askeri doktor
genel cerrah
albay
Tıbbiyeli Hikmet
1901 yılında Balıkesir’in Savaştepe ilçesinde doğdu. Posta-Telgraf memuru Hakkı Bey’in oğludur.
18 yaşında Tıbbiye 3. sınıf öğrencisiydi. 4 Eylül 1919 tarihinde toplanan Sivas Kongresi’nde İstanbul’u temsil etmek için Tıbbiye’den delege seçildi.
Kongre’de kurtuluş için ABD ve İngiliz mandası önerenler oldu.
Tıbbiye öğrencisi İstanbul delegesi Hikmet Boran heyecanla mandanın kabul edilemeyeceğini söyledi.
Atatürk, Hikmet Boran’ın bağımsızlık çıkışını onayladı. Kongrenin eğilimi bu çıkışla bağımsızlıktan yana oldu.
Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Hikmet Boran ve arkadaşı Yusuf Balkan Tıbbiye öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’ya geldi. İki arkadaş Cebeci’deki Asker Hastanesi’nde görevlendirildi. O zaman ortaya çıkan tifüs salgınına karşı aşı üreten ekip içinde yer aldı.
Bu başarıdan dolayı Teğmen rütbesi verildi. “Sıhhiye Subayı” olarak, Büyük Taarruz’a katıldı.
Milli Mücadele’den sonra İstanbul’a dönerek, Tıbbiye’deki öğrenimini tamamladı.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Genel Cerrah olarak mesleğini sürdürdü. 1940’lı yıllarda gönüllü olarak Sarıkamış’a gitti.
1945 yılında İstanbul’da vefat etti.
AİLE
Dr. Hikmet Boran, sanatçı Orhan Boran’ın babasıdır.
Aile, Rus İşgali üzerine Abhazya’dan Trabzon’a gelmişti.
HAKKINDA YAZILANLAR
Tıbbiyeli Hikmet
B.Suat Çağlayan
Bilgi Yayınevi
Selanik kaybedilmiş, topraklar işgal altındadır. Açlık, yoksulluk tüm yurdu ele geçirmiş, vatan evlatları çocuk yaşta askere gitmeye başlamıştır. Direnişin meşalesini yakmak için yanıp tutuşan genç delikanlı, toprakları uğruna gözünü kırpmadan canını vermeye hazır olan askerlerin hayatlarını kurtarmak için Mekteb-i Tıbbiye’de eğitim alır. Yurdunu kurtarmak için çıktığı yolda asla geri adım atmaz, çalışır çabalar. Hürriyet için eğitimini bitiremeden kendini cephelerde bulur.
Memleket yorgun, halk yılgındır. Tıbbiyeli bu genç ise bağımsızlık aşkının önemli temsilcilerinden biri olacaktır. 14 Mart 1919 Tıp Bayramı, bu genç önderliğinde okulun iki kulesi arasına asılan büyük bir Türk bayrağı ile işgal protesto edilerek kutlanır. Amerikan mandası mı yoksa İngiliz mandası mı tartışmalarının olduğu zor zamanlardır. Daha 19 yaşındayken Tıbbiyelileri temsilen Sivas Kongresine katılan genç, hürriyet aşkıyla Mustafa Kemal Atatürk’ü tehdit edecek kadar gözü kara bir vatanperverdir. Kongrede arka sıralardan ayağa kalkan genç:
“Paşam, delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler, beni buraya bağımsızlık davamızı başarma yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, her kim olursa olsun karşı koyar ve onları kınarız. Olmayacak şey ama manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi bile reddeder ‘Mustafa Kemal vatan kurtarıcısı değil, vatan hainidir’ deriz.”
İçi vatan sevgisiyle dolup taşan bu hürriyet sevdalısı, aydın genç Tıbbiyeli Hikmet’tir.
Mustafa Kemal, “Evlat, müsterih ol. Gençlikle kıvanç duyuyor, gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak bile mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm” konuşmasını vatan aşığı Hikmet’in sözleri üzerine yapar.
Kendisi de askeri bir tıbbiyeli olan Kültür Eski Bakanı Suat Çağlayan’ın kaleme aldığı roman, dönemin koşullarını, mücadeleleri, umudu, fedakârlığı, savaş içinde filizlenen bir aşkı anlatıyor. Tıbbiyeli Hikmet, sadece insan hayatını değil, aynı zamanda ülkeyi kurtarmaktan da mesul olan vatanperver bir hekimin, Hikmet Boran’ın yaşam öyküsünü anlatıyor. Anadolu hastanelerinde görev yapan, halkın üstüne bir kâbus gibi çöken hastalıkları durdurabilmek için üretilen aşının kendi üzerinde denenmesine izin veren Hikmet Boran makama değil, hizmete değer vermiş bir Türk hekimidir.
Tıbbiyeli Hikmet, sizi Kurtuluş Savaşı’nın zor zamanlarına götürecek muhteşem bir roman. İmkânsızlıklar içinde yurdunun kurtuluşu için mücadele veren Tıbbiyeli bir gencin ülkesine olan bağlılığı topraklarımızı savunanlara bir kez daha minnet duymamızı sağlarken boğazınızı düğümleyecek. Genç bir askeri hekimin güçlü duruşu, ömrünü mesleğine ve vatana adayışı gençlere ilham verecek. Onların, “Ben vatanım için ne yapabilirim?” sorusunu sormalarını sağlayacak.
HAKKINDA YAZILANLAR
Dr. HİKMET BORAN ve OĞLU
E. Alb. Şahap Osman ARAS
13 Mart 2014
1901 yılında Balıkesir’in / Savaştepe İlçesinde doğan Hikmet Boran, Posta-Telgraf Memuru Hakkı Beyin oğludur.
18 yaşında Tıbbiye öğrencisi iken, 4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresinde İstanbul’u temsil eden delegelerden birisiydi. Aslında, Kongreye katılmak üzere, Tıbbiye’den iki delege seçilmişti. Ancak, Sivas’a gidiş-dönüş için sadece bir kişiye yetecek para toplanabildiğinden, Hikmet Beyin arkadaşı Yusuf Bey gidemeyip, İstanbul’da kalmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Kongre’nin açılış gününde karşılaştığı olumsuz durumdan çok rahatsız ve üzgündü. Maalesef, birçok delege, İstiklal (Bağımsızlık) mücadelesinin sonuçsuz kalacağını düşünüyor; kurtuluş için ABD veya İngiliz mandası (himayesi) öneriyordu. 30 Ekim 1918’de, Osmanlı Hükümetinin Bahriye Nazırı olarak Mondros Ateşkesini imzalayan Hüseyin Rauf Bey bile (Balkan Savaşında yazdığı “Hamidiye” destanını unutmuş) manda yanlısı olmuştu.
Kongreyi kendine getiren, Tıbbiye’nin 3. Sınıf öğrencisi Hikmet Bey oldu.
Heyecanla ayağa kalkarak;
“Paşam” dedi.
”Delegesi bulunduğum Tıbbiye, beni bağımsızlık için başlattığınız çalışmalara katılmak için gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz.
Eğer, Kongre böyle bir karar verirse, bütün gücümüzle karşı çıkacağız. Bu düşünceyi siz bile onaylamış olsanız, size de karşı çıkacağız.
O zaman (Gazi Mustafa Kemal Paşayı) vatanımızın kurtarıcısı değil, batırıcısı sayacağız.”
Kongrenin havası değişmiş, kimi Delegelerin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
İşte bu, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın beklediği andı.
“Arkadaşlar, Gençliğe bakın! Türk Milletinin taşıdığı kanın soylu kanıtına bakın” diye söze başladı. Sonra Hikmet Beye döndü;
“Üzülme Çocuğum… Gençliğimizle övünüyor; onlara güveniyorum.
PAROLAMIZ: YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM’ dür!” dedi.
Bunun üzerine Hikmet Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yanına giderek ellerine sarıldı. Gazi Paşa da O’nu alnından öptü.
Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulunca; Hikmet Bey, arkadaşı Yusuf (Balkan) Beyle birlikte, Tıbbiye’deki öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’ya geldi. İki arkadaş Cebeci’deki Asker Hastanesinde görevlendirildiler. O tarihte, “tifüs salgını” halkımızı ve özellikle cephedeki askerimizi kırıp geçirmekteydi. Onlar, “tifüse karşı aşı üretmek için deneklik de yaparak”!
Tabip Albay İbrahim Tali Bey’in (Öngören) başkanlığında gece/gündüz çalıştılar.
Bu başarıları ödüllendirildi, Teğmen rütbesi verildi. Hikmet Bey, “Sıhhiye Subayı” olarak, Büyük Taarruza katıldı. Zafer’den sonra İstanbul’a dönerek,
Tıbbiyedeki öğrenimini tamamladı.
HİKMET BEY “14 MART TIP BAYRAMININ” ONURLU ADIDIR
Ülkemizde, batılı anlamdaki tıp eğitimine (Sultan 2’nci Mahmut döneminde)
14 Mart 1827 günü Tıbbiye’nin kurulmasıyla başlanmıştır.
14 Mart günü “Tıp Bayramı” olarak, her yıl nasıl ve neden kutlanmaktadır?…
1919 yılında, Tıbbiye İngiliz askerlerinin işgali altındadır.
14 Mart günü Hikmet Bey’in önderliğindeki Tıbbiye Öğrencileri, Tıbbiye binasının kuleleri arasına büyük bir Türk Bayrağı asarak, işgale ve emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesini başlattılar. Hikmet Beyin Sivas Kongresi için delege seçilmesinde,
bu olay etkili olmuştur.
Cumhuriyet kurulduktan sonra, Dr. Hikmet Boran Bey (Genel Cerrahlık) mesleğini yürütmüş; siyasetten uzak durmuştur. Kongredeki görevini, kişisel çıkarları için asla kullanmamıştır. O’nun biricik oğlu, Sunucu / Yazar Orhan Boran da (30 Haziran 1928 – 26 Mayıs 2012) babasının tarihi kimliğiyle hiç böbürlenmemiş; aksine, bir sır gibi saklamıştır… Tabip Yarbay Hikmet Boran 1944 yılında Sarıkamış’ta, kar altında kalan Mehmetçikleri kurtarmaya çalışırken ciğerlerini üşüterek verem hastalığına tutulmuştur. İstanbul’daki Sanatoryum sağaltımıyla şifaya kavuşamayıp, 1945’te ölmüştür.
Mezarı, İstanbul / Karacaahmet Şehitliğindedir.
Saygı ve Rahmetle anıyoruz.
ATATÜRK, Sivas Kongresi’nin bu genç delegesini her zaman anımsamıştır.
Balıkesir İlinden milletvekili adayı olmasını önerdiğinde; “Hikmet Bey Giresun doğumludur, Balıkesir’e uzaktır” diyerek, savsaklamışlardır. Oysa “Giresun” Balıkesir’deki Savaştepe İlçesinin eski adıdır. Bir kezinde, Hikmet Bey sağ olduğu halde, “öldü” bile diyebilmişlerdir…
Gazi Mustafa ATATÜRK’ün 15-20 Ekim 1927 günleri arasında, Türk Milletine sunduğu NUTUK (SÖYLEV) “GENÇLİĞE SESLENİŞ” ile sonlanır.
Orada ATATÜRK’ün umutlandığı ve de görevlendirdiği Gençlik, Dr. Hikmet Boran’lardır.