Osmanlı asker ve devlet adamı, sadrazam
Birinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde sadrazamlık yaptı.
1864 yılında Manastır, Nasliç’te doğdu. Arnavutluk’un en köklü ayan ailelerinin birinden gelir. 1884’te Harbiye Mektebi’ni, ertesi yıl Erkan-ı Harb okulunu bitirdi. 1891-1894 yıllarında Almanya’ya gönderilerek Alman ordusunda kurmay eğitimi aldı. Makedonya, Suriye ve Hicaz’da görevlendirildi. 1903-1906’da mirliva (tuğgeneral) rütbesiyle Yemen’deki Türk ordusunun kurmay başkanlığını yaptı.
1908 yılında İkinci Meşrutiyet’ten sonra erkan-ı harbiye-umumiye riyasetine (genelkurmay başkanlığına) atandı. 1914’e dek bu görevde kaldı. Osmanlı ordusunun Alman askeri danışmanları nezaretinde modernize edilmesinde baş rolü oynadı.
1911-1912’de Yemen’de İmam Yahya ayaklanmasını bastırmakla görevlendirildi. Bu görevi sırasında kurmay başkanı olan binbaşı İsmet (İnönü) ‘ye, yaşamı boyunca sürecek olan klasik batı müziği sevgisini aşıladığı, İnönü’nün hatıratında anlatılır.
Balkan Savaşı’nın son günlerinde Yemen’den dönerek birinci ferik (korgeneral) rütbesiyle başkumandanlığa getirildi. Haziran 1913’te Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi üzerine Harbiye Nezareti de kendisine verildi. Ancak orduda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin talep ettiği esaslı kadro değişikliğini yerine getirmekten kaçındığı için Ocak 1914’te görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı.
1913’ün ilk aylarında Ahmet İzzet Paşa’nın yeni kurulan Arnavut devletinin prensliğine atanması gündeme geldi. (“Arnavutluk prensliğine tayini . . . Hükümeti Osmaniye ile Dersaadet’deki Arnavut ekabiri tarafından teklif ve İsmail Kemal Bey ile şarta talikan Tiranlı Esad Paşa [Toptani] tarafından dahi kabul ve hatta Drac’da ahali tarafından ihtilafat ile ilan olundu. “) Ancak Avrupa devletlerinin müdahalesiyle İsveç’li Wilhelm von Wied Arnavutluk Prensi oldu.
Birinci Dünya Savaşı’na girilmesine şiddetle karşı olduğu için savaşta bir süre görev almadı. 1916’da Doğu Anadolu cephesinde bulunan 2. Ordu komutanlığına atandı. İlerleyen Rus ordusu karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.
Sadrazamlığı
7 Ekim 1918’de Talat Paşa önderliğindeki İttihat ve Terakki hükümetinin istifası üzerine Ahmet İzzet Paşa sadrazamlığa atandı. Bu olaydan birkaç gün önce Osmanlı Ordusu Filistin-Suriye cephesinde hezimete uğramış, Şam kaybedilmiş ve Bulgaristan İtilaf Devletlerine teslim olmuştu. Savaşın kısa bir süre içinde yenilgi ile sonuçlanacağı anlaşılmıştı. Savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidardan çekilerek parti olarak kendini tasfiye etti. Güvenilir bir asker olan İzzet Paşa önderliğinde kurulan yeni hükümette İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden oldukları halde, savaş sorumluluğuna katılmayan ve savaş yıllarındaki yolsuzluk ve cinayetlere bulaşmamış olan Rauf (Orbay) , Fethi (Okyar) ve Cavit Bey gibi kişiler yer aldılar.
İzzet Paşa sadrazamlığın yanısıra Harbiye Nezareti’ni de üstüne aldı. Ancak bu göreve, cepheden döner dönmez Mustafa Kemal Paşa’nın atanacağına gerek dönemin basınında gerek sonradan yazılan anılarda kesin gözüyle bakılmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa da cepheden padişaha yazdığı mektuplarda, İzzet Paşa başkanlığında kendisi, Rauf, Fethi, Vasıf ve Cavit Beyleri içeren bir kabine önerdi.
İzzet Paşa kabinesinin en önemli icraatı 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi ile savaşa son vermek oldu. Mütarekeyi hükümet adına Bahriye Nazırı Rauf Bey imzaladı.
2/3 Kasım gecesi Talat, Enver ve Cemal Paşa’ların gizlice yurt dışına kaçması iç siyasette büyük bir galeyana neden oldu. İttihatçı şeflerin kaçışına göz yummakla suçlanan İzzet Paşa kabinesi, 25 gün süren iktidardan sonra 8 Kasım 1918’de istifa etti. 25 günlük sürenin büyük bir kısmını İzzet Paşa, o günlerde salgın halinde olan İspanyol Gribi’nden hasta olarak yatakta geçirdi.
Kurtuluş Savaşı Döneminde
Ahmet İzzet Paşa 19 Mayıs 1919’da padişah Vahidettin’in özel emri ile Harbiye Nazırı olarak Damat Ferit Paşa kabinesine katıldı. Bu görevdeyken, kendi ifadesine göre, mütarekeden beri atıl halde olan Osmanlı ordularının yeniden düzenlenerek direnişe hazırlanması için bazı önemli adımlar attı. Damat Ferit’in istifasından sonra kurulan Ali Rıza Paşa kabinesi döneminde (Eylül 1919 – Şubat 1920) Sivas Kongresi Heyet-i Temsiliyesi ile ilişkileri yürüttü.
5 Aralık 1920’de eski sadrazam Salih Paşa ile birlikte, Mustafa Kemal’le görüşmek üzere Bilecik’e geldi. Görüşmenin amacı, Ankara’daki yeni hükümetle İngiltere arasında diplomatik bir temasla Yunan işgaline son vermek ve Sevr Antlaşması’nın tadilini sağlamaktı. Ancak Mustafa Kemal Bilecik görüşmesinden sonra iki paşanın İstanbul’a dönmesine izin vermeyerek onları üç ay süreyle Ankara’da alıkoydu.
İzzet Paşa Mart 1921’de İstanbul’a döndükten sonra Tevfik Paşa kabinesinde Hariciye Nazırı oldu. 4 Kasım 1922’de Osmanlı devlet teşkilatının lağvına kadar bu görevde kaldı. Ankara’da iken İstanbul Hükümetlerinde görev almayacağına dair söz vermesine rağmen bu görevi kabul etmesi, Atatürk tarafından Nutuk’ta ağır kelimelerle eleştirilir ve İzzet Paşa “halife taraftarlığını hayatının sonuna kadar korumakla” itham edilir.
Soyadı Kanunu’ndan sonra Furgaç soyadını aldı. Cumhuriyetten sonra emekli maaşıyla geçindi. 1934’te İstanbul Elektrik Şirketi yönetim kurulu üyeliğine atanarak, “bir mikdar hakkı huzur alması” sağlandı. 1937’de İstanbul Moda’daki evinde vefat etti. Karacaahmet Mezarlığına gömüldü.
Kişiliği
Ali Fuat Cebesoy’a göre, “İzzet Paşa, askeri, felsefi, edebi yüksek kültür sahibi idi. Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça bilirdi. Türkçesi de çok güzeldi. Tevazu içinde derin bir gururu vardı. Askerlik fenninde mahirdi. Bilhassa sevkülceyşçi [stratejist] idi. ” İbnülemin’e göre “İsmet Paşa kendisini pek takdir ederdi. Hatta “ziyaretine gidilip de bir şey konuşulmasa da onun alnını temaşa etmek bile zevktir” demişti.”
ESERLERİ:
Feryadım
Cilt: 1
Ahmed İzzet Paşa
Nehir Yayınları / Hatıralarla Yakın Tarih Dizisi
… Ahmet İzzet Paşa muhtelif rütbelerde, kurmay subayı ve komutan olarak katıldığı Tesalya, birinci ve ikinci Yemen seferleri, Balkan Harbi ve Dünya Savaşında yararlı hizmetler görmüş İkinci Meşrutiyetin ilanının hemen arkasından tayin olunduğu Genelkurmay Başkanlığı esnasında düşünüp tasarladığı ve uyguladığı ordu teşkilatı, sonradan bütün dünya ordularınca benimsenip örnek alınmıştır. Paşa, Osmanlı-Türk ordusunun son dönemlerinin en kıymetli ve mümtaz ordu komutanlarından olduğu gibi 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devlet ricalinin de en önemli kişilerinden biridir. Yazıp gelecek nesillere yadigar olarak bıraktıkları devrin askeri, politik, kültürel ethique düşünüş ve icraatını aydınlatmaktadır.
Feryadım
Cilt: 2
Ahmet İzzet Paşa
Nehir Yayınları / Hatıralarla Yakın Tarih Dizisi
Sultan II. Abdülhamid’in Saltanat devrinden Birinci Dünya Savaşı’nın son günlerine kadar olan zamanı içine alan “Feryadım”ın ilk cildinin konusu ağırlıklı olarak askeri iken, Dünya Savaşının son günlerinden Saltanat ve Hilafetin kaldırılmasına kadarki dönemi içine alan bu ikinci cilt tamamen siyasi olaylara hasredilmiştir…
ENGLISH BIOGRAPHY
Ahmet İzzet was born in Monastir in 1864. He graduated from the Army Staff School in 1887. After teaching geography at the same school for a brief period of time, he became an aide to Colmar von der Goltz, the German general who was in charge of reforming the Turkish Army.
In 1891, Ahmet İzzet was sent to Germany for further studies. When he returned to Turkey, he worked in Syria and Palestine. During the Turco-Greek War of 1897, he played a major role in the planning of the battles of Dömeke and Çatalca. After the war, he was assigned to Syria again and later, in 1903, he went to Yemen to suppress the rebellion there.
Ahmet İzzet became a General in 1904. When another rebellion broke out in Yemen in 1911, he went there again and the agreement he signed with Imam Yahya marked the beginning of a relatively long period of peace in the region. He joined the Balkan War after the Battle of Çatalca and it was in this period when he became the Chief of General Staff. In 1913, he was appointed as the Minister of War, only to be replaced by Enver Paşa the next year.
Ahmet İzzet Paşa was against Turkey’s entry to the World War and that was why he did not undertake any duties during the early years of the war. However, after 1916, he commanded several Turkish units in the Caucasian front. On 14 October 1918, Sultan Vahdettin made him the Grand Vizier, but he had to resign in less than a month, because he was heavily criticized due to the high number of Committee of Union and Progress (CUP) members he had in his cabinet. Later, in the new cabinet of Tevfik Paşa, he became the Minister of Foreign Affairs.
During the War of Independence, Ahmet İzzet Paşa tried to act as a mediator between Istanbul and Ankara. He resigned after the war and died on 31 March 1937 in Istanbul.