X

Hüseyin Cahit Derman

Hüseyin Cahit Derman

ressam

1951 yılında İstanbul’da doğdu.

1966 yılında resim sanatına Galatasaray ve Asmalı-Mescid’deki Pera ressamlarının geleneğini sürdüren resim atölyelerinde başladı. Klasik-Akademik resim tarzını buralardaki resim ustalarından öğrendi.

1967 yılında ressam Pertev Boyar ile birlikte doğadan çalışmalarında empresyonist resmin etkisine girdi.

1971’de ilk resim sergisini açtı.

1973 yılında İ.D.G.S.Akademisine girdi.

1974’de resim çalışmaları için gittiği Paris ve Lonra’da iki karma sergiye katıldı.

1978 klasik, empresyonist ve sürrealist çalışmalarına son vererek, bugünkü çağdaş romantik resim anlayışını geliştirdi.

1979’da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu.

1981’de AKM’de Uluslararası Atatürk’ün 100.Yıl Sergisi’ne katıldı.

1984’de Tiglat tarafından New York’ta açılan sergide tablolarından yapılan tebrik kartları sergilendi.

1987 yılına kadar İstanbul’da 18 kişisel resim sergisi açtı.

1988 yılında Antik A.Ş. tarafından Ankara’da 19.resim sergisi açıldı.

1990’lı yıllarda çeşitli Müzayede organizasyonlarında tabloları birçok kez en yüksek rakamlara satılarak resim borsasında önemli bir yer edindi.

8-14 Haziran 2000 tarihinde Deniz Müzesi’nde düzenlenen Türk-Kore Ressamları sergisine bir tablo ile katıldı.

İstanbul başta olmak üzere Ankara ve İzmir’deki galerilerde karma resim sergilerine çok sayıda katıldı.

Önemli kurum ve kuruluşlarda, müzelerde ve özel koleksiyonlarda yüzlerce eseri bulunmaktadır.

Comtemporary Romantıcs (Çağdaş Romantikler) resim akımının öncüleri arasında gösterilmektedir.

Resimlerinde genellikle İstanbul manzaraları ve İstanbul yaşamı lirik bir temada işlenir. Konuları belgesel; uslubu Neo-Klasiktir.

Son yıllarda “Mavi Güneşli İstanbul” kompozisyonlarında, güneş ışığının şiddetini soğuk renk tonlarından yola çıkarak elde etti ve bu şekilde kendine özgü bir renk anlayışı yarattı.

Uzun yıllar tablo restoratörlüğünü de resim çalışmalarının paralelinde götürdü ve çok sayıda eski eseri onararak topluma kazandırdı. Eski onarım metotlarının sakıncalarını ortadan kaldırdı. Yırtık tabloları yama yapmadan ve rantuvale etmeden restorasyonunu mümkün kılan bir yöntem geliştirerek bunu sanat çevresine kabul ettirdi.

Türk Resmindeki imzaların bilimsel bir araştırmasını yapan sanatçı, bu konuda ilk kaynağı oluşturan yazılarıyla da önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

Ansiklopedilerde, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli yayınlarda adından söz ettiren Derman; halen “Büyükada’da Son Sirtaki” adlı tablosunun romanını yazmaktadır.

Sanatçının ayrıca Seramik, heykel, karikatür, ahşap oymacılığı, marangozluk ve mobilya tasarımları üzerine çalışmaları bulunmaktadır.

Düzenlemesini Hasan Ferit Derman’ın yaptığı “New Age” türünde bir bestesi de olan Ressam H.Cahit Derman evli ve iki çocuk babasıdır.

E-mail:[email protected]

Ressam Hüseyin Cahit Derman’ın diğer Web siteleri

http://cahitderman.8m.com

http://geocities.com/cahitderman

http://web.artprice.com

http://web.artprice.com/artistdetails.aspx?idArti=ODAwMzI0MjQ1MzI2OTE4MS0=

Hüseyin Cahit Derman’ın Türkiye’de ve Yunanistan’da yayımlanmış bazı şiirleri

KAPIYI OKŞADI DURDU

Onlarca yıl geçmişti Büyükada’dan göç edeli
Atadan adalı Dimitri
İstanbul’suzluk canına tak etmişti
En büyük dileği
Büyükada’da son yıllarını geçirmekti

Gerçekleşti birgün düşleri
Ata topraklarına dönüşte
Yılların özlemi artık sona ermişti
Türk komşuları iskelede
Karşıladı eski dostu çiçeklerle
Mutlandı onurlandı
Bu sevgi çemberinin içinde

Ayaküstü anıldı geçmiş günler
Sevinçler hüzünler
Ve daha neler neler
Daha konuşulacak ne çok şey vardı
Akşam Kumsal’da buluşmak üzere
Arkadaşlar ayrıldı

Dimitri sokağına doğru yol aldı
Her adımında artıyordu heyecanı
Acaba nasıl bulacaktı ?
Ne zamandır kapalı kalmış yuvasını

Hele evi bıraktığı gibi bir bulsun
Tozunu toprağını hallettikten sonra
Tanrıya şükretmek için
Aya Yorgi’ye çıkmak şart olsun

Evinin önüne geldi durdu
Gördüklerine inanamıyordu
Harabeye dönmüş bina
Ayakta durmakta zorlanıyordu

Yabani otlarla sarılı bir kapı
Kırık vuruk çizik dökük
Vaktiyle cilalı olmalı
Zincirle kilitli ama
Nedense bir karış aralı
Ev evlikten çıkmış
Olmuş yol geçen hanı

Nereden bilinirdi ki birgün
Yaşlı dostun aniden çıkageleceği
Dönmedikten sonra Büyükada’ya
Acı haber yaralı kalbe ne lazımdı ki?

Dimitri için artık çok zordu
Her şeye baştan başlamak
En iyisi diyordu
Buralardan sessizce uzaklaşmak

Ayrılmak üzere evinden
Ona son bir kez sarılası geldi içinden
KAPIYI ÖPTÜ DURDU
KAPIYI OKŞADI DURDU
Saklayamadı daha fazla duygularını
Gözyaşlarına boğuldu

Şimdi ne zordu yalnızlığa yolculuğu
Bedeni sardı yetmiş yılın yorgunluğu
Sahilde oturdu ayrılık vapurunu bekliyordu
Vapurlar geliyor vapurlar gidiyordu
Güneş battı alacakaranlık oldu
Çoğu sarılı beyazlı yandı lambalar
Arada başka renkliler de var
Karşı sahillerle Prens Adalar
Sanki mücevherlerden büyülü ışıltılar
Ve coşku dolu bir gece için
Dönmeye başladı plaklar

Dimitri başını önüne eğmiş öylece duruyordu
Az gerisinde Prinkipo Tavernada
Siko horepse sirtaki (Kalk sirtaki oyna)çalıyordu

Ne zaman kaderine küsse Dimitri
Yetiyordu onu yaşama döndürmeye
Buzukiyle sirtaki

Dimitri en sevdiği parçayı duyabilseydi de
Gözlerini bir açabilseydi
Belki derdine derman olabilirdi
Ah!Dimitri başını kaldırabilseydi de
Sirtaki yapanları bir görebilseydi

9 Ağustos 2001
Büyükada’da Son Sirtaki Romanından

Yunanistan’da ”O Politis ” siyasi gazetesinde 1-Ekim-2003 tarihinde yayımlandı

AVRUPA BİRLİĞİYLE MUTLU SON

Hans, Francıs, Costas!
Bin dokuz yüz yetmiş sekizdeki gibi
Verin elinizi dostlarım.
Verin elinizi de derinden kaynaşalım;
Keşfedelim güzelliklerimizi.
Kültürümüzden verelim;
Kültürlerinizden alalım,
Yeni renkler; yeni motiflerle;
Yeni tatlar tadalım.

Uzat elini, Tony, Luıgı, Benny,
Ver elini Enrique, Jacques, Jose,
Elinizi verin, biliyorsunuz ki ;
Gerekliyiz birbirimize.

Rudolf’lar, Ewa’lar, Anna’lar;
Adını anamadığım nice ışıltılar:
Geç olmadan kenetlenelim, güçlenelim.
Kardeşlik zincirini Türkiye’yle genişletelim;
Yeryüzüne barış dalgalan yayalım.
Yükseltelim çıtasını, insanlık ideallerinin;
Daha parlatalım yıldızını, bu güzel kıtanın.

Seninle bütünleşelim artık Avrupalım,
Seninle insan haklarını sigortalayalım.
Yarınlara umutlandı genç Türkiye’m;
Kırk yılın özlemini mutlulukla sonlayalım.

A HAPPY ENDtNG WITH THE EUROPEAN UNION

Hans, Francis, Costas!
Like in the year nineteen seventy eıght
Give out your hand friends
Give out your hand and let’s mix deeply
Let’s discover our beauties
Let’s give from our culture
Let’s take from yours
With new colours and new motives
Let’s taste new things.

Hold out your hand, Tony, Luigi, Benny.
Give out your hand, Enrique, Jacques, Jose.
Give out your hand because you know
That we need each other.

Rudolfs, Ewas and Annas
There are so many other glimmerıng names which I can’t mention
Betbre it’s too late lets be bound together and strengthen.
Let’s broaden the brotherhood chain with Turkey
Let’s diffuse the peace waves on the Earth
Let’s elevate the lath of the human race ideals.
Let’s polish the stars of this beautiful continent even more.

Let’s be integrated with you now my Europe.
Let’s secure human rights with you.
For days to come my young Turkey is harnessed with hope.
Let’s end forty years of longıng with happiness.

08 Mayıs 2003 İSTANBUL

YANDI BAHAR ÇİÇEKLERİ

Bu nasıl bir kış; nasıl bir ilkbahar ?
Sekiz Nisan’da İstanbul’a da kar mı yağar?
Büyükada’mm güzelim sarışınları mimozalar,
Sultanahmet’te gelin olmuş ağaçlar.
Sarkmış kışın nasılda hışmına uğradılar?
Biliyorum doğanın kanununda eleme var,
Biliyorum doğa ne yaparsa doğru yapar.
Gel gör ki, kaplar içimi garip bir hüzün,
Yüreğim “cızz” eder; çiçeklerle birlikte yanar.

08 Nisan 2003
Hüseyin Cahit Derman’ın YANDI BAHAR ÇİÇEKLERİ şiiri Antik A.Ş. 5-Haziran -2003 kataloğunda yayımlanmıştır.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ BÜYÛKADA

ANILARIN MOZAİKLERİ MASALLAR TADINDA
YİTİRİLMEKTE GÜZELLİKTEN YANA HER NE VARSA
KARANLIK UFUKLARA DOĞRU ADIM ADIM
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ BÜYÛKADA

30 Eylül 2002
Ressam Hüseyin Cahit Derman’ın Artı Mezat 2002 Katalogunda yayımlanan “Büyükada ” tablosu için yazılmış şiiri.

BÜYÜKADA’DA SON SİRTAKİ

Kayıp giden bir yıldız gibi
Tükenmekte eski dostlar.
Birgün.., Belki Büyükada’ da bir yerde,
Belki Kurtuluş’ta bir evde,
Son bir Sirtaki ile
Kapanacak bu perde.

Gel ! Eli Tasula, Lula, Pandeli…
Gelin Türkiye’ min dostları…
Gelin Adalara kadar cenneti yaratanlar .
Gelin de mozaikler daha renklensin,
İstanbul, sizinle İstanbul gibi olsun.

Gel ! Haris Aleksiu, Steliyos Kazancidis…
Gelin Anadolu’dan, İstanbul’dan
Yetişen, mis kokulu çiçeklerimiz,
Gelin de
Birlikte sevda şarkıları söyleyelim,
Teodorakis ile Livaneli’nin söyledikleri gibi…
Birlikte barış güvercinleri uçuralım.

Gel ! Mehmet ‘in kalbindeki dilber…
Gel ! Sofiya’ ya uzak düşen imkansız aşkı…
Gelin Adamandiya’larm hasret dolu yakınları…
Eski dostlarım Niko’ lan, Yorgo’ ları
Alın öyle gelin, İstanbul’un tutkunları,
Türkiye’ me emeği geçmiş insanlar :
Gelin de özlem giderelim,
Halay çekelim; sirtaki yapalım.
Dostluğumuzla Dünya’ya örnek olalım .
Sonsuza dek birlikte yaşayalım.

Eli’siz, Taki’siz bir sirtaki,
Bunun anlamı ne ki?
Her zaman kalbimdeki dostlar :
NE SİZLERSİZ BİR GÜZELLİK…
NE DE GÖNÜLLERDE SON SİRTAKİ.

Ressam Hüseyin Cahit Derman’ın ‘Büyükada’da Son Sirtaki’ adlı tablosu için yazdığı romanından bir şiiri. 1998.

Hüseyin Cahit Derman’ın ”Büyükada’da Son Sirtaki” adlı şiiri Yunanistan’da ”Aya Yorgios O Kudunas” takviminin 2001 Ekim Ayı sayfasında ve ‘O Politis’ gazetesinde 1-10-2003 tarihinde yayımlandı. Ayrıca Türk basınında Antik Dekor Sanat ve Adalı dergileriyle Adalar gazetesinde de yer aldı.

HAKKINDA YAZILANLAR

Ayın Sanatçısı
Hüseyin Cahit Derman
Antik Dekor 8 Mayıs 2003 www.antikalar.com

15 yaşındayken yapmış olduğunuz tabloları geçmiş müzayedelerimizden birinde satmıştık. Çocuk denilecek yaşta klasisizmi nasıl öğrendiniz, anlatır mısınız ?

1966 yılında Ressam Besim Aydar’ın Beyoğlu’ndaki resim atölyesinde o zamana göre oldukça yüksek bir maaşla sanat dünyasına adım atmış oldum. Bu atölyede ressam ağabeylerimden çok şeyler öğrendim. Besim Usta, ağır kompozisyonlara yöneltiyordu beni. Oldukça yorucu geçen altı aydan sonra, artık hafif bir konu çalışmak beni kesmiyordu. Beni zorlayan işleri yapmaktan zevk alıyordum. Besim Usta’nın atölyesinden çıkıp, gece sabahlara kadar resim yapardım. Besim Aydar ressam olmam için ailemi güçlükle ikna etti. O benim kahramanımdır. Bir yıl sonra Pertev Boyar’la doğadan çalışmalara başladım. Pertev Hoca ile renkleri yeniden keşfettim.

Çok değişik tarzda resimlerinizi gördüm. Klasisizmin dışında Empresyonist ve Sürrealist tarzda resimleriniz olduğunu da biliyorum. Klasisizmde neden karar kıldınız?

Akademi yıllarında soyut sanata kadar her ekolde resim yaptım. İlk sergilerimde farklı akımlarda çalışmalarımı sanatseverlere sundum. Onlar bu önerilerimin içinden bugünkü tarzımı tercih ettiler.

Güzel Sanatlar Akademisi’nde neden Resim Bölümü yerine Seramik Sanatlarını tercih ettiniz?

Ortaokul ve lisedeki bazı resim öğretmenlerimin kompleksli tavırlarından daha açık söyleyeyim kıskançlıklarından yıldım. Lise yıllarında iki kişisel sergim oldu. Resimlerim ful satıldı. Sergilerim basında geniş yer buldu ama resim öğretmenim iki ödevim eksik diye beni sınıfta bırakmaya kalktı. Akademide tahsilimi riske etmemek için Seramik Sanatlar bölümünde lisans üstü eğitim yaptım. Eğer Dinçer Erimez gibi değerli hocayı daha önce tanımış olsaydım, Resim Bölümü’nü seçerdim. Dinçer Hoca bana her zaman destek oldu. Tablo restorasyonu konusunda ondan çok şeyler öğrendim. İ.D.G.S Akademisi’nden mezun olduğum yıl resim öğretmenliği belgesini de aldım.

Sızı tablo restoratörü olarak da çok başarılı buluyoruz ama resimlerinize onca rağbet varken restorasyon işleriyle zaman harcamanın mantığı neydi?

Bugün resim piyasasında edindiğim yeri tablo restorasyonu yapmama borçluyum. Restorasyondan elde ettiğim gelir sayesinde ticari kaygılardan uzak, çok zaman ve sabır isteyen kompozisyonlara yöneldim. Kısaca sanat için sanat yapmaya başladım. Kendimi sıkıştırmamak için kişisel sergilen de noktaladım. Bununla birlikte dünyanın sayılı ressamlarının tablolarını restore etme onurunu yaşadım.Büyük resim ustalarının resimlerini onarırken onlann resim tekniklerini analiz ettim.

Bu zor işlerin üstesinden gelirken, edindiğim bilgileri tablolarıma yansıtmaya çalıştım. Önceleri bir resim çalışırken eserin konservasyonu hakkında hiçbir önlem düşünmezken; sonraları bir tablo ortaya çıkarma aşamasında, onun yüzyıllara karşı nasıl direneceğini hesap eder, renk ve teknik kullanımına dikkat eder oldum. Bir yağlıboya tablonun yüzyıllar içinde onlarca, yüzlerce kez üzerinde solventler kullanılacağını düşünerek resim yapmaya başlarsanız işinizi bir hayli zorlaştırıyorsunuz demektir. Ancak karşılığında zamana direneceğini bildiğiniz bir eserin tadına duyamazsınız.

Eserlerinizi zamana karşı direnç gösterecek şekilde hazırlamanız dışında tablo edinen kişilerinde konservasyon adına muhakkak yapmaları gerekenler nelerdir?

Tablolar %55-65 nem oranlarında; 20-22 derece ısıda sergilenmelidir. Ayrıca sigara içilen kirli havalı, rüzgarlı, direkt güneş ışığı alan yerlerden uzak tutulmalıdır. Gürültünün de zaman diliminde yıkıcı etkisi olduğu bildirilmektedir. Tabloların temizliği uzman kişilerce ve zaman geçirilmeden yapılmalıdır. Aksi taktirde toz katmanları tabloların oksijenle temasını kesecek ve resimde çatlamalar, dökülmeler meydana gelecektir.

Hala restorasyon yapıyor musunuz?

Restoratör olarak 20 yılı aşkın yoğun çalışma döneminden sonra solventlerin sağlığa zararlarından dolayı bıraktım.Yılda bir yada iki tane tablo deneyimlerimi çocuklarıma aktarabilmek için restore ediyorum.

Çocuklarınızın da ressamlığı meslek edinmeleri ilginç. Birlikte sergi açmayı düşünüyor musunuz?

Oğlum Evren Y.T.G.S.F. de burslu okuyor. Kızım, Evrensel de akademi eğitimi almak için sınavlara hazırlanıyor. Üçümüz de bir sergide tablolarımızı teşhir etmek için çalışıyoruz.

Bir roman yazıyordunuz, bitirebildiniz mi?

1998 yılında Türk-Yunan dostluğuna katkı sağlayabilmek için “Büyükada’da Son Sirtaki” adlı romanımı yazmaya başladım. Bu arada Türklerle Yunanlıların dost yaşaması için birçok nedeni olduğunu saptadım. Bu noktadan yola çıkarak Büyükada’da Son Sirtaki’nin tablosunu yaptım. Şiirini yazdım. Şiir, vaktiyle Büyükada’dan Yunanistan’a giden Rum dostlarımız tarafından öylesine ilgi gördü ki, Büyükada’lılar bu eserimi Yunan’lılara tanıtmak için ne gerekirse yaptılar. Kimi bu şiiri çoğaltarak sattı, kimi eski dostlarına hediye gönderdi, Yunanistan’da da elden ele çoğaltılarak dağıtıldığı haberlerini alıyordum. Sonunda “Aya Yorgiyos O Kudunas” derneği bu şiirimi 2001 yılında çıkardıkları takvimde Yunanca’ya çevrilmiş haliyle yayımladı. Elit kitleye dağıtılan 5000 adet takvimde Nobel ödülü kazanmış, Elitis , Seferis gibi şairlerle bana aynı değeri verdiler ve Ekim ayı sayfasını ayırdılar.
Yakın bir zamanda Kazancidis’in kitabında da yayımlanması için izin istediler. Dünyanın en büyük uluslar arası kurumlarının koleksiyonlarına tablolarım girdi. Amerika, Avrupa ve Türk Cumhuriyetleri’nde binlerce reprodiksiyonum satıldı. Yurt dışında önemli, özel koleksiyonlarda tablolarım bulunmasına karşın Türkiye’ye en çok puanı “Büyükada’da Son Sirtaki” adlı yurtseverlik ve dostluk temasını işlediğim şiirimle getirmiş olduğumu düşünüyorum. Romanımı bitirmek için acele etmiyorum. Çünkü zaman hep lehime işliyor. Mükemmel bir çalışma yaptıktan sonra Avrupa ve Amerika da yayımlanacak.

Sanatsever dostlara bir mesajınız var mı?

Bu söyleşimiz, vasıtasıyla, karanlıkları aydınlatanlara; “Yurtta barış dünyada barış” diyenlere; genç yetenekleri keşfedip destek verenlere; zihinsel engellilere kanat gerenlere; sanata gönül verenlere, saygılarımı,selamlarımı yolluyorum. Özellikle gençlerden bir ricam var. Alkolden, sigaradan ve daha kötü alışkanlıklardan bazı ressam hocalarım ve benim gibi her zaman uzak dursunlar. Sigaranın alkol ve uyuşturucu etkisi olan diğer şeylerin, yalnız sağlığa değil sevgiye de zarar verdiğini ve bu alışkanlıklarla asla daha yaratıcı olunamayacağını bilmelerini isterim.

Kategoriler: H
Benzer Biyografiler