Hüseyin Avni Paşa Biyografisi
Sultan Abdülaziz Han’ın tahttan indirilip şehit edilmesine sebep olan sadrazam ve seraskerlerdendir.
Hüseyin Avni Paşa, 1820 yılında Isparta Gelendost’ta doğmuştur. Babasının adı Müezzinoğlu Ahmed’dir. 15 yaşında İstanbul’a geldi. İstanbul’da bir müddet medresede okuduktan sonra 1837 yılında 17 yaşında Harbiye’ye girdi. 1838’de imtihanla onbaşı, 1839 Temmuzunda çavuş, sonra başçavuş oldu. 1842’de 22 yaşında mülazım (teğmen) oldu. 1849 yıIında kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu.
1852 yılında binbaşı rütbesi ve “bey” ünvanı alarak Harbiye’ye2 Haziran 1853’te yarbay rütbesiyle Şumnu’ya, sonra Sofya ‘ya gönderildi. Burada gösterdiği başarı üzerine miralaylığa terfi etti. Kars muhârebesinden sonra mirlivalığa yükseltildi. 1855 yılında paşa olan Hüseyin Avni, Kırım Harbine katıldı. Kırım, Tuna ve Kafkas cephelerinde harbe katıldıktan sonra 1862’de ferikliğe terfi etti.
Sadrazam Fuad Paşanın himayesinde hızla yükseldi. Harbiye kumandanı ve Şûrâ-yı askerî reisi, daha sonra 1863 yılında müşir (mareşal) rütbesiyle Birinci ordu Kumandanı ve Serasker (bugünkü Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı görevine denk düşen unvan) oldu.
Kaba, görgüsüz ve laubali bir kişiliğe sahip olan Hüseyin Avni Paşa, bir Cuma selamlığı merasimi sırasında sultan Abdülaziz Han’ın zevcelerinden bir kadın efendiye sözle sarkıntılık yapınca, 1865’de vazifeden azledildi.
Bir müddet açıkta kaldıktan sonra 1867’de Girit daha sonra da Teselya valiliklerine tayin edildi. 1868’de Fuâd Paşa’nın tavsiyesiyle Âlî Paşa tarafından tekrar seraskerliğe getirildi. 1871’de Mahmûd Nedim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında seraskerlikten azledilerek Isparta’ya sürüldü. Isparta’da on bir ay ikâmet ettikten sonra affedildi. 1872’de Aydın (İzmir) valiliğine görevlendirildi. 1873’de de bahriye nazırlığına getirildi. Aynı sene içinde tekrar serasker oldu.
13 Şubat 1874’te seraskerlik uhdesinde kalmak üzere Sadrazam oldu. 1875’de sadrazamlıktan ve seraskerlikten azledildi. Aydın (İzmir) valiliğine gönderildi. Valilikten affını isteyen Hüseyin Avni Paşa, tedavi olunmak bahanesiyle Fransa’ya gitti. Bir müddet Avrupa’da seyahat ettikten sonra aynı sene yurda döndü ve Konya valiliğine tayin edildi. Ama bir şekilde Konya’ya gitmekten kurtulup, İstanbul’da kaldı. 1875 senesi içinde üçüncü defa seraskerliğe getirildi ise de kısa bir müddet sonra tekrar azledildi. Ve Hüdâvendigâr (Bursa) vâliliğine gönderildi. Midhat Paşa’nın medrese talebelerine gizlice para dağıttırması ve talebelerin ayaklanması üzerine vükelânın (bakanların) değiştirilmesine lüzum görüldüğünden, Hüseyin Avni Paşa da 13 Mayıs 1876’da son olarak seraskerlik makamına getirildi.
Ordunun idaresini fiilen eline alan Hüseyin Avni Paşa, şahsen kin duyduğu sultan Abdülazîz Han’ı, tasarladığı üzere, tahttan indirmeye karar verdi. Bu hususta meşrûtiyet taraftarı görünen Şûrâ-yı devlet reîsi Mithat Paşa ile adam yokluğu sebebiyle sadâret makamını işgal eden, hiç bir iş beceremeyen, dirayetsiz, basiretsiz ve koltuğunu kaybetmemek için Hüseyin Avni Paşa’nın dümen suyunda hareket eden sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa ve Müfsîd İmâm lakabı ile tanınan Pâdişâh’ın istememesine rağmen Müterilen şeyhülislâm Hayrullah Efendi de Hüseyin Avni Paşa ile beraber hareket ettiler. Ayrıca Kayserili Ahmed Paşa, askeri şûra reisi müşîr Redîf Paşa, askerî mektebler nâzırı Süleymân Paşa, donanma kumandanı mîrlivâ Ârif Paşa, kazasker Ahmed Hulûsî Efendi, “Abdülazîz’in hal’i için çarşaf kadar fetva veririm” diyen fetvâ emîni kazasker Filibeli Kara Halil Efendi de Hüseyin Avni Paşa’nın yanında yer aldılar.
30 Mayıs 1876’da Abdülaziz Han’a karşı hazırladığı darbe plânını Mithat Paşa ve sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa’ya açtı. Süleymân Paşa, Pâdişâh’ı bir sûikastten korumak bahanesiyle 300 kadar Harbiye talebesi ile Suriye’den gelmiş olan ve Türkçe bilmeyen bâzı Arab bölüklerini peşine takarak Dolmabahçe sarayını kuşattı. Arif Paşa da donanmayı sarayın önüne getirdi. Sultan Abdülaziz Han tahttan indirilerek Velîahd Murâd Efendi, sultan V. Murat Han ünvânıyla pâdişâh yapıldı. Abdülaziz Han, Hüseyin Avni Paşa’nın emri ile ezâ ve cefâ edilerek Topkapı Sarayı’na nakledildi. 2 Haziran 1876 günü ise, “Sultan beşinci Murâd Han’ın iradesiyle, denilerek, Fer’iye Sarayı’na götürüldü. Hüseyin Avni Paşa ve Kayserili Ahmed Paşa’nın insiyatifine terk edilen sultan Abdülazîz Han, sıkıntılı günler geçirdi.
Hüseyin Avni Paşa uzun zaman sarayda casusu olan ikinci mâbeynci Fahri Bey’i kendi arzularını yerine getirme işinde kullandı. Cezâyirli Mustafa Pehlivan, Yozgatlı pehlivan Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan’ı Fer’iye Sarayı’na bahçıvan yaptırdı. Fahri Bey’le bu pehlivanlar, Sultân’ın kaldığı odaya girip, uzunden bahçeye kaçtılar. İntihar süsü verilmek istenen sûikastten sonra, pencereden koparılan perdeye sarılan sultan Abdülazîz’in cesedi Fer’iye karakoluna taşınıp neferlerin yattığı ot minderler üzerine atıldı. Daha önce plânladığı hâdiseyi duyar duymaz Kuzguncuk’taki yalısından kayıkla hemen Fer’iye’ye gelen Hüseyin Avni Paşa, Abdülazîz Han’ın intihar ettiği şeklindeki ölüm raporunu imzalamayan iki doktordan birini hemen Trablusgarb’a sürdü. İkinci doktor Ömer Bey’in de apoletlerini (rütbelerini) söktürdü. Sonradan gelen doktorlar cesedi tamamen muayene etmek isteyince de; “Bu cenaze Ahmed Ağa, Mehmed Ağa değildir, bir pâdişâhındır. Onun her tarafını açıp size gösteremem” diyerek baştan ayağa kadar bir muayenenin yapılmasına mâni oldu. Bunun üzerine hazır bulunan beş doktor Hüseyin Avni Paşa’nın emriyle, cesedin sâdece kollarını muayene ederek ve kendilerine gösterilen kanlı bir makasa bakarak bir rapor verdiler. Bu raporun da tam istediği gibi olmadığını söyleyen Paşa, 19 imzalı başka bir rapor daha düzenletti. Bu rapor da isteğe uygun görülmediğinden üçüncü bir rapora ihtiyaç duyuldu. Nihayet Hüseyin Avni Paşa ve adamlarının istediği şekilde bir rapor verildi! Bu ısmarlama rapordan sonra, hiç bir soruşturmaya gerek görülmeden, Abdülazîz Han’ın cesedi, esef verici bir şekilde Topkapı Sarayı’na götürüldü. 5 Haziran günü cenazesi büyük merasimle kaldırılarak, babası sultan II. Mahmut Han’ın Çemberlitaş’taki türbesine defnedildi.
15 Haziran 1876 gecesi Mithat Paşa’nın konağında Hüseyin Avni Paşa dahil diğer paşalar toplanmışlardı. Sultan Abdülaziz Han’ın kayınbiraderi, 26 yaşındaki Erkân-ı harb kolağası Hasan Bey (Çerkez Hasan) Abdülazîz Han’ın intikamını almak üzere, silâhlandı. Mithat Paşa’nın konağına gitti, Resmî üniformalı olduğu için toplantı salonuna rahatça girdi. Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı ve hâriciye nâzırı Râşid Paşa’yı vurarak öldürdü.
Hüseyin Avni Paşa’nın cenazesi ertesi günü Süleymâniye Câmii hazîresinde Âlî Paşa’nın kabrinin ayak ucuna defnolundu. Yaralı olarak yakalanan Çerkes Hasan Bey de ertesi gün Bâyezîd meydanında îdâm edildi.