X

Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

siyaset adamı

18 Nisan 1953 tarihinde Giresun Görele’de doğdu. Babasının adı Ahmet, annesinin adı Emine’dir. Psikolog, Yazar; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü bitirdi. Devlet memurluğu ve ticaretle uğraştı. Sümerbank Beykoz Deri Kundura Sanayi Müessesesi Eğitim Şefi ve Yünlü Dokuma Sanayi Ticaret Müdürü olarak görev yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı görevini yürüttü. Yeni Şafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı görevinde bulundu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazı yazdı ve iki kitabı yayınlandı. 22. Dönem İstanbul Milletvekili. Az düzeyde İngilizce bilen Besli, evli ve 2 çocuk babasıdır.

SÖYLEŞİ

Ak Parti’ye Putin Modeli
10 Haziran 2012

Yaklaşık 20 yıldır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşlarından olan Hüseyin Besli, Başbakan Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı olma olasılığının yüksek olduğunu belirtti.

O gelrise”1976 yılından beri tanıyorum” dediği Başbakan Erdoğan’ın en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Hüseyin Besli, uzun yıllar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığını ve AK Parti’de Genel Başkan Danışmanlığı yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazan Besli, 22. ve 23. dönem İstanbul milletvekili olarak Meclis’e girdi. Uzun yıllardır Başbakan Erdoğan’ın en yakınında olmasına rağmen Erdoğan’ın yoğun temposuna ayak uydurabilen nadir isimlerden olan Besli, siyasi çevreler tarafından akil adam olarak yorumlandı.

Şimdilerde ise Milli Eğitim Bakanlığı’nda Ömer Dinçer ile birlikte çalışan Besli, bir çok yönüyle Başbakan Erdoğan’ı, Erdoğan’ın yol arkadaşları ile ilişkilerini ve AK Parti’nin geleceğini Cihan Haber Ajansı (Cihan)’na anlattı.

“Başbakan’ı kaç yıldır tanıyorsunuz?” şeklindeki soruya Besli, tanımakla yakınında olmanın farklı şeyler olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: “Ben aslında 1976 yılından beri tanıyorum. Ama 91 yılından itibaren de yakın çalışmalarında bulundum. 91 yılında yapılan Refah Partisi İl Başkanlığı kongresinde, Tayyip Erdoğan daha önce il başkanıydı, ben de il yönetimindeydim.”

“LİDERLİK, RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A BAHŞEDİLMİŞTİR”

Başbakan’ın liderlik ve teşkilatçılık yönünün herkes tarafından kabul gördüğünün hatırlatılması üzerine Besli, liderliğin öğrenilen bir şey olmadığını, bahşedilen bir şey olduğunun altını çizdi. Bu özelliğin Tayyip Erdoğan’a da bu bahşedildiğini dile getiren Besli, “Erdoğan’ın önüne çıkan fırsatlar, yaşadığı hayat, kendi tavrı hep bu liderlik vasfını tahkim eden seyir izlemiştir. Ben 76 yılında tanıdığımı söyledim.

Aslında bugün ki liderliğinin ilk kıvılcımları olan bir şeydir o. Yani MSP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı olduğu kongredir o. Ama Tayyip Erdoğan hem kongre öncesi hem de kongre salonundaki performansıyla kongreyi kazandı. 76 yılında olduğunu düşünürsek 22 yaşında MSP İstanbul İl Başkanı oldu. Dediğim gibi bugün ki Tayyip Erdoğan’ın izlerini o gün ortaya koymuştu zaten.”

Gençlik yıllarında Erdoğan’a Reis diye hitap edildiğine dikkat çeken Besli, daha o yaşlarda reis demekle liderliğinin kabul edildiğini, başkan seçilmesine rağmen reis denildiğini belirterek, başkan olsa da olmasa da lider olduğu anlamına geldiğini söyledi.

Erdoğan’ın teşkilatçılık tarafının ise 1985 ile 1994 yılına kadar yapmış olduğu İstanbul İl Başkanlığı’nda saklı olduğunu ifade eden Besli, 9-10 yıl İstanbul İl Başkanlığı teşkilatının başkanlığını yaptığı süreci Erdoğan’ın piştiği, kendisini geliştirdiği ve de lider olarak kendisini kabul ettirdiği bir süreç olarak özetledi. Besli, bu 10 yıllık sürecin ardından büyükşehir belediye başkanlığına giden yolda önünün açıldığına dikkat çekti.

Yine bu vasıflarının yanı sıra hep söylenen ‘Başbakan, yol arkadaşlarını harcamaz’ söylemine değinen Besli, bu tür olaylarda genellemeler ve harcamaz kelimesinin uygun olmadığına işaret etti. Başlangıçta yola çıkılan arkadaşlarla devam edeceksin diye bir şeyin söz konusu da olmadığını anlatan Besli, çeşitli sebeplerle sağlık nedeniyle, tercih sebebiyle yolların ayrılabileceğini, fakat Erdoğan’ın siyasette devam eden ve hukuka riayet eden arkadaşlarıyla ilişkilerinin uzun vadeli sürdüğünü belirtti.

“ERDOĞAN İLE GÜL’ÜN ARKADAŞLIKLARI LİSE YILLARINA DAYANIYOR”

Erdoğan’ın Abdullah Gül ile arkadaşlıklarının sorulması üzerine ise Besli, “Abdullah Bey’le ilişkisi ta gençlik yıllarına dayanan ve ikisinin de siyasetle ilişkilerinin olmadığı yıllarda. O zaman parti falan yok, o zamanda ortak payda Milli Talebeler Birliği. Abdullah Bey, üniversiteye gider gibi MTB’ye gidermiş, Tayyip Erdoğan da lise yıllarında yani İmam Hatip’e giderken MTB ile ilişkisi başlamış durumda Abdullah Bey’in ifadesiyle. Ha, bu çok dostluk ilişkisi halinde değil, ama bir tanışıklık söz konusu.

Sonra Abdullah Bey’e milletvekilliği teklif edilip milletvekili olduktan sonra Tayyip Erdoğan da o zaman İstanbul İl Başkanı. İster istemez bir milletvekilinin İstanbul il başkanıyla ilişkisi olur. Abdullah Bey’e teklif geliyor, Tayyip Bey’le istişare ediyor. Tayyip Bey davet eden değil de destekleyen bir konumdaydı.” şeklinde konuştu.

Bu yakın arkadaşlar arasında bir fikir ayrılığının olup olmamasına ise Besli, şöyle cevap verdi: “Olmaz mı. Herkesin arasında fikir ayrılığı vardır. Fikir ayrılığı olması başka bir şey ama yol arkadaşlığı yapmak başka bir şeydir. Bu bağlamda tabi ki farklı düşünceler vardır, farklı bakış açıları vardır. Fakat bütün bunlar yol arkadaşlığı yapmaya engel değildir. Tayyip Bey ile Abdullah Gül iyi yol arkadaşıdır.”

“LİDERLİK VASFI ARTTIKÇA ÇEVRESİNDEKİ SESLERİ ALGILAMADA AZALMA OLUR”

Özellikle karar alma mekanizmasında son sözü Başbakan’ın söylediğinin konuşulduğunun hatırlatılmasına Besli, net bir şekilde cevap verdi: “Hayır öyle bir şey yok. Tartışmadır, konuşmadır yani kimin bilgileri doğruysa o uygulanır. Yani bu fikir ayrılığı, çatışma anlamında değildir. Yoksa tartışma ve istişare yapmanın bir anlamı kalmaz.

Bir toplantı öncesi farklı düşündüğü halde toplantıdan sonra tamamen farklı düşündüğü ve farklı kararlar verdiği zamanlar bilirim. Yani arkadaşlarıyla konuşup tartıştıktan sonra karar değiştirdiği çok olmuştur. Ya da başlangıçta nötr olduğu bir konu hakkında karar verdiği de olmuştur. Ancak siyasetin ve insanoğlunun doğası gereği şu söylenebilir: Tabi bir insanda liderlik vasfı ne kadar artıyorsa o oranda çevresindeki sesleri algılamada bir azalma olduğu söylenebilir.

Yani örneğin büyükşehir belediye başkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın danışma, istişare süreçleri farklıdır, çünkü o zaman sadece büyükşehir belediye başkanıdır. Daha fazla vakti vardır, ya da işi uygundur başka insanlarla oturup konuşmaya. Ama şimdi başbakandır, birileriyle görüşmek için 5-10 dakika ararsınız bulamazsınız. Tabi ki böyle durumlarda konunun içindeki ya da dışındakilerle oturup konuşmak mümkün değildir.”

Erdoğan’ın Bülent Arınç ile tanışıklığının ise 80’li yıllarda başladığını aktaran Besli, Bülent Arınç’ın kendisinden yaşça küçük olan Erdoğan’ı lider olarak kabul ettiğini yıllar öncesinde söylediğini bildirdi.

“PARTİDEKİ DEĞİŞİMİN HAYIRLI OLACAĞINA İNANIYORUM”

Başbakan Erdoğan’ın da bahsettiği 2014’ten önce partide yapılacak söz konusu değişime değinen Besli, bu değişimin hayırlı olacağına inandığını söyledi. Bunu iki nedenle açıklayan Besli, İbni Haldun’un sözünü hatırlatarak, “Yerleşik olanla hareketli olan yani bugün ki tabirle, merkez ile çevrede mutlaka çevrede olanlar kazanırlar. Çünkü onların yeni karakteri vardır, kayıp edecekleri şeyleri azdır onun için daha cesurlardır.

Oysa yerleşik olanların bir alışkanlıkları vardır, koruyacak şeyleri vardır buna dayalı olarak tembellikleri vardır. Yani yerleşik olan zamanla zaafa uğrayacağı kaçınılmazdır. AK Parti de siyasete çevreden başlamıştır, ama geldiğimiz noktada AK Parti artık merkezde siyaset yapmaktadır. Diğer bir şey bu yıpratır, iktidarı yozlaştırır. Lidere düşen de bu yozlaşmayı ne kadar erteleyebilmektir. AK Parti liderliği bunu 10 yıldır başarıyla yaptı. Bunu 50 yıl daha götüreceğim dedin, ama mutlaka bir zaafı vardır.

İşte bu açıdan yenilenme bu yıpranmayı giderici bir şeydir. Ayrıca süreklilik duyarsızlığı getirir, heyecansızlığı getirir. Bu anlamda da yenilenme faydalıdır. Yani bu zaruri yenilenme ile AK Parti yeni bir hamle yapma imkanı bulacaktır.” ifadelerini kullandı.

Yeni geleceklerin daha genç olacağının altını çizen Besli, AK Parti’nin zaten Türk siyasetine göre oldukça genç olduğunu vurgulayarak, gelecekte Erdoğan olsa da olmasa da bu gençleştirmenin devam edeceğini düşündüğünü dile getirdi.

“REFAH PARTİSİ İDEOLOJİ PARTİSİYDİ, AK PARTİ İSE TÜRKİYE PARTİSİ”

Refah Partisi’nde siyaset yapmak ile AK Parti’de siyaset yapmanın farklılıklarına dikkat çeken Besli, “Refah Partisi, bir ideoloji partisiydi, AK Parti ise bir kitle partisi, gücünü ideolojiden almıyor, bir Türkiye partisi olma iddiasında. Bir ideoloji partisi hiçbir zaman Türkiye partisi olamaz, sadece kendi ideolojisine sempatiyle bakanların partisi olur. AK Parti kitle partisi olduğu gibi gücü büyüdükçe yıpratılma oranı da o derece büyük.”

“NİYE ‘ABDULLAH GÜL’ DİYEN BİR İSİM ÇIKMAYACAKTIR”

AK Parti’nin geleceğinin tartışılmasının altında 2014 yılında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Erdoğan’ın Köşk’e çıkma ihtimalinin yattığı yönünde bir soruya Besli, şu şekilde cevap verdi: “Görünen o ki Sayın Başbakan’ın 2014’te cumhurbaşkanı olma olasılığı çok yüksek. Doğrudur Sayın Erdoğan’ın liderlik vasfı baskın bir vasıftır. Kendisinden sonra gelecek isim ister istemez bir öncekiyle mukayese edilecektir. Mukayese edildiğinde de muhtemeldir ki daha zayıf görünecektir. Yani bu bir handikaptır.

Tayyip Erdoğan’dan sonra kim başbakan ya da genel başkan olursa parti içinde ister istemez muhalefet olacaktır. Niye ben değil de o diyen isimler mutlaka çıkacaktır. Ama bir isim istisna, o da Abdullah Gül ismidir. Eğer 2014’te Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa, Abdullah Gül de partinin başında başbakan olursa bence bu ortaya çıkacak tablo bir komplo teorisiyle açıklanmayacak bir tablodur. Ve parti içinde herhangi bir kopma, dağılma ve gruplaşma olmayacaktır. Çünkü Abdullah Gül’e niye Abdullah Gül de ben değilim diyen bir isim çıkmayacaktır. Bu nedenle aslında kilit isim olarak Abdullah Gül ortaya çıkıyor.”

Seçimlerden önce yapılacak parti yönetiminin de partinin başına geçecek isme paralel olarak değişeceğine dikkatleri çeken Besli, kim liderliğe gelirse onun yakın çevresi ya da daha yakın çalışacağı isimlerin ön plana çıkacağını vurguladı.

“NUMAN KURTULMUŞ, KENDİSİNE SUNULAN ŞANSLARI DEĞERLENDİREMEDİ”

Bu bağlamda bazı çevreler tarafından 2014’te partide yer alabileceği, hatta partinin başına geçebileceği konuşulan Numan Kurtulmuş ismine ise Besli, Kurtulmuş’a daha önce birkaç defa şans verildiğini, fakat bu şansları değerlendiremediğine dikkat çekti. Besli, bundan sonra bu şansların önüne gelmeyeceğini, geleceğin Türk siyasetinde yeri olduğunu düşünmediğini söyledi.

Kurtulmuş’u çok yakından tanımadığını, dostu olmadığını aktaran Besli, onun davranışlarını, siyasi beklentilerini tahlil edecek durumda kendisini göremeyeceğini, fakat uzaktan gördüğü kadarıyla Türkiye’deki siyasi yapıya bakarak, kaybolmuş siyasi bir figür olduğunu kaydetti.

Son olarak başkanlık sistemi ve anayasa yapım sürecine değinen Besli, kısa vadede başkanlık sisteminin uygulanabileceğini düşünmediğini, ama tartılaşacağını söyledi. Yeni anayasanın imkansız olmadığını kaydeden Besli, tüm partilerin son seçimlerdeki vaadinin yeni sivil bir anayasa olduğunu hatırlattı.

Kategoriler: H
Benzer Biyografiler