Almanya Eski Başbakanı
1930 yılında Ludwigshafen kentinde doğdu. Frankfurt ve Heidelberg’de eğitim gören Kohl avukat oldu. Bir süre sonra Hıristiyan Demokrat Parti’ye katılan Helmut Kohl,1976’da Federal Parlamento’nun milletvekili bir üyesi olarak o yıllardaki başkent, Bonn’a gitti.
İyi bir çıkış yakalayan Kohl, kısa sürede partisinin genel başkanlık koltuğuna oturarak muhalafet lideri konumuna geldi. Schmidt koalisyonunun 1982’de çökmesiyle başbakan vekili olan Kohl, partisinin 1983 seçimlerini kazanması üzerine başbakanlık koltuğuna bu kez emaneten değil kalıcı olarak oturdu. Kohl, başbakanlıkta kaldığı süre içinde çok önemli başarılara imza attı.
Bu başarıların en dikkat çekeni iki Almanya’nın birleşmesini sağlamak oldu. Doğu Almanya’nın 1989’da Batı ile birleşmesinin ardından bir zamanların iki farklı ülkesi olan Birleşik Almanya’da 1990’da düzenlenen genel seçimleri Hıristiyan Demokratlar’ın kazanması üzerine bir kez daha başbakan oldu.
Kohl “Birleşik Avrupa” fikrinin ateşli savunucularından biri olmasına rağmen Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığına karşı tutumuyla dikkat çekti. 1998’de düzenlenen seçimlerden Sosyal Demokrat Parti’nin galip çıkması üzerine Kohl başbakanlığı Gerhard Schröder’e teslim etti.
Bir süre sonra partisinin genel başkanlığını da bırakan Kohl, Hıristiyan Demokratlar’a bir tür üstün hizmet nişanı anlamına gelen “Onursal Başkan” seçildi. Ancak, Kohl’ün iktidarı döneminde partisine yüklü miktarlarda yasadışı bağışlar yapıldığının ve Kohl’ün ülkede aranan bir silah tücarıyla ilişkisi olduğunun ortaya çıkması büyük bir politik skandala yol açtı.
Kohl onursal başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Kohl’ün yasadışı bağış yapanların isimlerini açıklamamakta direnmesi, Hıristiyan Demokrat Parti’de bir dizi artçı şoka neden oldu.
HABER
Kohl: Diktatörlük yapmasaydım, Euro olmazdı
Selçuk Gültaşlı
Zaman 10 Nisan 2013
Avrupa Birliği’nin 4 yıldır mücadele ettiği mali krizin temel sebebi olarak gösterilen ortak para birimi Euro’nun doğum hikâyesine ilişkin yeni bir sır ortaya çıktı.
Dönemin en mühim Avrupalı aktörlerinden eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl Euro’nun doğuşunu “diktatörce” davranmasına bağladı. Kohl, “Diktatör gibi davranmasaydım Euro olmazdı.” dedi.
2002’de yapılan ancak geçtiğimiz günlerde bir gazetecinin doktora tezinde ortaya çıkan bu itiraf, Euro’nun Almanlar tarafından çok zor benimsendiğini bir defa daha teyit ediyor. “Bismarck’tan sonra Almanya’nın ikinci kurucusu” olarak anılan Kohl, Euro’yu Alman halkına sorması durumunda kesinlikle ‘hayır’ cevabı alacağını, bu yüzden “diktatör” gibi davranarak Euro’yu dayattığını itiraf ediyor.
Alman devletinin kurucusu Otto Von Bismarck’tan sonra en uzun süre başbakanlık yapan Kohl (1982-1998), Avrupa’nın en muteber para birimi marktan vazgeçmesinin sebebini “savaşları engellemek” olarak açıklıyor. Akademik dünya, genelde Batı’nın özelde Fransa’nın iki Almanya’nın birleşmesine tek şartla ‘evet’ dediğini, o şartın da Almanya’nın marktan vazgeçmesi olduğu tezini benimsiyor. Siyasi bir proje olarak başlayan Euro’nun yeterli iktisadi yapılanma ile desteklenmemesi bugünkü mali krizin temel sebebi olarak zikrediliyor. ‘Birleşmeye karşı Euro’ planının mimarları Mitterrand ve Kohl gerekli iktisadi altyapıyı kurmamakla eleştiriliyor. 11 yıl sonra yayınlanan mülakatta “birleşmeye karşılık mark” sorusuna muhatap olan Kohl, en sert muhalif Fransa Cumhurbaşkanı Francois Mitterrand ile bu konuda pazarlık yaptığını kabul etmiyor. Hem Mitterrand’ın hem de kendisinin “Avrupa’da bir daha savaş olmasın” fikrinden hareket ettiklerini belirten Kohl, Fransız liderin danışmanlarından Almanya’nın birleşmesine direnmesi yönünde telkinlere maruz kaldığını vurguluyor. “Fransa Dışişleri, Almanlar ne kadar bölünmüş olursa o kadar iyi, diye düşünüyordu.” diyen Kohl, Mitterrand’ı Euro’nun değil, karısının ikna ettiğini iddia ediyor.
Gelini Türk olan Hıristiyan Demokrat Kohl, Türkiye’nin AB sürecine itirazı ile de biliniyor. 1997’de yapılan Lüksemburg Zirvesi’nde Doğu Avrupa ülkeleri ile Rum Kesimi ve Malta’ya adaylık statüsü verilirken, Türkiye Kohl’ün ısrarı üzerine bu listeye alınmamıştı. Kararı protesto eden Ankara, aday ilan edildiği 1999’a kadar AB ile siyasi ilişkilerini askıya almıştı.