doktor, yazar
Türk Ocakları Eski Genel Sekreteri
1891 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Mehmed Ali Bey annesi Lütfiye Hanım’dır. Kasımpaşa Hadikai Marifet ve Mercan İdadisi’nde okudu (1908). İstanbul Tıp Fakültesi’nden askerî doktor olarak mezun oldu.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda önemli hizmetlerde bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nda Sina Cephesi’ndeki Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Hastanesi’nde başhekim olarak gönderildi. Hastahane, Sina’dan sonra Kudüs’e nakledildi.
Küdüs’ün 1919’da elden çıkmasından sonra İstanbul’a geldi. Ordudan ayrıldı ve Haydarpaşa Hastahanesi’ne başhekim oldu.
Kısa bir süre sonra Antalya’ya İl Sağlık Müdürü olarak tayin edildi. Gerek Antalya’da gerekse daha sonra görev yaptığı Adana’da, o dönemin en önemli ve öldürücü hastalığı olan sıtma ile savaştı, başarılı sonuçlar aldı. Sıtma Savaş Kurumu, bu çalışmalar üzerine oluşturuldu. Sağlık Bakanı olan arkadaşı Adnan Adıvar ile bazı konularda anlaşamadığından resmi görevinden istifa etti. İstanbul’a yerleşti ve serbest hekim olarak mesleki çalışmalarını sürdürdü.
Türk Ocakları’nın kuruluşunda Tıbbiyelilerin öncüsü oldu. Türk Ocakları Merkez Heyeti’nde Genel Sekreter olarak görev yaptı. Türk Ocakları’nın kapalı olduğu dönemde, Türk Yurdu dergisinin 12 sayısını yayınladı.
Zeki Velidi Togan ve İsmail Hami Danişmend ile Türklük isimli bir dergi yayınladı. Bu nedenle 1944 yılında Türkçülük Davası sanıkları arasında yer aldı.
1944 Türkçülük Davası’nın 23 mağdurundan biridir. Duruşmalar sırasında yüzbaşı rütbesinde askeri doktordu. Mahkeme süresince 1,5 yıl tutuklu kaldı. Duruşmalar sonunda mahkeme, beraatına karar verdi.
20 Haziran 1969 tarihinde vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Hem sıtma ile hem komünistlerle savaştı: Dr. Hasan Ferit Cansever
Mahmut Çetin
Ufuk Ötesi
Fikir adamı, tıp doktoru ve yazar Hasan Ferit Cansever, 1891 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Mehmed Ali Bey annesi Lütfiye Hanım’dır. Kasımpaşa Hadikai Marifet ve Mercan İdadisi’nde okudu (1908). İstanbul Tıp Fakültesi’nde okurken, milliyetçi fikirlerle tanıştı ve Türk Ocakları’na devam etti. Tıp Fakültesi’nden askerî doktor olarak mezun oldu (1914). Dahiliye mütehassısıdır. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda önemli hizmetlerde bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nda Sîna Cephesi’ndeki Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Hastanesi’nde başhekim olarak gönderildi. Hastane, Sîna’dan sonra Kudüs’e naklediliyor. Küdüs’ün 1919’da elden çıkmasından sonra İstanbul’a geldi. Ordu’dan ayrıldı ve Haydarpaşa Hastanesi’ne başhekim oldu.
Sıtma ile savaştı
Dr. Hasan Ferit Cansever, İstanbul’daki görevine başladıktan kısa bir süre sonra, Antalya’ya İl Sağlık Müdürü olarak tâyin edildi. Gerek Antalya’da gerekse daha sonra görev yaptığı Adana’da, o dönemin en önemli ve öldürücü hastalığı olan sıtma ile savaştı, başarılı sonuçlar aldı. Sıtma Savaş Kurumu, bu çalışmalar üzerine oluşturuldu. Hasan Ferit Cansever, Sağlık Bakanı olan arkadaşı Adnan Adıvar ile bazı konularda anlaşamadığından, devletteki görevinden istifa ederek İstanbul’a yerleşti ve serbest hekim olarak meslekî çalışmalarını sürdürdü.
Türk Ocakları Genel Sekreteri
Türk Ocakları’nın kuruluşunda asıl ocaklılar nüvesini oluşturan Tıbbiyelilerin öncüsü idi. Kuruluştan sonra da hayatı boyunca Türk Ocakları Merkez Heyeti’nde Genel Sekreter olarak görev yaptı. Türk Ocakları’nın kapalı olduğu dönemde, Türk Yurdu’nun 12 sayısını yayınladı. 1914 yılında aydınların köylü ile teması için Köycülük hareketini başlatmıştır.
1944 Milliyetçilik Olayları
Dr. Hasan Ferit Cansever’in, tevkif edilip 1944 Türkçülük Dâvâsı sanıkları arasında yer almasının sebebi, Zeki Velidi Togan ve İsmail Hâmi Danişment ile birlikte yayınladıkları “Türklük” isimli dergi ve muayenehanesinde bulunun “Tutsak Türk illeri birliği ve dilekleri” isimli vesikadır.(1) Cansever, 1944 Türkçülük Dâvâsının 24 mağdurundan biridir. Duruşmalar sırasında yüzbaşı rütbesinde askerî doktordur. İddianame’de “Memlekette her yeniliği bir masonluk addeden doktor” diye suçlanan Cansever, anti-emperyalist çizgisi net bir kişiliktir. Milliyetçiler arasındaki tartışmalarda itidal tavsiye ederek aklıselimi tercih etmiştir. Mahkeme süresince 1,5 yıl tutuklu kalmış ve duruşmalar sonunda beraatına karar verilmiştir.
İETT doktoru
Dr. Hasan Ferit Cansever 1944 yılında Elektrik Tramvay İdaresi’nde doktorluğa başlar, 1946 yılında da Elektrik Tramvay İdaresi Başhekimi olur. Bu görevden sonra Sular İdaresi Hekimliği de yapan Cansever, bu tarihten sonra serbest hekim olarak çalışmaya başladı. Gıda ile ilgili araştırmalar yapan Cansever’in bir ilginç yönü de vejeteryenliğidir. Cansever’in Türk Ocağı dışında üye olduğu tek sivil toplum örgütü Hijyenik Vejeteryenler Derneği’dir.(2) Dr. Hasan Ferit Cansever, 20 Haziran 1969 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Eserleri:
Sarı Tehlike(1924), Tevrat’a Nazaran Yakın Şark’ta Yamyamlık (1926), Gıda Tarihi ve Modern Gıda Bilgisi (6 cildi).(3)
Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından her yıl geleneksel olarak verilen Türk Ocakları Armağanları’ndan biri de Dr. Hasan Ferit Cansever Hizmet Armağanı’dır. Türk Ocağı’nın ödüllerinden birine Cansever’in adının verilmesi, anlamlı bir davranış olmuştur.
KAYNAKLAR
(1)Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga İlhan E. Darendelioğlu Burak Y. 3.Baskı İstanbul 1994 sf.121-124
(2)Türkiye’de Kim Kimdir ? Dr. Abdullah Nebioğlu, Nebioğlu Y. İstanbul 1961 sf.720
(3)Türk Sağı Sözlüğü Hüdavendigar Onur Burak Y. İstanbul 2001 sf.125
HAKKINDA YAZILANLAR
Dünyayı Güzelleştirmek: Turgut Cansever’le Konuşmalar
Beşir Ayvazoğlu
Timaş Yayınları
Kasım 2012, 176 sayfa,
ISBN: 9786050807585
“Cansever Hoca, kaynağını çok aradığı bir hadis-i şerife dayanarak sanatın asıl vazifesinin dünyayı güzelleştirmek olduğunu söyler, estetiğini ve mimarî felsefesini bu görüşe dayandırırdı. İçinde mutlu bir hayat sürebileceğimiz güzel dünyanın, avutucu eğlencelerle değil, şehirleri ve konutları insanın “eşref-i mahlûkat” olduğu göz önüne alınarak yeniden inşa etmek suretiyle kurulabileceğine inanmıştı. Meskenin insanları sadece yağmur ve soğuktan koruyan barınaklar olarak görüldüğü, insanın güzel bir dünyada yaşama ve çevresinin oluşmasına katılma hakkı ve sorumluluğu kabul edilmediği sürece, Cansever Hoca’ya göre, asıl mânâsında beşerî ve güzel bir çevre meydana getirmek mümkün değildi.” Beşir Ayvazoğlu
Edebiyat dünyamızın usta kalemi Beşir Ayvazoğlu, Türk-İslâm medeniyetini koruyan, geliştiren ve bir yaşam biçimi olarak neşreden Osmanlı bakıyyesi aydınların örnek hayatlarını gelecek nesle taşımaya Bilge Mimar Turgut Cansever’le devam ediyor. Ayvazoğlu’nun nefis üslubuyla okur kendisi kâh Turgut Cansever’in çok az bilinen çocukluk ve gençlik zamanlarında, kâh babası Doktor Hasan Ferit Cansever’in Türk Ocaklarını kurmak için verdiği mücadelelerin içinde buluyor. Turgut Cansever’in “Dünyayı Güzelleştirmek” olarak özetlediği mimarî felsefesine, sanat görüşüne ve bütün dünyada kısa sürede müthiş bir hızla gelişen şehirleşmenin Türkiye’de nasıl tezahür ettiğine dair görüşlerini kendisiyle sohbet ediyormuş gibi okuyacaksınız.