X

Zemahşeri

Zemahşeri

Unvan

Edebiyatçı

Doğum Tarihi

1075

Ölüm Tarihi

1143

Ebû’l-Kâsım Mahmud İbn Ömer ez-Zemahşerî el-Harezmî, Büyük bir dilci, edebiyatçı, kelâmcı ve müfessirdir. Mekke’de uzun süre ikamet ettiği için Cârullah lakabı verilerek “Cârullah Zemahşerî” adıyla meşhur olmuş, ayrıca kendisine “Fahr-ı Harezm” ünvanı da verilmiştir. Zemahşerî, Selçuklu sultanlarından Melikşah devrinde Harezm kasabalarından Zemahşer’de Hicri 467 Miladi 1075 yılında dünyaya geldi. İlk tahsilini büyük bir ihtimalle, kasabanın imamı olan babasında yaptı; okuma yazma öğrenip hâfız olduktan sonra ilim tahsili için o zaman büyük bir ilim ve medeniyet merkezi olan Buhârâ’ya gitti.

Bu arada çocukluğunda bir gün bindiği hayvandan düşerek yaralandığını ve neticede bir ayağının kesilmiş olduğunu de zikretmeliyiz. Bazı kaynaklarda ayağının kesilmesi ile ilgili olarak annesinin bir bedduası olduğuna (küçük bir kuşu ayağına ip bağlayarak sürüklemesi ve kuşun ayağını koparması sebebiyle) dair bir hikâye kendisinden nakledilmektedir.

Zemahşerî’nin Buhârâ’ya hangi tarihte gittiğine dair kaynaklarda açık bir bilgi yoktur. Yalnız, Buhârâ’ya gittiğinde babası hayatta idi. Fakat kaynaklar babasının, Müeyyedü’l-Mülk (ö.1101) tarafından siyasî sebeplerle hapsedildiğini ve Zemahşerî Buhârâ’ya gittiği sırada hapiste olduğunu kaydederler. Babası Ömer İbn Muhammed İbn Ahmed ez-Zemahşerî hapiste iken 1095 yılında vefat etmiştir. O sırada Zemahşerî 21 yaşında bir genç idi.

Zemahşerî, Buhârâ’da muhtelif hocalardan usûl-u fıkıh, fıkıh (Hanefî fıkhı), hadis, tefsir, kelâm, mantık, felsefe ve arapça dersleri aldı. Bu yetişme devresinde Harezm ve Horasan bölgelerinde bir çok şehre gitti ve buralarda birçok ders halkasına katılarak bilgilerini ilerletti. 1109 yıllarında Mekke-i Mükerreme’ye gitti ve burada bir süre ikamet ederek zamanın meşhur ediblerinden Şerif Ali İbn Hamza Vehhâs (ö. 526/1132) gibi âlimlerden feyz aldı. Bu Vehhâs daha sonraları Zemahşerî’nin talebelerinden olmuştur. Bu arada Arap yarımadasındaki bazı yerleri ve Yemen şehirlerini gezdi ve Arapçaya vukufiyyetini güçlendirdi. O’nun, Ebû Kubeys Dağı’na çıkarak; “Ey Araplar, gelin atalarınızın dilini benden öğrenin” diye dil konusunda Araplara meydan okuduğu rivâyet edilir. Dile hâkimiyeti gerçekten yazdığı eserlerde ve söylediği şiirlerde, kasîdelerde, medhiyelerde açıkça görülmektedir.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7

Kategoriler: Z