabahı (10.00) vefat etmiştir.

Fatma Rabia (Kâmil) Denker: Almanya’ya ağabeyi M. Remzi Bey’in yanına üniversite tahsili için gitmiş fakat Almanya’nın yenilgisi ve iç karışıklıklar üzerine İstanbul’a dönmüştür. Almanca ve Fransızca bilen (yaşlılığında İngilizce’de öğrenmiştir) Rabia Hanım ilk Kadın Dergisi’ni yayınlamıştır. Resim öğretmeni ile evlenmesine annesinin izin vermemesi üzerine Pera’da “Yok-Yok” adı ile bir mağaza açmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kadın Dergisi’ni Latin harflerle tekrar basmıştır. Amerikan Kız Koleji’nde Almanca öğretmenliğine başlamış fakat lezbiyen eğilimi iddiası ile okuldan uzaklaştırılmıştır. Bir Alman ve koyu Hitler hayranı olan Rabia Hanım savaş yıllarında Park otelin kafesinin saygın müşterilerinden olmuştur. Menderesçiliği sonucu, Adalet Partisi’nin Bakırköy Kadınlar Kolu Başkanlığını da yürütmüştür. Türkiye Anneler Derneği üyeliği de yapmıştır. Yoksulluk içinde vefat etmiştir.

M. Remzi (Kamil) Denker: Üniversite öğrenimini Almanya’da yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Paris’e yerleşmiş ölene kadar orada ikamet etmiştir. Paris’te gömülüdür. Genellikle II. Dünya savaşının bitimine kadar Çekoslovakya’nın Calrsbad (savaş sonrası adı değiştirilmiş) kentinde otelde kalmıştır. (Avusturya–1927 / Çek–1929/ Londra–1936). Berlin 1936 Olimpiyatları sırasında Almanya’da bulunmuş. İstanbul ziyaretlerinde sürekli Park Otelde kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından ölene dek, ticari temsilcilikle geçinmiştir. Türkiye’deki ortağı Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Kığılıgil) olmuştur. Alman askeri istihbaratı(Abwehr)na bağlı DIA (Deutscher Innen- Und Aussenhandel / Invest-Export / Hauptlieferant / Veb Inex Berlin / Industricanlagen-Export) kuruluşunun ticari temsilcisi olarak görünmüştür. Nuri Paşa’nın 1949’da ölümünden(!) sonra demiryolu projesi için uğraştıysa da başarılı olamamıştır. Kanserden(!) vefat etmiştir. Ölümünden sonra Abwehr’in yalnızca önemli ajanlarına verdikleri ünlü “Enigma” şifre makinası eşyaları arasında bulunmuştur. Amiral Canaris’in İsviçre branşına bağlı bir V-Mann olduğu anlaşılmıştır. Hitler’i iktidara getiren “Thule” örgütünün kurucusu(!) ve Canaris’in ekibinden Baron Rudolf von Sobettendroff’un en yakın dostu olmuştur.

BABASOY
Moğolistan (Ankara Meydan Savaşı–20 Temmuz 1402) Timur tarafından Konya-Niğde’nin Güllüce (bugün ilçe) karyesinde bir köy kurulması için yer ve onlara hizmet için iki Türkmen (Oğuz) köyü verilmiş (halen bu üç köydekilerin soyadları Özkul, fakat Türkmen olanlar Moğol olanlara hala düşman!). Timur’un yanında İzmir ve Foça seferlerine katılmış olmaları büyük olasılık. Bir kolun İzmir-Bayraklı arasında o zaman yerleştiği zannediliyor. (Günümüzde Manisa’da Moğol köyleri bulunmakta.)Cengiz han’ın anasoy-klanından gelen Moğolca aynı anlamdan Türkçeleştirilmiş boy adları Gümüşgerdanoğulları – At yetiştirmekte usta oldukları için Osmanlılar sipahi beyi olarak liyakat vermişler. Niğde-Adana yöresinde dağılmışlar. XVIII. yüzyılın sonlarında Ege yöresine doğru yerleştirilmeye başlanmışlar. Gümüşgerdanoğulları’ndan Ege yöresinde iskân edilenlerin erkekleri genellikle Rodoslu ve Giritli kadınlarla evlenmişler. Helenistan’da Teselya’da Osmanlılarca kurulmuş olan Yenişehir’deki ikametgâhlarını Balkan harbi sonucu terk etmek zorunda kalmışlar. Edremit, İzmir-Karşıyaka-Bayraklı yörelerinde kök salmışlar…

Ahmet Fethi Bey (Paşa): Süvari mirlivası(tuğgeneral) iken görevli bulunduğu Halep’te zamanın Halep Valisi’ni rüşvetçilikten dolayı İstanbul’a şikâyet ettiği için, Vali tarafından zehirlenerek öldürülmek istenmiş. Hasta hali ile at üstünde Güllüce’ye kaçarak hayatını kurtarmış. Emekliyle ayrılıp, Helenistan-Tesalya’da bir Osmanlı kenti olan Yenişehir’e(Larissa) yerleşmiştir. İzmir ve İstanbul’a da devamlı gidip geldiği ve aile ilişkileri olduğu bilinmektedir.

Yenişehirlizade M. Halid Bey: Deniz Harp Okulundan mezun olduktan sonra üsteğmenken Rodos’a sürgüne gönderilmiş(1903). Daha sonra sivil-asker olarak Makedonya’ya gönderilmiş. Teşkilât-ı Mahsusa’nın ilk nüvelerinin içinde olmuştur. Karadağ’da Refika hanımla tanışarak onu Selanik’e kaçırmıştır. (Anlatılana göre üç gün bir hamamda saklanmışlar. Refika hanım ailesi tarafından ölene kadar dışlanmıştır.) Balkan Harbi çıkınca, İzmir’e gelip Bayraklı’ya yerleşmişler. Bugün Piyale fabrikasının olduğu yerde bağ evi yaptırarak üzüm yetiştirmişler. Pasaport’ta bir Vapur Acentası kurarak kaptanlığa başlamıştır. Arapça, Farsça, Rumca, Helence, Fransızca bilen M. Halid Bey, Ege ve Akdeniz’deki ilk Türk Armatörlerindendir. 1915 Doğu Anadolu’daki Ermeni çatışmaları sırasında Erzurum’a müfettiş olarak gönderilmiştir. Orada şahit olduğu olayları doğru olarak aktardığı raporunun kabul edilmemesi üzerine Teşkilat-ı Mahsusa’dan istifa etmiştir. Oğlu Ahmet Fethi’ye Kur’ana el bastırarak Mason ve İttihatçı olmamasına dair yemin ettirmiştir. Usta bir ûd yorumcusu olan M. Halid Bey’in “Mahmut” mahlası ile bazı besteleri Türk müziğine kazandırmıştır. “Sakın geç kalma erken gel” şarkısının bestesi de ona aittir. Bestelerinde “M” imzası atmıştır. İstanbul’da babasının da bağlı olduğu, Mevlânakapı Mevlevihanesine mensup olmuştur. Topkapı-Maltepe’de (Sağmalcılar) ve Bakırköy-Osmaniye’de yazlıkları geçmiştir. İzmir’in işgali üzerine Kasımpaşa’ya taşınmışlardır. Yüzbaşı iken Tepebaşı Gazinosu sahibi Leblebi Mehmet ile Tophane’deki cephanelikten, cephaneliğin karşısına açtıkları leblebi dükkânından tünel kazarak ulaşmışlar buradaki silâhları kaçırmışlardır. ”Felâh-ı Vatan” gurubuna üye olmuş, “Kara Mahmut” lâkabı ile faaliyet yürütmüştür. Anadolu’ya subay sevkiyatında görev almıştır. Taşkışla’daki odasının altındaki top kamalarının saklı olduğu odaya masasının altını delerek ulaşmış ve kamaları Maltepe’deki yazlık köşke saklatmış Bakırköy-Baruthaneden Anadolu’ya sevk ettirmiştir. Durumu İngilizlerin anlaması üzerine, işbirlikçi mahkeme tarafından idama mahkûm edilmiştir. Kasımpaşa’da sıkıştırılmış, camii imamının onu saklamayı reddetmesi üzerine ölümden, Rum komşusu Hristo’nun karısı Marika’nın onu ceyiz sandığı içine saklayıp, sandığı hasta yatağı haline dönüştürmeleri sayesinde kurtulmuştur. (İstanbul’un kurtuluşunda tutuklanan Hristo’yu “Bekirağa” koğuşundan kurtararak imamı tutuklattırmıştır). İngilizler tarafından arandığı için Güllüce’ye kaçmış, buradan Kuvva-ı Millî’ye için asker devşirilmesini organize etmiştir. Kurtuluştan sonra binbaşı rütbesi ile MM’de çalışmaya başlamış son Halife Abdülmecid Efendi’nin sağ kolu olarak nitelenerek “Hilafetin İlgası” sırasında Deniz yarbayı olarak emekliye ayırılmıştır. “İstiklâl Madalyası”nın karşılığında para istenmesi üzerine madalyayı reddetmiştir. İzmir’deki Vapur Acentası’nı İstanbul’a naklederek armatörlüğünü sürdürmüştür. İzmir’deki bağı arkadaşı olan Tahsin Piyale Beye satarak Kurtuluşta bir apartman satın almıştır. Bohem yaşamından dolayı elindeki mülklerini kaybetmiştir. İkinci Dünya Savaşının başlaması üzerine ticari sıkıntıya girmiştir. 1940’lı yıllarda acente ortağının “Tuz-Branda Bezi” skandalına karışması üzerine iflâs etmiştir. İntihar etmeye kalkmış, akli dengesini yitirerek felç olmuştur, 1951 yılında vefat etmiştir.
İzzet Bey: Süvari subayı olarak Filistin Cephesinde çarpışırken İngilizlere esir düşmüş. Mısır’daki esir kampından kaçarak İstanbul’a gelmiş, Halid Bey aracılığı ile Anadolu’ya geçerek Anadolu Moğollarından kurulu süvari alayında Sakarya ve Büyük Taaruz’da süvari subayı olarak görev yapmıştır. Süvari albayı olarak emekli olmuştur. 33. Suvari Alayı ile birlikte İzmir’e ilk girenlerdendir. Sirozdan vefat etmiştir. Eşinin adının ismi Saime 1903–1987 Babası Ömer Efendi (Öner) Saray Harmancıbaşısı 3 padişah ve Atatürk zamanında tütün rejisinin başında imiş. Hatta bir anekdot var. (Anlatan Simten Özkul) İzmir de Atatürk e süikast düzenlendiğinde saraydan gelen hizmetlilerin hepsini inceleyip işin içindekileri asıyorlar. Ömer Efendiyi Atatürk odasına çağırır. Masanın üzerine iki adet sigara koymuş. “iç Ömer Efendi” der. Ömer Efendi “Utanırım senin yanında sigara içemem” der. Atatürk “Ben izin veriyorum” der. Bunun üzerine Ömer Efendi sigaranın birini yakar bir nefes alır. “Onu söndür, bunu yak”der Atatürk. Ömer Efendi ikinci sigarayı yakar ve bir nefes alır. “Söyle bakalım Ömer Efendi bu ne sigarası, bu ne sigarası?” diye sorar. Ömer Efendi” Efendim bu sana bu sene yaptığım harman, bu da geçen seneki” deyince Atatürk” Bırakın Ömer efendi yerinde kalsın” der.

Melih Özkul: 27 Mayıs darbesinde tank üsteğmeni olarak görev yapmıştır. Talât Aydemir’in 28 Şubat hareketini desteklemiş. 21 Mayıs darbe girişiminde yüzbaşı olarak görev yaptığı Sivas’taki tank bölüğünü Ankara üzerine sevk etmiştir. Ankara girişinde tutuklanmıştır. Talât Aydemir’le yargılandıysa da daha sonra affedilen subaylarla beraber orduya dönmüştür. 1973’te Çorlu’da kıdemli tank yarbayı iken sağlık nedeni ile albaylığına üç ay kala emekliliğini istemek zorunda kaldı. Uzun yıllar özel sektörde idarecilik yapmıştır.

Ahmet Fethi Özkul: Çocukluğunda babası ile birlikte Mevlânakapı Mevlevi Dergâhı’nda semazenlik yapmıştır. Biri küçük biri büyük iki Osmanlı semazendelerini gösteren ünlü kartpostal fotoğrafındaki Osmanlı çocuklarından küçüğüdür. Babasından ûd çalmayı öğrenmişitir. İzmir’de Fransız Erkek Lisesi’nden mezun olmuştur. Altay spor kulübünde futbolculuk yapmıştır. İzmir’in Yahudi kökenli lavantenlerinin yanında muhasebeci olarak yetişmiştir. Akraba evliliği olan birinci evliliği döneminde İzmir Karşıyaka’da oturmuştur. İstanbul’a ikinci evliliği olan Melâhat Peykoğlu ile evlenmek için gelmiştir. Galatasaray dergisinde çalışmaya başlamıştır. Daha sonra Aşir Efendi Caddesi’nin Yahudi tüccarlarının yanında muhasebeciliğe başlamıştır. Burada Türk Mâlî tarihine geçen “İzmirli Fethi Bey” formülü adı altında defter işleme biçimini geliştirmiştir. (Gerçek anlamda kitabına göre vergi kaçırma formülü). Vehbi Koç’un ilk muhasebecilerindendir. Daha sonra Mıngırdıç Şellefyan (Şellefyan ile S.S.Demirel arasında “Pera Palas” bağlantısının sırdaşı olmuştur) ve Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın özel muhasebeciliğini yapmıştır. Bakırköy-Kartaltepe Mensucat fabrikasının kuruluşuna katılmış hem personel, hem de muhasebe müdürlüğünü yapmıştır. Emekliliğinde Enka’nın kuruluşu sırasında muhasebe müdürlüğünü de yapmıştır. Yaşamı boyunca koyu bir İsmet Paşa taraftarı olmuş onun CHP’den ayrılmasından sonra o da alevi Türkiye Birlik Partisinin Bakırköy ilçe başkanlığında da bulunmuştur. Mevlevi mutasavvuf olduğu için olduğu için Bektaşi babası gibi hürmet görmüştür. 12 Mart darbesi sonrası en küçük oğlunu soruşturan siyasi şube gözaltısı sırasında (1972), yediği dayak sonucu kaburga kemiklerine aldığı darbın ciğerde açtığı yaranın kansere dönüşmesi sonucunda 1980 yılı yazında vefat etmiştir.

Kategoriler: H
Benzer Biyografiler