Humeyni

Humeyni Biyografisi

İran İslam Devrimi’nin siyasi, hukuki ve ruhani önderidir.

Humeyni, 24 Eylül 1902 tarihinde İran‘ın Humeyn şehrinde doğmuştur. Asıl adı Ruhullah soyadı Mustafavî’dir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Humeyni’nin babası O beş aylık iken öldürüldü. Annesi Hacer hanım da 15 yaşında iken vefat etti. Humeyni’nin babası Seyyid Mustafa’dır.

Humeyni, İran’da Muhammed Rıza Şah Pehlevi rejimine son verip İslam Cumhuriyetini kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şiî önderdir.

Humeyni, 15 yaşındayken o güne kadar kendisini büyüten annesi ve halası ölünce kimsesiz kaldı. 1919 yılında İslami ilimler üzerine eğitim almak için gittiği Arak kentinde Şeyh Abdülkerim Hairi’nin öğrencisi oldu. 1922 yılında Kum kentine yerleşti. 1930 yılında, doğduğu kentin anısına Humeyni soyadını aldı.

Felsefe, mantık, kelâm, fıkıh, irfan ve öteki İslam ilimleriyle ilgili çok sayıda kitap yazdı.

İmam Humeyni, İslam bilimleriyle ilgili eserlerinden çok, Muhammed Rıza Şah Pehlevi‘ye karşı açıkça tutum alması, Batı nüfuzuna karşı çıkması ve devlet yönetiminde İslami kuralların geçerliliğini uzlaşmaz biçimde savunmasıyla tanındı. 1950’lerde ayetullah, 1960’ların başlarında da büyük ayetullah unvanını alarak Şiî molla hiyerarşinin en üst katına yükseldi.

Humeyni, 1929 yılında 27 yaşında iken 15 yaşındaki Betül Sakafi ile evlendi. Mustafa Humeyni, Zehra Musavi, Sadiqeh, Farideh Musavi, Ahmet Humeyni adlarında çocukları oldu.

5 Haziran 1961 tarihinde meydana gelen kanlı olaylardan sonra rejim aleyhine yaptığı bir konuşma sonucu tutuklanarak Tahran’daki İşretâbâd askeri ceza evine konuldu. Serbest kaldıktan bir yıl sonra, kapitülasyon tasarısı aleyhine yaptığı ateşli konuşmasının ardından tekrar tutuklandı. Ancak bu kez cezaevine değil, 4 Kasım 1965’te Türkiye’ye sürgüne gönderildi.

Humeyni, Muhammed Rıza Şah Pehlevi‘nin 1962 ve 1963 yıllarında yaptığı toprak reformu programı çerçevesinde bazı dinsel vakıfların mülklerine el konulmasına muhalefet ettiği için tutuklandı. Humeyni bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 4 Kasım 1964 tarihinde Türkiye‘ye sürgüne gönderildi.

Önce Ankara’ya getirilen Humeyni Ankara’da Bulvar Palas Oteli’nin 514 numaralı odasında kaldı. Beş gün sonra götürüldüğü Bursa‘da Farsça bilen askeri istihbarat uzmanı Albay Ali Çetiner’in evinde kaldı.

Humeyni Bursa’da eve girer girmez Çetiner’in eşi Melahat Hanım’ın başının açık olmasına sinirlenerek örtünmesini istedi. Bayan Çetiner karşı çıkınca daha da sinirlendi ve sesini yükselterek yanındaki İranlı albaya bağırmaya başladı. Durumu anlayan Ali Çetiner karısından odadan çıkmasını rica edince ortalık yatıştı.

Humeyni Çetinerler’in evine ilk geldiği günlerde bir başka olay daha yaşandı. Çetinerler’i ve Melahat Çetiner, oğulları Tanju ve Tolga ile 12 yaşındaki kızı Payan vardı. Humeyni başı açık Payan’ı görünce homurdanmaya başladı. Sesini yükselterek Hafzali’ye İran’ca “gız.. gız..” diye birşeyler söyledi. Eliyle 12 yaşındaki Payan’ı gösteriyor aynı masada bir kadınla yemek yemeyeceğini söylüyordu. Albay Çetiner’in eşi duruma çok sinirlendi. Bir daha da Humeyni ile aynı masaya oturmadı.

Bursa’da evde kapalı kalan Humeyni’nin canı sıkılmaya başlamıştı. Sokağa çıkmak istediğini söylemeye başladı ancak MİT Türkiye’de cübbe ve sarıkla sokağa çıkılamayacağını söyleyince vazgeçti. Daha sonra Albay Çetiner kendisine ceket pantalon ve gömlek getirdi hatta cübbe görevi gören pardösü de verdiler ancak Humeyni reddetti. Israrları fayda etmeyince 4 aylık bir aradan sonra pes etti ve gömlek, pantalon ve pardösü giymeye razı oldu. “Tahriru’l-Vesile” adlı kitabını bu dönemde yazmaya başladı.

Humeyni hayatında ilk ve son kez Türkiye’de denize girdi. Yanında oğlu Mustafa, Ali Çetiner, İran’dan Şah’ın izniyle ziyarete gelen Mollalar, SAVAK ve MİT korumaları olduğu halde Florya plajına giden Humeyni denize giren kadınları görünce öfkeyle başını çevirdi ve derhal kafeteryaya çıkılmasını istedi.

Bu arada Mustafa mayo yerine uzun ve paçalı donuyla denize doğru yürüdü. Çevrede bulunan kadın ve erkekler Mustafa’yı donla görünce alay etmeye başladı. Plajı bir anda ıslık ve yuh sesleri doldurması Mollalar’ı çok sinirlendirdi. Bu olaydan üç gün sonra aynı ekip Kumla’ya gitti ve Humeyni çevrede kimsenin bulunmamasından yararlanarak denize gireceğini söyledi. Peştemal istedi. Ali Çetiner’in “Peştemalla denize girilmez” demesine çok sinirlendi. Alelacele bulunan bir havlu ile denize girdi ve çok mutlu oldu.

İran İslam Devrimi’nin lideri Ayetullah Humeyni 1964’te sürgün geldiği ve 1 yıl boyunca kaldığı Türkiye’de İran Şahı Muhammed Rıza Şah Pehlevi‘yi devirme planlarını yaptı. Humeyni’nin doğrudan emri ve maddi desteğiyle kurulan İslam Cemiyetleri Koalisyonu siyasi cinayetler düzenlemekle görevlendirildi. Rejime muhalif liderler bu örgüt tarafından öldürüldü. Humeyni Türkiye’de sürgünde bulunduğu sırada Başbakan Mansur yine bu örgüt tarafından öldürüldü.

Türkiye’ye beş parasız gelen Humeyni’ye Türkiye’de bulunduğu sırada para yağdı. İran’dan gizli yollardan ve resmi ziyaretçilerden Humeyni’ye gelen paraların haddi hesabı yoktu. Gelen altınları yatağının altında koyacak yer kalmayınca ayrı yerlere koymaya başladı. Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi‘nin para gönderme isteğini ise sert bir şekilde reddetti.

Türkiye’de 1 yıl kaldıktan sonra Şahın adamlarının tavsiyesi üzerine Irak‘a sürgüne gönderildi. Şiilerce kutsal sayılan Irak’ın Necef kentine yerleşti. Şahın devrilmesi ve İran’da bir İslam cumhuriyeti kurulması yönündeki çağrılarını oradan sürdürdü.

6 Ekim 1978 tarihinde de Şahın baskısıyla, Irak lideri Saddam Hüseyin Humeyni’yi Fransa‘ya gönderdi. Fransa’da Paris’in bir banliyösü olan Neauphle-le-Chateau’ya yerleşti. Humeyni yine şah yönetiminin yıkılması ve bir İslam cumhuriyetinin kurulması yolunda yoğun bir propaganda girişimlerine devam etti. Mesajlarını ilettiği teyp bantları İran’da gitgide genişleyen bir kitleye ulaştı. 1978 sonlarında kitle gösterilerinin, grevlerin ve halk arasındaki hoşnutsuzluğun bütün ülkeye yayılması karşısında Muhammed Rıza Şah Pehlevi 16 Ocak 1979 tarihinde İran’ı terk etmek zorunda kaldı.

Humeyni, bunun üzerine 1 Şubat 1979 tarihinde İran’a dönerek görkemli bir şekilde karşılandı. Devrimin siyasi, hukuki, ruhani lideri olan İmam Humeyni, dört gün sonra bir hükümet görevlendirdi. 1 Mart 1979 tarihinden itibaren Kum şehrine yerleşti.

Aralık 1979 tarihinde yapılan anayasa referandumuyla İran İslam Cumhuriyeti kuruldu ve Humeyni ömür boyu siyasi ve dinsel önder olarak seçildi.

Humeyni, İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasından sonra ülkede hükümet politikasının belirlenmesini büyük ölçüde içtihat yetkisine sahip ulema üstlendi, İmam Humeyni ise değişik gruplar arasında hakemlik etmekle ve kişisel ağırlığını kullanmasını gerektiren önemli konularda son kararı vermekle yetindi. Hukuk düzeni olarak İslami hukuk uygulanmasına geçildi. Kadınların başlarını kapamaları zorunlu kılındı, Batı müziği ve alkol yasaklandı ve şeriat yasalarında belirtilen cezalar uygulamaya kondu.

Humeyni döneminde hem ABD‘ye, hem de Sovyetler Birliği‘ne karşı uzlaşmaz bir tutum sergilendi. Humeyni’nin onayı ile 4 Kasım 1979 bir gurup İranlı genç Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni ele geçirerek 66 ABD vatandaşını rehin aldı ve 29 Ocak 1981 tarihine kadar rehin tuttu.

22 Eylül 1980 – 20 Ağustos 1988 tarihleri arasında Saddam Hüseyin‘in saldırması sonucu 8 yıl boyunca İran Irak ile savaştı.

İngiltere‘de Şeytan Ayetleri (Satanic Verses) adlı kitabın yazarı ve yayımcısı Salman Rüşdi hakkında 14 Şubat 1989 tarihinde ölüm fetvası çıkardı. Rüşdi’nin başına üç milyon Amerikan doları ödül koydu.

Humeyni, 3 Haziran 1989 tarihinde 87 yaşında Tahran, İran’da ölmüştür. Cenazesine 10 ile 13 milyon arası insan katılmıştır.

Humeyni’nin yazdığı kitaplardan “Tahriru’l-Vesile” adlı kitabının 2. cildi sayfa 241’de “Daimi veya gayri-daimi nikah ile 9 yaşından önce eş ile cima (cinsel ilişkide bulunmak) caiz deyildir. Lakin diğer faydalanmalar şehvetle el atmak, sarılmak veya tefhiz etmenin sakıncası yoktur. Hatta emzikteki olsa bile.” ifadesi yer almaktadır.

Kitapları :
1- Sahur Duası Şerhi
2- “Re’su’l-Calût” Hadisinin Şerhine İmam’ın Haşiyesi
3- “Akıl ve Cehl Ordusu” Hadisinin Şerhi
4- “Fusûsu’l-Hikem”in Şerhine Haşiye
5- “Kırk Hadis” Şerhi
6- Namaz Âdâbı (Âdâbu’s-Salat)
7- “Esfar” (irfani eserler) Haşiyesi
8- Envaru’l-Hidaye fi’t-ta’lîgatu Ale’l-kifaye ( 2 cilt),
9- Risaletu’l-İstishab
10- Risaletu’l-İctihad ve’t-Taklid
11- Risale fi’t-Taleb ve’l-İrade
12- Risale fi’l-Kâ’ideti min Mulk
13- Kitabu’t-Tahâre (4 cilt)
14- Mekâsib-u Muharrame (2 cilt)
15- Risaletu Necati’l-İbad
16- Ayetullah El-Uzma Burucerdî’nin Fıkıh Dersleri
17- Hac Fetvaları
18- Kitabu’l-Bey’ (5 cilt)
19- Kitabu’l-Halel fi’s-Salat
20- Cihad-ı Ekber yada Nefse Karşı Mücadele
21- Fetvalar
22- İrfanî Mektuplar
23- “Re’su’l-Calût” Hadisinin Şerhi
24- “Fevaidu’r-Razaviyye” Şerhine Haşiye
25- Misbahu’l-Hidaye ile’l-Hilafe ve’l-Vilaye
26- “Misbahu’l-Uns”a Haşiye
27- Sırru’s-Salat (Salatu’l-Ârifîn ve Mi’racu’s-Salikîn)
28- Risaletu Likâu’llah
29- Keşfu’l-Esrar
30- Bedayiu’d-Durer fi Kâidetu Nefyi’d-Darar
31- Risaletu fi’t-Teâdul ve’t-Teracîh
32- Menahicu’l-Vusul ilâ İlmu’l-Usul (2 cilt)
33- Risaletu fi’t-Takiyye
34- Risale fi Ta’yîni’l-Fecr fi’l-Leyalî’l-Mukammere
35- Ta’lîka ale’l-Urvetu’l-Vuska
36- Ta’lîka alâ Vesiletu’n-Necat
37- Miras Risalesine Haşiye
38- Tevzihu’l-Mesail (İlmihal risalesi)
39- Tahriru’l-Vesile (2 cilt)
40- Takriratu Durus-i İmam Humeynî
41- İslâmî Hükümet yada Velayet-i Fakîh
42- Hamd Suresi Tefsiri
43- Şiir Dîvanı
44- Siyasî-İlahî Vasiyetname (son mesaj)
45- Sahife-i Nur (İmam’ın mesajları, konuşmaları, röportajları, mektup ve ahkâmı, 22 cilt)